İlk Mandalina Kokusu

İlk mandalina kokusuyla yıllar öncesinde buluyorum kendimi... Her mandalina kokusu, hazan mevsimine götürmeden önce, küçücük bir evde sessiz bir yasa götürür beni...

yazı resim

Sonbahar geliyor yine... İlk mandalinaların çıktığı zamanlar ve ilk mandalina kokusu...

İlk mandalina kokusuyla yıllar öncesinde buluyorum kendimi... Her mandalina kokusu, hazan mevsimine götürmeden önce, küçücük bir evde sessiz bir yasa götürür beni...

Bir apartmanın alt katında, ev sahibi gelen ziyaretçileri ağırlıyor evinin daracık odalarında. Bir cuma akşamı ve pazardan alınan sonbahar meyveleri geliyor, her ziyaretçiyle birlikte. Bir anne herkesi karşılamaya çalışıyor, içinde büyüyen acısına rağmen. Gelen sabır diliyor, giden sabır diliyor. Anne bazen ağlıyor, bazen gözleri doluyor, birkaç kelime dökülüyor dudaklarından, sonra yine gözleri doluyor, susuyor...

Evin daracık holünde loş ampül ışıkları dikkatimi çekiyor. Çok karanlık burası. Yusufun annesini görüyorum bir ara. Hiç görmemiştim daha önce. Demek ki Yusufun hep sevdiği, kendisine şiirler yazdığı annesi bu kadınmış. Sonra Yusuftan birkaç yaş büyük olan ablasını görüyorum. Okulda da görürdüm. Hep erkek çocuklarına benzetirdim onu, Yusuf gibi gelmezdi bana, onun gibi çalışkan değildi de. Benimle hiç konuşmadı, ne o günden önce ne de o günden sonra... Ben insanları, etrafı meraklı gözlerle izlerken, bir mandalina kokusu geldi burnuma. Demek ki mandalinalar çıkmıştı, eve başsağlığına gelenler ilk mandalinalardan getirmişti anlaşılan. Çok güzel kokuyordu. Ben ilk mandalinaları hep çok severim, ama biz biraz zaman geçtikten sonra alabilirdik.

Yusufun bu evde oturduğunu biliyordum ama daha önce hiç gelmemiştim buraya. Zaten o bizim sokağa gelirdi hep. Hem bizim evimiz okula daha yakındı. Okul çıkışı ve haftasonları bisiklet sürerdik birlikte. Onun bisikleti yoktu, benim bisikletime binerdik sırayla. Annesi söz vermişti ona eğer sınıfını geçerse bisiklet hediye edeceklerdi. Ama o vakte kadar benim bisikletim ikimizindi. Hem okulda da o benimle hep beslenmesini paylaşırdı. Benim önümdeki sırada, en ön sırada otururdu ve her beslenme saatinde evinden getirdiği yiyeceklerin yarısını bana verirdi. Biz birinci sınıftayken en çalışkanları en ön sıraya oturturlardı. O da sınıfımızın en çalışkanlarından biriydi. Matematikte ise en iyimizdi. Ezberi de iyiydi, çok güzel ezbere şiir okurdu. En çok da annesi için okurdu...

Haziran oldu ve biz ikinci sınıfa geçtik. Onun tüm dersleri pekiyiydi. Annesi verdiği sözü tutmalı ve ona bisiklet almalıydı. Maddi durumları bisiklet alacak kadar iyi değildi. Hazirana yetiştiremezlerdi. Nitekim okulların başlamasına yakın bir süre Yusuf o hep hayalini kurduğu bisikletine kavuştu. Benim arkadaşım Yusuf, artık hep bisikletine binerdi, okul açılana kadar, sabahtan akşama kadar...

Birgün bir haber geldi bizim eve. Annem geri geri giden bir kamyonetin bisikletli bir çocuğa çarptığını söylüyordu. Annem Yusufun öldüğünü söylüyordu...

Çocuktum... Yusufu, beslenme ve bisiklet arkadaşımı ararken kendi evinde, loş odaları olan bir ev, yaslı bir anne karşıladı beni. Bir mandalina kokusu geldi burnuma, düşündüm biz ne zaman alacağız ilk mandalinayı diye...

Mayıs 2013

Başa Dön