"“Yazmak, aslında kelimelerle evlenmektir; boşanmak ise editörün işi.” – Franz Kafka"

İffet Sadece Kadına Özgü Değildir: Toplumsal Ahlakın Cinsiyet Üstü Sorumluluğu

İffet sadece kadınlara değil, tüm insanlığa ait bir erdemdir. Toplumsal bir yanılgı olarak sadece kadınlarla ilişkilendirilen bu değer, aslında cinsiyet fark etmeksizin herkesin sorumluluğudur. Kur'an'da Yusuf Suresi'ndeki ayet, Resul Yusuf'un nefsani arzulara direnişi üzerinden, erkeğin de iffetli olma sorumluluğunu taşıdığını açıkça göstermektedir.

yazı resim

**Toplumda yaygın bir yanılgı olarak iffetin yalnızca kadına özgü bir erdem olduğu düşünülür. Oysa bu bakış açısı hem dini hem ahlaki açıdan eksik ve yanlıştır. İffet insana özgü bir değer olup cinsiyet fark etmeksizin her bireyin taşıması gereken bir sorumluluktur. Bu hakikat Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Suresi’nde yer alan bir ayetle açıkça ortaya konulmuştur: > “Kesinlikle o, onu arzu etmişti. Eğer Rabbinin delilini görmeseydi, o da onu arzulamıştı. Böylece ondan kötülüğü ve fuhşu çevirdik. Şüphesiz o, ihlaslı kullarımızdandı.” (Yusuf Suresi, 24) Bu ayet iffet kavramının sadece kadınlara ait bir sorumluluk olmadığını, aksine erkeklerin de nefsani arzular karşısında sınandığını net biçimde ortaya koyar. Elçi Yusuf’un kadının açıkça yönelttiği bir davete karşı gösterdiği direnç onun iffetini ve Rabbine olan bağlılığını ortaya koyar. Yusuf’un bu duruşu onun sıradan bir erkek değil ihlas sahibi bir kul olduğunu kanıtlar niteliktedir. Burada asıl mesele erkeğin de iffetle sınanabileceği ve bu sınavı Allah’ın yardımıyla geçebileceğidir. Sadece kadının iffetli olması toplumsal ahlakı korumaya yetmez. Erkek de iffetli olmadıkça kadın ister çarşafa bürünsün isterse görünürlüğünü en aza indirip çuval giysin bir erkeğin niyeti bozuksa kadını istismar etmekte tereddüt etmez. Bu gerçek kadının kıyafeti üzerinden şekillenen "iffet" algısının ne kadar yüzeysel ve saptırılmış olduğunu gösterir. Ayrıca kadınları iffet sembolü olarak yücelten ama erkekleri bu sorumluluktan muaf tutan anlayış genelevlerin ve gazinoların varlığını sorgulamaz. Oysa bu yerlerin müşterileri erkeklerdir. Bu da göstermektedir ki iffetsizlik meselesi sadece kadının davranışlarıyla sınırlı değildir erkeklerin eğilimleri, tercihi ve ahlaki duruşları da bu denklemde belirleyicidir. Toplumda gerçek bir ahlaki denge kurulmak isteniyorsa her iki cinsin de iffetli olmaya özen göstermesi gerekir. Erkek fiziksel gücüyle kadına zarar verme potansiyeline daha çok sahiptir. Bu nedenle erkek hem içsel terbiyesini hem de nefsini kontrol altında tutmakla yükümlüdür. Aksi halde toplumda kadınların taşıdığı tüm iffet yükü erkeğin dizginsizliğiyle boşa çıkar. Kur’an’da iffet yalnızca kadınlara değil, erkeklere de açıkça emredilen bir sorumluluktur. Nur Suresi’nde önce erkek müminlere hitap edilerek şöyle buyrulur: > “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha arındırıcıdır. Şüphesiz Allah onların yaptıklarından haberdardır.” (Nur Suresi, 30) Bu ayetin hemen ardından benzer bir emir kadın müminlere yöneltilir. Bu sıralama dahi, Kur’an’da iffetin cinsiyet ayrımı olmaksızın her bireyin sorumluluğu olduğunu gösterir. Ne var ki, toplumda bu denge çoğu kez bozulmuş, erkeklerin iffeti göz ardı edilirken kadınlar hem