Arapça sözcüğün tekil formu ahver (erkek) ve havrâ (dişi), çoğul formu ise hur (ḥūr) iken , Türkçe ve Farsçada huri tekil manada kullanılır. Diller, birbirinden sesler (fonetik) itibariyle farklı oldukları gibi, gramer kuralları (dilbilgisi) açısından da birbirinden farklıdır. Dünya üzerindeki dillerin birçoğunda eril/müzekker, dişil/müennes ifadeler yoktur; ama bir kısmında da eril/müzekker ve dişil/müennes ifadeler vardır. Türkçe o işaret zamirdir ve o zamirinde cins ayrımı yoktur. Örneğin, İngilizcede kadın için she erkek için he ve cansız nesneler için de it işaret zamiri kullanılır. Tekil formuna Kur'an'da rastlanmayan huri sözcüğünün, çoğul formuna birkaç yerde rastlanır.
Kelimenin kökü havar (h-w-r)dır. Nitekim "hûr" gerek eril gerekse dişil formun çoğuludur. Nebimiz İsanın havarileri de aynı kökten gelmektedir. Hur (haver) kökünden yapılmış ahver ve havranın çoğulu olan huri kelimesinin de havariyle kök ve anlam ortaklığı vardır. Havari kelimesi; seçilmiş, kusursuz, taraftar, özverili arkadaş, dost, bir kimseye ileri derecede yardım eden ve kendisini bir davaya adayan kimse" anlamına gelir. Peki, gramer kuralları ve kelimenin etimolojik (kökeni) yapısı böyleyken neden gelenekçiler huriyi erkeklere sunulmuş cinsellik içeren nimet olarak anlıyor ve öyle anlatıyor?
Gelenekçiler, Kurana Kurandan bakmaz da ondan. Kuranı Kuran ayetleriyle değil, hadislerle anlamaya çalışırlar ve bu yüzden her konuda yanılırlar; Kuranı yanlış tefsir ve tevil ederler. Kelimelerin anlamlarını çarpıtırlar. Bu, tarih boyunca şirk itikadına sahip bütün müşriklerin yaptığı bir şeydir.
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla
Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. (Mâide Suresi 13. Ayet )
Gelenekçi; kafasındaki dini, ayetlere yanlış mana vererek İslama sokmaya çalışır ve bunda da günümüze kadar epey başarılı olmuştur.
Huri kelimesinin dilbilim açısından durumunu kısaca özetledim. Kelime, sadece dişil bir kelime değil. Yani, Arapçaya göre huri dendiğinde sadece kadından veya kızdan bahsedilmiş olmuyor.
O zaman gerçekte huri ne? Kuranda hurilerle anlatılmak istenen nedir?
Huri aslında cinsellik içermeyen bir cennet nimeti; sohbet arkadaşı, dost ve bu sohbet arkadaşının, dostun cinsiyetinin bir önemi yok; erkek de olabilir kadın da. Cennette, Allahı birlikte anabileceğiniz, tesbih edebileceğiniz, sohbet edeceğiniz arkadaşlardır huriler.
Kadın düşmanı gelenekçi müşrikler, iman etmek isteyen kadınların kalplerine şeytani bir şüphe atmışlardır ve şüpheyi hadislerle beslemişlerdir. Her konuda olduğu gibi yine karşımıza hadisleri temel alan uydurulmuş din ile Kurandaki İslam arasındaki fark ortaya çıkıyor. Erkeklere huri var; ama kadınlara sadece eşleri! Kadınlar da, haklı olarak bir adaletsizlik olduğunu düşünmeye başlıyor. Allahı tenzih ederiz. Hâlbuki huri bir nimet ve cinsellikle ilgili değil. Ruh ve madde konusunu ve Kurandaki İslamı bilmeyen gelenekçi müşrikler de bu nedenle hiçbir konuyu insanların kalbini, aklını tatmin edecek şekilde açıklayamıyorlar. Konunun ruh ve madde ile ne ilgisi mi var? Aslında konu, bu ilmin kavranamamasından anlaşılmıyor da diyebiliriz. Şöyle ki:
Cinsellik, seks, sevişmek bunlar, Allahın, insan için yarattığı en büyük maddi nimetler. İnsanlar, ergenliğe adım atmalarıyla birlikte zihinlerini sürekli meşgul eden bu konuyla muhatap olurlar. Her normal insan için karşı cins bir cazibe merkezidir ve insanı kendine cinsel anlamda çeker. Bu duygu, insanı etkileyen hâkim bir duygu ve fizyolojik bir dürtüdür. İşte, Allah bu güzel ve insanın ruhunu etkileyen nimetini cennette, sınırsızca , kullarına hiçbir cinsiyet ayrımı gözetmeksizin sunacaktır.
