Kendimden Kaçıp Giderken...

Ağzımdaki küfür müydü, duamı? Arştan inen melek miydi, şeytan mı? Havada ki bu koku cennetten miydi, cehennemden mi? Yüzümdeki bu yüz benim miydi, onun mu?

yazı resim

Kendimi bırakıp gitmeye yeltendim dün. Bütün giysileri tek tek çıkardım. Önce şapkam sonra gömleğim… İkinci yüzümü çıkarttım, yalanlarımı dolaba astım. Sıcak bir duş aldım. Damlalar yüzümden düşerken yaşlarımı bıraktım. Köpük köpük bir hayattı yaşadığım. Suyla birlikte onu da yok ettim. Çıktım. Giyinmedim. Attım kendimi yatağa. Uyumaktı tek istediğim. Kendimi bırakıp gitmekti ötelere… Çok çok uzaklara. Gittim. Vardığımda o vardı karşımda. Baktı. Gördü ve şaşkınlıkla:
-Kendini getirmişsin, dedi.

İtiraz ettim, bıraktım dedim. Bırakmış olmalıydım. Gülümsedi bana. Usulca kulağıma:
-Bak arkana, dedi.

Ordaydı. Şaşırdım. O da şaşırdı. Bakıştık, şaşıştık. Ben ondaydım o da bende. Kaçamamıştım yine. Sıralanmış, milyonlarca tane… Zaman geçtikçe daha da arttılar. O kadar korktum ki kaçtım oradan. Ama ne yapsam kurtulamadım onlardan. Ağlama başladım. O sarıldı ve “sus” dedi. “güçlü ol ve sus, ağlama, kimse kaçamadı,hadi öldürsene onları”.
Nasıl öldürürdüm? Her yer sis ve karanlık. Başka çaresi yok muydu bunun?
Elimdeki de neydi? Öldürmeye başladım bile. Ağzımdaki küfür müydü, duamı? Arştan inen melek miydi, şeytan mı? Havada ki bu koku cennetten miydi, cehennemden mi? Yüzümdeki bu yüz benim miydi, onun mu? Öldürdüm. Çekinmeden, tek tek yorulmadan… Az kaldılar. Bir zaman sonra daha da az… Sonunda bir tane kaldı. “Dur” dedi, yeter. Ona dokunma baksana o sensin! Senlerde gerçek sen… yapma!
Uyanmalıyım dedim. Uyanacak mıyız hepimiz?

Başa Dön