YAŞAMIN PERDESİ
“Söylesene anne, neden sevgiyi bilemedik?. ” Bir film akan zamanda durağan.Ve bağırıyor, sorguluyor adam:” Çaresizlik içinde acıdan ve arzudan kıvranıyoruz.” Kelime satıyorlar orada anne. Akordion çalıyorlar hiç çalamadığım gibi. Yarını merak ediyorlar. “Acaba ne kadar sürer?”diyorlar. Bir tepeye çıkmış yeryüzüne bakıyorum. Sisli dağlar, katılaşan deniz gözüküyor. Ağlamak istiyorum, gözyaşlarım içime akıyor. Hissediyorum düşen yaşları ama dokunamıyorum. Sığamıyorum durduğum yere, oysa ki öylesine geniş ki. Koşmak istiyorum ama çok dik tepe. Göremiyorum uzakları. Duyamıyorum böcekleri. Güneş bulutlara gizlenemiyor. Bulutlar parlıyor ve diyorlar ki; “her şey gizleniyor, aç perdesini dünyanın.” Anne, nasıl bir teknoloji bu böyle? Niye perdeyi nasıl açacağımızı yazmamışlar? Niye bilmediğimiz bir çok dil ve bir çok birçoklar var? Bir insan ömrüne hangisini sığdırabilir?Hangisini açar, hangisini bilebilir? Niye üzülürken mutlu olur insan? Ve niye mutluyken üzülür? Hiçbir duygunun safı,katıksızı kalmamış mı? Aşk deme bana anne. Ben aşkı beceremem, bilemem. Ve bu sefer sen sorma bana “neden?” diye. Cevap veremem bunlara senin gibi. Hiçbirinin cevabının alamam belkide. Ve geçer ömrüm aramakla cevapları. Anlayınca herşeyi geriye bunlar kalır benden. Sonsuzluğa karışınca, “işte gördüm, duydum, söyledim, bildim. ” diyeceğim.
Ayaklarımın altında ince kum. Dalgalar ayaklarımı ıslatıyor. Soğuk hava ve ruhlar etrafta. Gelen dalgayla gelenler, gidenle gidiyorlar. Kaldıramadım perdeyi ama, uzattım elimi dışarı anne. Uzattım.