ahlaki hem de sosyal baskı altında bırakılmıştır. Bugün hâlâ erkekler arasında iffetsiz davranışlar “erkeklik göstergesi” olarak görülmekte; cinsel sorumsuzluk, çok eşlilik, şehvetin serbestçe ifade edilmesi hatta istismar gibi eylemler çoğu zaman kınanmak bir yana, teşvik edilmektedir. Bu tutum iffeti sadece kadına yükleyen çarpık anlayışın doğal sonucudur. Halbuki gerçek iffetsizlik, bu çifte standardın ta kendisidir. Çünkü Allah, her kulunu bireysel sorumlulukla sınar; kimse cinsiyetinden ötürü bu sınavdan muaf tutulmaz. İffet sadece cinsel arzularla ilgili bir erdem de değildir. Düşüncede iffet, zihni kirli arzularla meşgul etmemektir. Sözde iffet, kırıcı, şehvet uyandırıcı veya aşağılayıcı dili terk etmektir. İlişkilerde iffet, sınırları ve saygıyı koruyabilmektir. Hatta tüketimde iffet, malı ölçülü kullanmak, oburluktan sakınmak demektir. Fiziksel güç veya makam sahibi birinin bu gücünü sınırlandırması da iffetli bir duruştur. Yani iffet, bütünsel bir ahlaki tutumdur ve sadece giyime ya da cinselliğe indirgenemez. Bu noktada medyanın ve kültürel söylemlerin iffeti nasıl yozlaştırdığı da dikkat çekicidir. Popüler kültür, özellikle erkeklere “arzulamak”, “elde etmek”, “fethetmek” gibi duyguları olağan hatta övülen bir nitelik olarak sunar. Erkeklik, şehvetle bütünleşmiş bir kişilik tipiyle tanımlanır. Oysa Kur’an’da övülen erkeklik, Elçi Yusuf gibi arzularına direnebilen, nefsine yenilmeyen, iffetli erkekliktir. Bu nedenle yeni bir “model erkeklik” tanımına ihtiyacımız vardır. Fiziksel üstünlüğünü kadını ezmek için değil korumak için kullanan, duygularını bastırmak yerine yönetebilen, şehvetini kontrol altına alan, empati kurabilen erkekler toplumu ahlaken ayağa kaldıracak örneklerdir. Güçlü olan; arzusuna boyun eğen değil, arzusunu Allah’ın sınırları içinde tutabilen erkektir. Elçi Yusuf’un yaptığı tam da budur. Bu noktada, ahlaki adalet duygusu da devreye girer. Allah, kadın ya da erkek fark etmeksizin herkesin kalbine, niyetine ve davranışına bakar. Kimse, cinsiyetiyle ahlaken üstün veya muaf tutulmaz. İffetli olmak cinsiyetin değil, bilincin ve iman sorumluluğunun gereğidir. Bugün toplumda gerçek bir arınma ve sağlıklı bir ahlaki yapı inşa etmek isteniyorsa, bu ancak kadın ve erkek herkesin iffeti kendine sorumluluk bilmesiyle mümkündür. Aksi hâlde kadınların tüm çabaları, erkeklerin sorumsuzluklarıyla gölgelenmeye devam eder. Kadın elbiseleriyle olmasına rağmen erkeğin niyetini değiştirmiyorsa, ahlaki çözüm kadının bedeninde değil, toplumun zihninde aranmalıdır. Sonuç olarak iffetin yalnızca kadınlara yüklenmesi hem dini öğretilere hem de adalet duygusuna aykırıdır. Kur’an bizlere örnek olarak Elçi Yusuf'un kıssasını sunarken erkeklerin de arzularıyla sınandığını ve iffetin Allah’a olan bağlılıkla güçlendiğini bildirir. Gerçek bir toplumsal arınma ve ahlak inşası kadın-erkek fark etmeksizin herkesin iffetli olmasıyla mümkündür. İffet cinsiyetle değil, niyetle; dış görünüşle değil, içsel bağlılıkla ilgilidir. Yusuf kıssası bize gösterir ki, Allah katında değerli olan; arzusunu terk eden, Rabbine sığınan ve iç dünyasında iffetli kalmayı seçen kuldur. Bu bilinçle hareket eden toplumlar ancak hakiki anlamda ahlaklı olabilir. Unutulmamalıdır ki iffet cinsiyetle değil niyetle ilgilidir.
**

Yorumlar

Başa Dön