Peki, Cennette Cinsellik Nasıl Yaşanacak?
Gelenekçiler, erkeğin en az 70 hûrisi olacağını iddia ediyor. Kadına ise sadece erkeği var. Bu, çok açık bir adaletsizliktir. Erkeğin haremi var; kadın ise, haremdeki kadınlardan sadece biri. Ama Kuranda, müminlerin eşleriyle birlikte olduğu anlatılıyor.
Bakara Suresi, 25. ayet: (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
Al-i İmran Suresi, 15. ayet: De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir."
Nisa Suresi, 57. ayet: İman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır. Ve onları, 'ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe' sokacağız.
Gelenekçiler, ruh ve madde konusunu bilmiyor. Bu yüzden de birçok konuyu, yaratılış gerçeğini anlayamıyor. Cennette nimetleri sınırsız tadabilmemiz için birçok bedenimiz olacak. Bir bedenimiz yemek yerken, diğer bir bedenimiz resullerle sohbet edecek. Tek ruh ve nimetlerin hazzını yaşamak isteyen, yaşayacak olan birçok beden. Cennetteki eşimizin ruhunu seviyoruz. Asıl olan ruhtur. Ama onu farklı bedenlerde görmek isteyebiliriz. Bir erkeğin cennetteki eşi ona; sarışın, esmer, kızıl saçlı, mavi gözlü, yeşil gözlü çok değişik suretlerde görünebilir. Bu, mümkün. Aynısını doğal olarak kadın da isteyebilir. Bu bedenlerden 70 tanesi ile birlikte olmak isteyebilir. Şöyle düşünün: İki eliniz ve on parmağınız var. Bütün parmaklarınızı hissedebiliyor musunuz? Evet, on parmağınızın sizin parmaklarınız olduğunu hissedebiliyorsunuz. Erkeklere 70 hûri yok. Eşinin 70 farklı görünümü var. Tabii bu kadın için de geçerli.
Cennette, insanın bir ruhu ama sınırsız nimetleri aynı anda yaşamak için birçok bedeni olacaktır. Örneğin bir kadın düşünelim. Dünyadaki eşi de mümin olarak onunla yine cennette beraber olsun. Kocası, karısına her seferinde başka bir surette ve birden fazla sayıda (ama tabi aynı ruhla) gelir ve birlikte olurlar. Aynısı erkek içinde geçerlidir. Ruhları aynı ama bedenleri farklı. Erkek, karısını, kadında kocasını binlerce farklı surette görmek isteyecektir ki bu, iki taraf içinde yani hem erkek hem kadın için çok doğal bir istektir. Erkek; sarışın, esmer, kızıl, zenci, melez farklı özelliklere ve güzelliklere sahip birçok kadınla beraber olmak isteyebilir. Bedenler sonsuza kadar değişiyor ve ruhlar hep aynı. Dolayısıyla, kadınların adaletsizliğe uğraması gibi bir durum söz konusu değil; erkeklere de bir ayrıcalık yok. Allahı tenzih ederiz. Erkeklere harem var; ama kadınlara yok. Böyle bir durum söz konusu değil. Cennette gelenekçilerin iddia ettiği gibi erkeğin hurilerden müteşekkil bir haremi, kadında o haremin bir parçası olacak. Böyle bir anlatım Kuranda yok. Kimsenin kimseyi kıskanmasına da gerekte yok. Çünkü zaten hep eşinle birliktesin. Sadece, eşinin binlerce bedeni var o kadar.
Konu, bir ayet üzerinden örneklendirebilir.
