İlk Beyaz ve Sonrası

Hayata bakış açınız sadece görsellik mi?

yazı resimYZ

Yıllar ilk başta saçlara dokunur; narince tek bir teli seçip, beyaza boyar itinayla. İlk farkettiğinizde o ışıltıya kanınız kaynar, hayatınıza bir orijinallik katar ne de olsa. Genceciksinizdir zaten, asıl renginin arasında kaybolur gider.

Aradan geçen zaman içinde gümüş tel kendine yeni arkadaşlar edinir kah şakaklarınızda kah dipköşelerde birbirleriyle buluşup kaynaşmaya başlar. Nasıl da gruplaşırlar kendi aralarında.

Aynaya baktığınızda çoraptaki kaçık gibi rahatsızlık verirse ilk boya maceranız da başlamış demektir. Bazıları yaşın ilerleyişini içine sindirememekten bazıları estetik görünüş adına dip boya aktivitesini planlı faaliyetlerinin arasına alıverir.

Bu arada kendiyle barışık olanlar; boyanın cilde zarar verdiğini düşünenler geçen zamanın armağanı kökten gelen bu değişimi "aldım, kabul ettim" derler sessizce. Dıştan gelen tepkileri umursamazlar. Saç beyazken de bakımlı, modern, hoş görünebilir insan. İklimi hep baharda sabitlemek gibi karda kışta tutmak da kişisel bir tercihtir. Sonuçta, herkes kendi hayatını yaşamaya gelmedi mi bu dünyaya?

Dıştan nasıl göründüğümüz mü içten nasıl hissettiğimiz mi önemli? Bu soruya verdiğimiz cevap hayata bakış açımızın ta kendisidir. Bırakalım herkesi kendi hür iradesine; "gür, seyrek, ak, kara, sarı, kızıl, pembe" kime ne? Gençlik tamamen ruh meselesidir.

Yorumlar

Başa Dön