Kafka gibi, bir pencereden bakarız çoğu zaman hayata, böcekten bir libas içerisinde. Hayat o zaman daha ufak gelir bize. Çünkü biz artık acıların yoğuruculuğunda kıvama gelmişizdir. Gelip geçiciyizdir ve hiçbirşeyin önemi yoktur bizim için. Zaten herşey yanlıştır bu dünyada ve biz doğruları bilen nadir insanlardan biri olarak kendimizi bu düşünce ile saha kenarına itmişizdir. Onları kendi hallerine bırakmışızdır. Birgün gerçeğin acı yüzü onlara baktığı zaman, onların vay haline... Hiçbirşey bize o pencereden atılan o alaycı bakışların verdiği hazzı veremez durumdadır artık.
Unuturuz...Unuturuz tek başımıza yaşamadığımızı bu anlarda. O umarsız bakışların, o alaycı düşüncelerin tavşan ile dağ arasındaki ilişkiden öteye gidemeyeceği aklımıza gelmez. Tamam belki haklıyızdır. Onlar gerçekten o bakışlara değer durumdadırlar. Ama...Neden gelmiştik ki biz dünyaya? Unuttuk mu acaba? Değer verdiklerimizi, doğru bulduklarımızı bu şekilde nasıl savunabilirdik izleyici koltuğunda? Sanırım bizi bu hale tele-(vole)-vizyon getirdi. İzleyici koltuğunun rahatlığı artık bir işletim sistemi haline geldi düşünce dünyamız için. İzlemek rahat olandı ve hiçbir tehlikesi yoktu bizim için.
Gelin hep beraber bir savaş içerisine girelim. Yada benim için bir savaş olacak en azından. Herşeyi önemseyin bu hayatta. Hiçbirşeye gelip geçici gözüyle bakmayın. Bu gelip geçici düşüncesi kazınmasın ruhunuzdan ama hayatın her anındada birlikte olmasın sizinle. Hayata değer verin. Küçümsediğiniz insanlar, sizi küçümseyen insanlar, sevmediğiniz bir hayvan, saçma bulduğunuz bir düşünce, asla yemekten zevk alamayacağınızı düşündüğünüz bir yemek (pırasa:)). Duyduğunuz, gördüğünüz, dokunduğunuz her şeyden sizin için olumsuz bir izlenim bırakmış, onlar için yapabileceğinizin onlara bulaşmamak olduğunu veya onların bir gün haksız olduklarını kendi gözleriyle görecekleri günü beklemenin en uygun hal tarzı olduğunu düşündüğünüz herşeye artık farklı gözlerle bakmayı deneyin. Belkide bu onlar ile girdiğiniz en muharip savaş olacaktır. Eğer savaş konusunda bir tavsiye isterseniz, bence savaşa ilk önce birşey söylediği zaman lafı değiştirdiğiniz yada dinliyormuş gibi yaptığınız insanları ciddi bir şekilde dinleyerek başlamak daha yerinde olur. Çünkü bu yapılanın telafisi zor olabilir yada hiç olmayabilir.
Kısacası değer verdiklerinizi/vermediklerinizi, size değer verenleri/vermeyenleri, önemsediklerinizi/önemsemediklerinizi, sizi önemseyenleri/önemsemeyenleri atın bir kuyuya. Sonra atın kovanızı ve tek tek çıkarmaya başlayın onları. Sıyrılın ön yargınızdan. Çıkan çamurda olsa nasıl değerlendirebileceğinizi düşünün. Eğer tek değerli olan "su" olsaydı o kuyudaki, emin olun hep su çıkardı.