Ali Bulaç Meali:
Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar. (Nebe Suresi 33. Ayet)
Ve kevâibe etrâbâ(n)
Ayette geçen keabe fiilinin; çarpıcı, göz alıcı olma, üstünlük, ihtişam gibi anlamları var. Kelime, insan için kullanıldığında; o, başka bir kişiyi, göz alıcı, çarpıcı veya muhteşem veya harika yaptı, anlamına geliyor. Hem keabe fiilinin, hem de keb isminin halk dilindeki kullanımı göz alıcı hale gelen, göğüsleri yeni gelişmeye ( tomurcuklanmaya ) başlamış kız anlamında da kullanılıyor. Gelenekçiler, burada ayete meal vermek yerine, kafalarındaki dini meale sokmaya çalışıyorlar ve hûri efsanesi ortaya çıkıyor. Kelimenin ilk anlamını değil, halk dilindeki ve hadislerdeki hûri anlatımını ayetin anlamına katmaya çalışıyorlar.
Hur ve ıyn sözcükleri birlikte Hurun ıynün gibi kullanıldığında anlam; iri parlak gözlüler demek olur ki, bu özellik ayetlerde, cennette verilen eşleri nitelediğinden; iri parlak gözlü eşler anlamı kazanır. Hûr ve ıyn sözcüklerinin ikisini birden kullanarak ifade edilen gözler, Arapların çok beğendiği göz tipidir ve hem kadının hem de erkeğin güzelliğini anlatmak için kullanılır. Hûr sözcüğü; parlak siyah göz demek olup, akı çok ak, karası da çok kara (parlak, ferli) olan ceylan gözü, sığırgözü gibi gözler için kullanılır. Yapı itibarıyla cem (çoğul) olan bu sözcük, hem eril yapıdaki haver sözcüğünün, hem de dişil yapıdaki havra sözcüğünün çoğuludur. Yani, hem erkeklerin hem de kadınların gözlerini ifade eder. Hûri kelimesi Arap dil kaideleri açsından bir kadını tanımlayan bir kelime değil. Hûrinin çoğulu Kuranda Havari olarak kullanılıyor. Yani, Nebimiz İsanın talebeleri. Havari sohbet arkadaşı demek. Hûri sohbet arkadaşı, sohbet edilen insan.
- ve kevâibe (kevaib): genç, göz alıcı, şahane, endamlı - yüksek, yüce, kaliteli, değerli
- etrâben (etrâb): aynı yaşta, yaşıt - tam denk
Gelenekçiler bu ayeti erkeklere verilecek huriler gibi çeviriyor. Oysa kelimelerin anlamları çok farklı. Ayetin gerçek meali ise şöyle:
Genç ve yaşıt eşler... (Nebe Suresi 33. Ayet)
Cinsel ilişkiden alınan haz, dünya hayatında insanı en çok etkileyen hazların başında geliyor. İşte, gelenekçiler bu nimeti, cennette neredeyse sadece erkeğe sunulan bir güzellik olarak tasvir ediyorlar. Hâlbuki Kurana göre iddialarının hepsi geçersiz. Bu Kuran gerçeğini, ayetleri incelediğimiz de net olarak görüyoruz.
Allah, kadını ve erkeği emir ve yasaklara uyma, cezalandırma ve mükâfatlandırma açısından eşit yaratmıştır. Kadın ve erkek mümin, Allahın ruhunu taşıyor. Erkek başka, kadın başka bir ruhun sahibi değil. Ruhun, erkeği-dişisi, beyazı-zencisi olmaz. Mümin kadını ve mümin erkeği değerli kılan şey, Allahın ruhunu taşımalarıdır. Allah adildir. Cennette, nimet paylaşımı da adil olacaktır. Cennet nimetleri sadece erkeklere ait değildir. Gelenekçiler ise; hadisleri, söylentileri temel alarak bir din anlayışı geliştirdiklerinden cennetteki nimetleri sadece erkeklere tahsis etmişler. Oysa bu, Kurana muhalif bir bakış açısı.
Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: 'Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Siz, birbirinizdensiniz. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun katındadır.'( Âl-i İmrân Suresi 195. Ayet)
Erkek kadından fiziksel olarak güçlüdür; fakat bu fıtrî açıdan erkeğin kadından üstün olduğu anlamına gelmiyor. Üstünlük ölçüsü, takvadır. Kadın, erkekten daha takva olabilir.
Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, (takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat 13)
Erkek olsun kadın olsun, inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır.( Nisâ Suresi 124. Ayet)
Erkek olsun kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.( Nahl Suresi 97. Ayet)
Kadın, Kurandaki İslâmın hükümlerini yaşadığı zaman erkekle eşit derecede cennet nimetlerinden istifade edecektir.
SONUÇ:
Hûri kelimesi, Arapça kökenli bir terim olup, çoğunlukla cennetle ilişkilendirilir. Ancak geleneksel anlayışlardan farklı olarak, hûri'nin cinsellikle ilgili bir kavram olmadığını, daha çok cennetteki temiz, saf dostları ve sohbet arkadaşlarını tanımladığını söylemek mümkündür. Kelime, hem eril hem de dişil bir yapıya sahip olup, tekil formunda "ahver" (erkek) ve "havrâ" (kadın) kullanılırken, çoğul formu "ḥūr" olarak kullanılır. Bu, dilbilgisel olarak her iki cinsiyeti de kapsar. Ayrıca, kelimenin kökeni "havar" (seçilmiş, özverili yardımcı) kelimesiyle ilişkilidir. Bu da, hûrilerin cennetteki dost ve sohbet arkadaşlarını ifade ettiğini gösterir.
Geleneksel bazı yorumlar hûrileri cinsellik ile ilişkilendirirken, bu anlayış Kur'an'ın mesajıyla uyumlu değildir. Kur'an'da hûri kelimesi, erkeklere yönelik cinsel bir ödül olarak değil, cennetteki dost ve arkadaş olarak açıklanır. Cennette, Allah'a yakınlık ve tesbih için birlikte zaman geçirilecek dostlar olarak tasvir edilirler.
Kadınların da cennette eşleriyle birlikte oldukları belirtilir. Örneğin, Bakara Suresi 25, Al-i İmran Suresi 15 ve Nisa Suresi 57'de cennetteki eşlerin "tertəmiz" olduğu ve müminlerle birlikte olacakları vurgulanır. Cennette ruh ve beden arasındaki dengeyi anlamayanlar, bu kavramları maddi zevklerle karıştırabilmektedir.
Cennette cinsellik konusuna da gelince, geleneksel anlayışlar, erkekler için çok sayıda hûri'nin var olduğunu öne sürer, ancak bu yaklaşım cennetteki gerçek eşitlik anlayışıyla çelişir. Kur'an, eşlerin birlikte olmasını ve cennetteki nimetlerin sınırsız bir şekilde deneyimlenmesini anlatır. Burada önemli olan ruhun birlikteliği ve huzurudur, bedenin şekli ya da sayısı değil. Cennette her iki cinsin de istedikleri şekilde değişik suretlerde eşleriyle birlikte olmaları mümkündür.
Hûri kelimesinin anlamı, sadece cinsel bir ödül değil, daha derin bir manevi dostluk ve birliktelik olarak anlaşılmalıdır.
Gelenekçiler; kadını, erkeğin bir parçasından yaratılmış, erkeği tamamlayıcı bir unsur olarak tasavvur eder. Kadın, müstakil bir varlık değildir onlara göre. Bir dekordur, aksesuardır. Aklı yarımdır, zayıftır İşte, gelenekçi müşrikler kadınla ilgili olan her konuyu bu çarpık bakış açısıyla değerlendirir. Dolayısıyla, her konuyu yanlış tevil ve tefsir ederler. Gelenekçi müşrikler hiçbir zaman, hiçbir konuyu insanların aklını ve kalbini gerçek anlamda tatmin edecek şekilde izah edemezler. Çünkü yol göstericileri Allahın sözleri/hadisleri yani Kuran değil; müşrik ve münafıkların uydurdukları hadislerdir. Kadın ve erkek eşittir ve cennet nimetleri de eşit olarak sunulacaktır; bir kayırma, iltimas söz konusu değildir. Allahın adaleti sonsuzdur. Allahı tenzih ederiz.
Allah, sonsuz adildir. Gelenekçi müşriklerin hurafeleri kadınların imanlarını sarsıyor ve vesveselenmelerine neden oluyor. Dünyada ve ahirette kadınlar ve erkeler eşit. Erkek kadından üstün değil ve daha fazla nimeti de hak etmiyor.
Erkek olsun kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi 97. Ayet)