Yüreğim avuçlarında
Seninle ikimiz yanyana olamadık,
Göremedi hiç martılar bizi kolkola
Ne elinin sıcaklığına yapışıp kaldı kalbim,
Ne buz gibi bir dondurma yiyebildik Moda’da
Yedi tepeli şehrim birine bile çıkıp
Seremedim bu şehri ayaklarına
Başım omuzlarında
Saçlarım kucağında olamadı hiç
Bebek’teki o yaşlı amcanın
Islanmadı kiprikleri uğrumuza,
Ne Hisar’da bir bardak çay içebildik
Ne vapurdan simit atabildik kuşlara…
Alıp ellerini avucuma
Dökemedim hiç içimi sana,
Sense takılıp kalmışsın denizsiz şehrine,
Kimbilir ellerin kimlerin ellerinde…
İstanbul hiç yanyana görmedi bizi
Yeni çıkan şarkılar avaz avazken sokaklarda
Şöyle bir elin belimde, yürüyemedik senle Beyoğlu ’nda
Ben çıkıp Çamlıca’ya
Sen Piyer Loti sırtlarında
“Benimsin ” diye bağıramadık hiç doya doya…
Ne Heybeli’de mehtap nasip oldu bize
Ne de bir yudum sahlep Sultanahmet’te!..
Karanlık sararken senin olmadığın bu şehri
Serçe parmağın bile değmedi, dudaklarıma
Ne şehr-i deniz sensiz İstanbul’un
Ne o eski şarkılar haz verir kulağıma,
Çocuklar gibi şen yüreğimizle,
Doya doya koşamadık Aşiyan’da
Hiç mola veremedik bir ağacın altında
Ve üzerine adımızın harflerini kazıdığımız
Bir ağacımız olmadı İstanbul’da,
Ne notlarımızı unuttuk bir otobüste
Ne de kendimizi, ikinci sınıf bir meyhanede
Sen yine takılıp kalmışsındır şehrine,
Kimbilir ellerin kimin ellerinde…
Akşam vakti Tophane’de oturup,
Bir tavla atamadık birlikte,
Yaslanamadım doyasiya, bir kere bile gögsüne,
İstanbul’u gezemedik
Tramway’a hiç binemedik
Ne doğduğum evi görebildin,
Ne sakladığım bebeklerimi,
Ve ben seni bildim bileli…
Unutmadı İstanbul, denizsiz şehre ihanetimi,
Istanbul’da bir gün bile değmedi elin elime,
Bir dilim ekmeği ikimiz için bölemedik
Ne müzelerini gezip, tarihimizi bilebildik seninle
Ne Fatih’in fethini konuşabildik..
Biz seninle hiç olamadık bu şehirde
Sandallara binip kız kulesine gidemedik
Ne de kız kulesi ayağımıza gelebildi…
Denizi olmayan şehrin prensi!
Istanbul neden istemedi bizi?