Hayatin Diyalektigi

önce anne dogurdu çocogu aciya, sonra çocuk aciya anneyi ve ölümü katti.

yazı resim

HAYATIN DİYALEKTİĞİprefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /

“Önce anne doğurdu çocuğu acıya,

Sonra çocuk acıya anneyi ve ölümü kattı.”

Doğdu. Saftı. Tanımıyordu dünyayı. Acıyla bağırdı. Ciğerlerine dolan oksijen ona hayatın kapısını açtı. Yaşamaya başladı. Hayat acı doluydu. Gerçekler canını yakıyordu. Zorlandı. Hep takıldı bir yerlerde, hep düştü. Gün gelip de ayağa kalktığında etrafındakileri kaybetmeye başladı. Artık ölümün nefesini daha yakınında hissediyordu. Acısı katmerlendi. Anladı ki daha fazla taşıyamayacaktı bu yükü. Öldü. ölüm esip geçti. Soğuttu dünyayı.

Hayatı her zaman bu arabesk tarzda görmeye o kadar alışmışız ki, tüm bu olup bitenlerin doğruluğundan şüphe duymayız. Ama ya sevinç ya mutluluk. Bir de bu gözle bakalım dünyaya:

Doğdu. Çevresindeki gülücükleri, gülen yüzleri tanıdı ilk önce. Taklit etti, bağırdı. Kendi sesini duydu. Ne muhteşem bir şeydi bu dünya. Anne dedigi insan ne kadar da iyi, şefkat dolu ve güvenilir bir varlıktı. Yaşamaya başladı. Hayat ona ilk günden beri gülmüştü. Hiç zorlanmadı. İstediği hep oluyordu. Gülüyordu, mutluydu. Hayat ona karşı cömertti. Gün geldi bu hayatın renklerini ve güzelliğini kendinde taşıyamaz oldu. Sınırlarını genişletmeli, kendini aşmalıydı. Ölüm onun için yeni bir dünyaydı. Cesedi gülümsüyordu. Tıpkı ilk günkü gibi. Görenler ağlamadılar. Herkes gülümsedi. Bir sıcaklık sardı dünyayı.

Ya da böyle. Ama hayat her zaman pembe gözlüklerle bakamayız. En iyisi bu iki yaşamında sentezini almak.

Gülmek ve ağlamak. Doğmak ve ölmek. Olmak ya da olmamak. İşte hayat bu.

Zıtlıklarla dolu tıpkı insan gibi. İnsan... Yaşadığı her yeri kendine benzeten varlık. Kısır döngü içinden kurtulduğunda hayatı serbest bırakacak ve sentez kendiliğinden ortaya çıkacak.

Başa Dön