Senin cevabın ondadır. Ki sen sormasını öğren, [o sana] gelecektir. Belki bir gece vakti, uykundan [uyanıp] bulacaksın soruyu, iyi belle onu, sendendir. Ve belki bir başka gece vakti, soracaksın sorunu, gerçek odur, sana [gelen] cevaptır. O gecedir seni doğuran, seni [sen] yapan, ki sen de şimdi doğurabilesin. Dokunduğun gerçektir, ve sana cevaptır, ve [sana] vereceğimiz en güzel hediyedir. Senin tek cevabın ondadır, seni doğuracak olan odur, ve [o da] senin tek doğuracağındır. Bil ki o sanadır, sen de ona.
Yeşa suresi, 14-16
Kışla bahar arasındaki o isimsiz zamanda geldin bana belli belirsiz tarih düşemeyeceğim ne yazık oysa ben bulutlara kazımak isterdim her bir gül yaprağına not düşmek isterdim seni bulduğum beni bulduğun o günahkar anı çünkü her aşk bir günahtır temelde ama şu an elimden tek gelen dudaklarıma ilk konduğun an değil de saniyeleri imlemek gün ay ve yıl olarak ilan etmek ilgili makamlara ve yurt çapında yok tüm yerkürede en kutlu bayram olarak kutlanmasını sağlamak küre döndüğü sürece kitaplara yazmak soluksuz esen yükseklere köpükler ören dalgalara yazmak yazmaktır elimden gelen şimdi bu gelgitli denizde aramızda uzanan oysa uzansak gene yanyana yanyana da değil aslında ama kokuna karışsa dişlerim dokunsam tenine kar gibi gene yağsam tenine ve kaplasam seni örtsem üstünü kar gibi gene uzansak diyorum duyuyor musun beni düşünüyor musun sen de düşüyor musun benim güle oynaya düştüğüm bu gönüllü çukura çukur dediğim bir derin vadi aslında yeşil uçsuz bucaksız ve cennetten öte hep gözlerinin yüzünden bir de o güzel gülüşünün gülmek kimseye yakışmıyor sana yakıştığı kadar ve gülerken dudaklarının aldığı kıvrımların yüzünden aşık oldum belki de ben sana kimbilir oysa bir şakaydı başlangıçta ben de düşleyemezdim bu kadarını ama oldu işte oluverdi ne mutlu kokun doluverdi odama düşlerime şarkılarıma her bir harfte seni koklamak seni görmek her harf saçından bir tel yatağıma bıraktığın ve sürekli yinelemek ismini yan odadan çağırır gibi çağırmak seni buraya yerin hazır biliyorsun ya da pencerene tırmanmak gece çökünce sızıvermek odana bir hırsız gibi çalmak seni arsızca her gün yeniden tanımak yeniden kapılmak sesinin rüzgarına omzunun yuvarlağına sığınmak evet çalıp götürmek gerek seni uzaklara hadi gel gelir misin benimle bırakmam elini putperest şamanların duaları gibi mırıldandığımda ismini yanıtsız bırakmazsın değil mi sesimi duyarsın gülümsersin en azından görmesem de ben ki görüyorum artık meğer kör değilmiş gece kara değilmiş bildiğimiz gibi ölü doğmazmış şarkılar şimdi farkediyorum sen şarkı söylerken sen elimi tutarken başını göğsüme koyduğunda farkına varıyorum her şeyin sonunda yerini bulduğunu bulmaca çözer gibi ve teninin kokusunu ta ciğerlerime çekerken usulca yerleştirmeye çalışırken tenini bomboş belleğime kutsal bir ışıltı tenin göklerden inen hiçbir dokunuşu unutmamaya çabalarken ve tatlı meyveler gibi kızardığında yüzün ne güzelmiş burnunu çekerken sen anlıyorum ne kadar derin aktığını denizlerin daha yeni öğreniyorum belki de incecik parmaklarını öperken tahminimden de inceymiş hem ve tekrar tekrar seslenirken sana şimdi biliyorum ki çok şey varmış daha söylenecek yeter ki doğru kulağa fısıldasın insan.