Islak İstiklal

Bir umut Uzun bir an Keşke birkaç saat öncesinde olsaydım diyorum bir an

yazı resimYZ

Dün gibi

Korkuyordum Karanlıktı. Bir başınaydım. Kendimden çok farklı kişilerle birlikteydim. Birbirinden farklı yüzlerce insan akın akın caddeyi sağlı sollu dolduruyordu
Korkuyordum Işıltılı tabelalar, yanıp söndükçe camekanların üstünde, benliğimi ürpertiyordu. İçimde bir mutluluk vardı, içimde bir huzursuzluk vardı. Yaramazlık yapan bir çocuk gibi sanki
Korkuyordum Renkli renkli mağazalar, dükkanlar, barlar içine çağırıyordu bizi. Dokunduğum her şey, benliğimi ürpertiyordu. İstemek ve isteyememek, yaramazlık gibi işte
Korkuyordum Bir dönemlik iç sorgu, kararsızlık, bilinmezlik Akışa, ışıklara ve renklere bırakmak bedenimi ve ruhumu Derken o İstiklalin dün de bugün de hala çalan ezgisi: Gülümcan.

Gülümcan Yeni bir başlangıçta eskilerden tanıdık bir ezgi Bugün, yine, burada Tıpkı o gün gibi Yeni bir başlangıç için belki eskilerden tanıdık bir ezgi

İstiklal bugün de ıslak. Ruhumun derinliklerinde yer edinmiş sesiyle tramvay geliyor önümden. Kafamı kaldırıyorum yukarı, ışıklı levhalar, tabelalar İstiklalin karanlığını deliyor; binlerce yıldızı oluyor, ayı oluyor İstiklalin. Bir an duruyorum, giden tramvayın arkasından bakakalıyorum öylece Uzaklaşıyor, arkasını ise birbirinden farklı onlarca insan dolduruyor, tramvay kayboluyor

İstiklalde karanlık olmuş, ıslak ve kalabalık karanlık Benden başka herkes mutlu, anılarım da. Ben karanlığı severim oysaki tıpkı yağmuru sevdiğim gibi, tıpkı İstiklali sevdiğim gibi Ama kalabalığı sevemedim hiç. En çok da kalabalıklarda yalnız hissettim kendimi. En çok kalabalıklarda yabancı oldum kendime. En çok kalabalıklarda sorguladım, beni, tüm benliğimi ve tüm hayatımı

İstiklal üzerime üzerime geliyor bugün Başım dönüyor. Pişmanlıklarım arasında kayboluyorum. İnsanların ve ışıkların arasında kayboluyorum. Kendimden de uzaklaşıyorum sanki. Kafamda bir ağırlık, arttıkça artıyor. Ayaklarım, bacaklarım karşı koyamaz oluyor bu basınca. Sendeliyorum. Yanımdan geçen farklı bir insanın omzuma çarpmasıyla kendime geliyorum. Neden diyorum bir an, gözlerim ıslanıyor karanlıkta. Bir damla yaş düşüyor gözlerimi kapattığımda, İstiklal ıslanıyor kendi karanlığında. Her yer su oluyor, ayaklarım bileklerime kadar ıslanıyor, boğuluyorum. Yürümeye çalışıyorum ıslak İstiklale rağmen. Neden diyorum bir an, Neden yaptım?, Neden yapmadım?, Neden yapamadım?. Keşke birkaç saat öncesinde olsaydım diyorum bir an

Metroya kadar nedenlerim arasında kayboluyorum. Dilimin döndüğü tek ifade neden oluyor. Gerisini ne telaffuz edebiliyorum, ne düşünebiliyorum. Sarı çizgiyi geçmeyiniz yazıyor ayaklarımın altında. Önüm boşluk; yanım, arkamsa birbirinden farklı yüzlerce insan Çok yalnızım Sarı çizgiyi geçmeyiniz yazıyor, bense karanlık çizgilerim arasında kayboluyorum, renk renk ışıklarım hızlıca dönüyor karanlığımın içinde. Başım dönüyor. Tramvayın tersine hızlı geliyor metro, ruhumun derinliklerinde yer edinmiş sesiyle ve rüzgarıyla geliyor. Benden uzaklaşan beni salıveriyorum öndeki boşluğa.

Arkamdaki kalabalığa bakmak istiyorum, olmuyor. Lütfen tutun elimden! diye bağırıyorum, ama sadece kendim duyuyorum. Bir umut Uzun bir an Keşke birkaç saat öncesinde olsaydım diyorum bir an

Aralık 2012
]

Yorumlar

Başa Dön