Hayat Kimine...

Sevildiğini duymak her insanı mutlu eder. Peki sevdiğini söylemek kolay mı? Eğer sevdiğiimiz hayattaysa iş biraz daha kolay ama ya diilse, yada bu son günleriyse de biz bunun farkında değilsek?

yazı resim

Dışarıdan gelen siren sesi beni kendime getiriyor, dikkat kesiliyorum sese. Hızlıca giden ambülâns ve onun peşinden koşturan bir ya da iki araç canlanıyor gözümde. Kimsenin hayatı boyunca yaşamak istemeyeceği bir sahne bu. Belki bir trafik kazasında yaralanan bir eş, kardeş, evlat veya herhangi bir hastalık krizi geçiren anne ya da baba var şu an o ambülânsta. Bunlar değilse bile, her hangi bir sebepten dolayı işte bir sevilen hayatla bağları kopmasın diye bir an önce ulaştırılmaya çalışılıyor hastaneye.
Hayat kimine ölümü, kimine yaşamı paylaştırıyor. Kiminin nasibine bu günü de nefes alarak geçirmek düşerken, kimisi artık bu gün son nefesini teslim etmiş oluyor. Bir taraftan yeni yeni canlar, yeni yeni bedenler katılıyor hayatımıza, bir yandan da sevilenler gidiyor sırayla. Yeni doğmuş bir bebek yeni hayaller, yeni mutluluklar aşılıyor hayatımıza. En büyük mutluluklar bu minicik gözlerle yerleşiyor kalplerimize ve bu minicik bedenler artık hayatımızda kocaman bir yer kaplıyor. Hayatta artık” bende varım” bu yeni birey kimisi için bir evlat, kimine kardeş, kimine anne baba ve o özel insan için de eş olarak, bu kişilerin hayatında olmazsa olmazlar arasına giriyor.
Herkes ailesini, dost ve arkadaşlarını çok sever ama zaman zaman da olur istemeden kırdıklarımız ya da kızdıklarımız, belki de biraz daha ileri giderek hayatımızdan çıkardıklarımız. Sebebine baktığımızda yalancı dünyanın yalancı işleridir hep. Ya ufacık bir mal davasıdır kardeşleri birbirine düşman eden, ya mallarını evladından esirgemesidir anneyi babayı hor gördüren, ya da “birazcık daha malım olsun” dur dosta atılan kazığın sebebi. Sonuçta çoğu kez mal hırsına dayanır kırgınlık ve kızgınlıklar.
Şöyle bir düşünsek keşke, hayatımızdan kimleri ne için çıkardık onlar gidince hayatımızdan, mutluluk geldi mi onların yerine. Yada anne, baba, kardeş, eş, evlat ve dostlarımızı ne kadar önemsiyoruz? Onların varlığıyla ne kadar mutluluk duyuyoruz? Ne kadar başımıza tac ediyoruz sevdiklerimizi?
Şu an çoğumuz “onların varlığı benim için büyük mutluluk ben ailemi ve dostlarımı çok seviyorum” diyor. Böyle düşünmemiz elbette ki kaçınılmaz. Peki, sevgimizi ne kadar belli ediyoruz ya da dile döküyor muyuz? “Canım ne gerek var, sevdiğimi zaten bilmiyor mu” diyenler “seni çok seviyorum yavrum” dediklerinde evlatlarının sevinçle boyunlarına sarıldıklarını ya da “ anneciğim babacığım seni çok seviyorum” dediklerinde onların gözündeki mutluluğu bir hayal etsinler ve bu güzel anlar hayallerimizde değil hayatımızın içinde yer bulsun. Hayatımızda kim varsa sevdiğimiz, değer verdiğimiz onlara hazır hem onlar hem biz hayattayken dile getirelim sevdiğimizi. Çünkü gün gelecek tek tek sevdiklerimizden ayrılacağız. Gün gelecek sevilenler sadece resim ve anılarda kalacak.
O ambülânsın peşinde hızla hastaneye ulaşmaya çalışan belki bir günde biz olacağız “aman sevdiğimize bir şey olmasın” diye.
Ve Hayat!
Kimine yaşamı kimine ölümü dağıtmaya devam edecek…

Başa Dön