Hakikatin Üç Hali

"Demlendi, nihayet oldu."

yazı resim

Bozulsaydı:
Yazdıklarımı önüme koydum. Dolmuşlar sayfalara. Paragrafları, cümleleri, sözcükleri... Tek tek serdim hepsini. Parçaladım harflere, parçaladım harfleri. Düğüm yerlerine kastettim. Uç uca verdim bir olsunlar, kalınlaşsınlar, kabuklaşsınlar diye. Sicimden halat, halattan hayat ve hayattan ölüm olsunlar diye.
Bir ucunu kapının dışına uzattım, ben gittikten sonra kapıyı ilk çalacak olana son bir ipucu olsun diye. Halatın diğer ucunda bir halka yaptım.
Düğüm attım gene, boynumdan geçsin diye. Hiç geçmesin, hep orada kalsın diye.
Onun bile bozduğum sözcüklerden gayrı bir adı varmış: ilmekmiş. Bilemedim.

Durulsaydı:
Başbaşa kaldım ilmekle. Yazılması mümkün tüm sözcüklerden, söylenebilecek her sözden daha yitimli oldu, tıpkı ölüm gibi. Sonu geldiyse eğer, dedim. Duraksadım. Sonra geçirdim boynumdan. Bitirsin diye. Ya da olur a, yitirsin diye.
Bekledim. Sardı halat, boğmadı. Gevşedi. Pul pul oldu. Saçıldı. Toz oldu. Yok olacaktı. Olmadı. Yine aşk oldu, ya da belki... Ölüm.
Harf oldu. Demlendi, nihayet oldu.
Çok sustu ve az söyledi: Hakikat, dedi; yaz, dedi.

Yazılsaydı:
Sonra sonra zihnime dolar oldu. Toprak oldu. Ardına bir dilim ekmek. Dalından başka ancak kadına yaraşır bir gül...
Gülden kırmızı oldu. Kırmızıdan bozdurdum, şarap oldu. Şarabı tutan kadeh oldu. Döküldü. Deniz oldu. Denizde yüzen gökyüzü oldu. Birbirine yağdı. Ses oldu. Sesten öteye düştü, perde oldu. Göründü ve kayboldu.
Ya ölüm oldu ya aşk oldu.
Yaz, dedi.
Yazdım oldu.
Hiç yitmemecesine kağıda malum oldu.
Tam bitecekti ki, hakikat oldu.

Yorumlar

Başa Dön