Tarih boyunca din, toplumların sosyal yapılarında en temel unsurlardan biri olmuştur. Ancak zamanla din, Kur'an'ın saf ve evrensel mesajından uzaklaşarak mezhepsel, kültürel ve geleneksel unsurlarla şekillenmiştir. Bu süreç, dini yozlaştırmış ve insanların dinle bağını zayıflatmıştır. Bugün İslam'ın gerçek anlamına dönmek, Kur'an'ı tek kaynak kabul ederek sahte kutsalları ve hurafeleri reddetmekle mümkündür. Bu makalede, Kur'an ışığında dinin özü, mezhepçilik, hurafeler ve bu konuların toplumsal etkileri ele alınacaktır.
Kur'an, yalnızca 1400 yıl önceki Arap toplumuna hitap eden bir metin değil, zamanın değişimiyle oluşacak yeni durumlara da cevap veren ilahi bir rehberdir. Allah, Kur'an'da şöyle buyurur:
> "Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçtim." (Maide, 5:3)
Bu ayet, İslam'ın reforma ihtiyaç duymadığını, ancak insan eliyle yapılan eklemelerin dine zarar verdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Kur'an'ın mucizevi yapısı, zamanın her döneminde geçerliliğini korumasını sağlar.
Dine en büyük zarar, din düşmanları ve dini istismar eden gruplardan gelir. Din düşmanları, dine saldırmak için hurafeleri ve mezhepsel çelişkileri kullanırken; din istismarcıları, kendi görüşlerini din adı altında dayatarak Kur'an'ın saf mesajını gölgeler. Bu iki grubun temel sermayesi aynıdır: Dinin özünden uzaklaşmış yapılar. Allah, bu tür davranışları şöyle eleştirir:
> "Kendi heva ve heveslerini ilah edinen kişiyi gördün mü?" (Casiye, 45:23)
Din adına yapılan uydurmalar, insanları Kur'an'dan uzaklaştırır ve dinin gerçek mesajını anlamalarını engeller.
Mezhepler, İslam'ın birliği yerine ayrışmasına sebep olmuştur. Kur'an, dini bölünmelere karşı açık bir uyarıda bulunur:
> "Dinlerini parça parça edip grup grup olanlar var ya; senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur." (En'am, 6:159)
Bugün mezhepsel taassup, toplumları birbirine düşman etmekte, hatta farklı mezhepler arasında evlilikler bile yasaklanmaktadır. Mezhepler üstü bir anlayışla, sadece Kur'an'ı temel alan bir din anlayışına dönmek zorunludur.
Din adına ortaya atılan hurafeler ve sahte kutsallık iddiaları, dinin ruhuna aykırıdır. Saadeti Ebediye kitabının Kur'an'dan üstün tutulması, satın alınması durumunda hem cennetin tapusunun satın alınacağı hem de evliyalığın satın alınacağı iddiası bu tür yozlaşmaların çarpıcı bir örneğidir. Allah, din adına yalan uyduranları şöyle kınar:
> "Allah'a yalan isnat edenden daha zalim kim olabilir?" (En'am, 6:93)
Hurafeler, dini bireysel çıkarların aracı haline getirir ve toplumda ayrışmalara neden olur. Türbelerden medet ummak, uydurma keramet hikâyeleri ve şeyhlere bağlılık gibi uygulamalar, İslam'ın özüne tamamen aykırıdır.
Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı ve imam hatip liseleri, genellikle Sünni-Hanefi mezhebinin etkisi altındadır. Bu durum, dinin mezhepsel bir çerçevede sunulmasına neden olur ve Kur'an'ın evrensel mesajına perde çeker. Allah, dinin sadece kendisine ait olduğunu vurgular:
> "Dikkat edin! Halis din yalnızca Allah'ındır." (Zümer, 39:3)
Diyanet'in ve ilahiyat fakültelerinin mezhepsel yaklaşımları terk ederek sadece Kur'an'ı temel alması, dini yozlaşmadan kurtarmak için atılacak önemli bir adımdır.
İslam'a hadisler ve mezheplerle sokulan reformların yerine, Kur'an'a dönüş temel hedef olmalıdır. Kur'an'a dönüş hadisleri, sahte kutsalları ve hurafeleri reddederek dine yeniden hayat vermek anlamına gelir. Kur'an, bu konuda şu ilkeyi sunar:
> "Allah'ın ipine hep birlikte sarılın, bölünüp parçalanmayın." (Ali İmran, 3:103)
Kur'an'ı merkeze alan bir din anlayışı, insanları birleştirir ve mezhepçilik gibi ayrıştırıcı unsurları ortadan kaldırır.
Kur'an, insanlık için evrensel ve değişmez bir rehberdir. Ancak zamanla din adına yapılan uydurmalar ve mezhepsel yaklaşımlar, İslam'ın saf mesajını gölgede bırakmıştır. Bugün yapılması gereken, dinde yapılan reformlardan yani hadislerden ve mezheplerden uzak durup Kur'an'a uygunluğu sağlamak ve hurafeleri reddetmektir. Sadece Kur'an'ı temel alan bir anlayışla, İslam insanla yeniden barışacak ve evrensel mesajını tüm insanlığa sunacaktır.
> "Biz Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık." (En'am, 6:38)