Kulağa Ne de Hoş Gelir; Sil Baştan!

Sil Baştan! derken yeniden başlamakla sınırlı kalmayacak hiçbir şey, yeniden yaşamaya başlamak olacak öğrenilmişlerin unutulduğu gölgede.

yazı resimYZ

Ali Poyrazoğlu bir konuşmasında; Bir insana seni seviyorum derken tek başımıza değilizdir. O güne dek hayatımıza giren aşık olduklarımızla birlikte ona, seni seviyorum diyoruzdur demişti. İlk duyduğum andan itibaren hep hoşuma gitmiş bu sözün, salt sevme ya da aşk duygusunun aktarım becerisiyle sınırlı kalmadığını yine kendi deneyimleriyle öğreniyor insan. O kadar kolay değil; Sil Baştan demek ya da sanıldığı kadar kolay değil.

Hayatın uzun soluklu bir maraton olduğu klişesinin hakkını verircesine karşımıza çıkan sürprizlerle kendimize geliyor, materyalist düşünceye verilen referansla hiçbir şeyin vardan yok, yoktan var olmadığını görüyor, biriktirilenlerin de silinip baştan atılmadığını deneyimliyoruz. İnsan denen karmaşık organizma, düşünsel anlamda ekleyip geliştirdikleriyle var olan ve bu özelliği ile diğer canlı türlerinden ayrışan bir özelliğe sahip ki genelde unutulan da bu. İnsanın kendini içinde bulduğu herhangi bir olaya karşı duruşunu belirleyen, kriz anlarından yaşamın rutinine dek bir çok şeyi kontrol edebilmesini sağlayan beynin gerçekte deneylenenlerin tortularından çıkarımlarla bu yeteneği kullanabildiğini gözden kaçırıyoruz. Gün gelip sil baştan dendiğinde, silinen işte o beynin en saklı köşesi bellek oluveriyor.

Uyanışlar... Hani uzun yıllar garip bir uyku hastalığına tutulmuş insanlar misali... Ölümün kıyısında bir yaşamı solumaktan dönüş. Awakenings filminin sahnelerinde beynimize kazınmış bir mucizenin görseli Leonard Lowe gibi. Onun Dr. Sayere ilk gülümseyişinde olduğu gibi şaşkınlıkla bakmak hayata. Yürümenin, yere basmanın, o anın farkına varmak ayağa kalkıldığında ve kim olduğunu görmek aynaya bakıldığında. Hayata yeniden tutunma çabası... Dostluğun, sevginin farkına varmak. Aşık olmak, ilk kez.

Tüm bunları yaşayana dek kayıp giden zamanı belki de hiç umursamamak. Vermeden alınmayacağını dikkate almadan soluklanan mutluluk anları. Filmin o muhteşem uyanış sahnesinin sonrasındaki gerçeklik... Loweü ayağa kaldıran tedavinin onun hayatını kısaltan bir canavarı uyandırışı. Tıpkı Sil Baştan! demenin büyüsüne kapılan insanların günün sonunda deneyimsizliğin, acemiliğin diyetini hayallerden vazgeçmekle ödeyecekleri gibi.

Yaşamın girdileri çıktılarından atlaya zıplaya yol almaya çalışan insan, eğer biriktirdiği yaşanmışlıklarını unutmayı, sıfırdan başlamayı deneyimlemeyi seçmişse geçmişte kazanımlarının hepsini bir kenara bırakmış olacağını bilmeli. Çünkü Sil Baştan! demenin sonu onu kendiyle yüzleştirecek hayal kırıklıkları ve debisi güçlü sularda sürüklenişin yeniden başlangıcı.

Her ne kadar kulağa hoş gelse, yürekte bir heyecan yaratmış olsa da bu iki sözcük, bilinmelidir ki karar verildiği andan itibaren Leonard Lowe gibi sıfır noktasından öğrenmeye başlanacaktır hayat. Belki de yıllar önce ders alınarak yapmaktan vazgeçilen hatalar yeniden yapılıp eski yanlışlarla yeni güzellikler kaybedilecektir.
Sil Baştan! dendiği an, bellekte saklanan tortulardan vazgeçildiği için küçük bir çocuk kadar korunmasız, savunmasız, acemi olunacak.

Sil Baştan! derken yeniden başlamakla sınırlı kalmayacak hiçbir şey, yeniden yaşamaya başlamak olacak öğrenilmişlerin unutulduğu gölgede.

Sil Baştan! deyişin kulağa hoş gelişi bir yana, şiirlerin dizesi, şarkılara söz oluşunun boşuna olmadığı, ümit edilenin ise hiç beklendiği gibi sonuçlanmayacağı bir yeni gerçekliğe sürüklenişin kaçınılmazlığı yaşanacak.

Sil Baştan! demeden iki kez düşünülmeli derim; çünkü ya yapılmadığından ya da kurgu bir bellek yitimi varsayıp tüm biriktirilenler, öğrenilmişliklerden vazgeçmeyi göze alıp denendiği için kaybedilecek, yani sonuç değişmeyecek.

Özlem Salman
Kıbrıs, 01/03/2014

Başa Dön