Bir su zamanı filmi gibi, toprak çalıp deniz diplerinden
soğuk kutup çiçekleri donarak minik bir saksıda,
birazdan alnının çatısından vurulmayı beklemeyen kısık sesli bir ren geyiğini andırdı
silik beton kavimleri ve kan ter içinde ekmek çalarken yakalanan bir avuç hırsız çocuğa bindik
iniltiler kaçak arılar gibiydi sıkı ve kaçak arılar gibi,
kaçak arılar kanatlarına yağmur taneleri bağlayarak koştular hırsızın tükenmek bilmeyen doymamışlığına,
kaçak arılar orada,
denizi beklemekte olan bir adamın siyah gözlerine dondu,
ellerinde çağrılar ve kanatlarında yoğun damlalar,
civit mavizi deniz bekçisi dalga sesleri biriktirdiği eski bir çömleği yine bin yldır aynı derelerden akan temiz tuzsuz sulara bıraktı,
bekledi ki çocuk tuz deniz ve kanatlarına su damlası bağlı arılar ince bir yoldan ellerini kopardıkları çiçekler keserek uzaklaşan sarı gül şamarlarına ağırlaşsın,
o kadar çocuk ki bu uzun cümleler içinde içini soğuracak akıl ve sarı gül şamarları ağırlaşsın,
bekle dedi yüzü toprak kadar kırışık kadın,
bekle imbiklerin ucuna derin volümler koydum sıkıca tembihli ve kanaya kanaya yerinden çıkmış şiir...
Ölü taklidi yapıyor kurbağa,
kendi sığ mandırasında kudurmuş yeni ormanlar ararken ben ölü taklidi yaparak yaşamayı seçtim derse yanılmaz insan kendi arıları olsun kendi küçük şelalesine kendi suyunu döksün şiir...
Yedi kere okundu bir zeus''''a amentü ve eski bir taş tanrı kırıldı belki de yeniden yağmura ve çömleğe dönüşmek belki de kör bir ozanın yırttığı gökyüzü kadar sakin ve kör.
Yedi kere daha çarmıh kanıyla abdest alındı ikindi ezanına daha bin yıl var oysa
Zaman ikinci biril şahıs, şu özel şiir
Durun.
Hiç ölmeyin e mi!
MÖ /
Trapezus civarları
]