Müslümanların kardeşliği, yalnızca sözle değil, iman, amel ve tavırla ortaya konulması gereken bir bağlılık ve dayanışma ilişkisidir. Bu kardeşlik, Kuran merkezli bir hayat anlayışını esas alır ve yalnızca Kurandaki İslâmı yaşayanlar arasında gerçek anlamını bulur.
Kuran, İslâmı yaşamak için yeterlidir. Allahın kitabı olan Kuran, insanlığa doğru yolu göstermek ve müminlerin imanını pekiştirmek için indirilmiştir. Bu yeterlilik, şu ayette açıkça ifade edilir:
Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. (Zuhruf Suresi, 44)
Bu ayet, ahirette yalnızca Kurandan sorumlu tutulacağımızı açıkça belirtir. Buna iman eden bir Müslüman, Kuran dışındaki kaynaklara İslâm adına bağlanmayı reddeder. Bu nedenle hadis, mezhep ya da rivayet kültürünü İslâmın kaynağı olarak gören anlayışları terk etmek, tevhid inancının bir gereğidir.
İslâmı yaşamak, Ortadoğu kültürüne körü körüne bağlanmayı değil, Kuranın evrensel mesajını anlamayı gerektirir. Kültür ve din arasındaki farkı bilmek, bir Müslümanın tevhid yolunda sapmadan yürümesini sağlar. Ortadoğu kültürünü İslâm zannederek yaşayanlar, İslâmın evrenselliğini anlamaktan uzak kalabilir. Allah, bu konuda insanları akıllarını kullanmaya teşvik eder:
Onlar Kuranı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var? (Muhammed Suresi, 24)
Kurana iman eden Müslüman, yaşadığı dönemin hidayet önderini, resulünü ya da nebisini bulur ve onunla birlikte hak yolunda mücadele verir. Müslüman kardeşliği, bu mücadelede birbirine destek olmayı gerektirir:
Müminler, ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allahtan korkun ki merhamet olunasınız. (Hucurât Suresi, 10)
Bir Müslüman, kardeşi zulüm altındayken sessiz kalamaz. Onun yanında durur, hakkını savunur ve her türlü kötülüğe karşı mücadele eder.
Kuran, ruh ve madde konusunu anlamayı öğütler. Ruh ve madde konusunu anlayan bir Müslüman, olayları Kuran ölçüsüne göre değerlendirir:
Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. (Enam Suresi, 38)
Kuranın bu kapsayıcı rehberliği, Müslümanın hayatının her alanını kuşatır.
Kuranın yeterliliğine iman etmeyen, başka kaynakları dinin aslına ekleyenler, şirke düşmüş olurlar:
Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimse için bağışlar. Kim Allaha ortak koşarsa, derin bir sapıklığa düşmüştür. (Nisa Suresi, 116)
Bu nedenle, bir Müslüman, sadece ve sadece Allahın indirdiği Kurana iman etmeli ve onu rehber edinmelidir.
Müslüman kardeşliği lafla olmaz. Bir Müslüman, kardeşi zulüm görürken, hakkı gasp edilirken ve şeytanî sistemlerin saldırısına uğrarken sessiz kalamaz. Kardeşlik, dünyayı ayağa kaldıracak kadar güçlü bir dayanışmayı ve mücadeleyi gerektirir:
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp; bunların hepsi yaptığından sorumludur. (İsra Suresi, 36)
Gerçek Müslüman kardeşliği, Allahın yolunda sebat eden ve yalnızca Kurandaki İslâmı yaşayan müminler arasında gerçekleşir. Bu kardeşlik, hidayet yolunda birlikte mücadele ederek Allahın rızasını kazanma gayretiyle somutlaşır. Kuran, bize bu yolu göstermekte ve hidayet önderlerine tâbî olmayı emretmektedir. Ahirette yalnızca Kuranın hükümleriyle hesaba çekileceğimize iman edenler, işte bu kardeşliği inşa edenlerdir.
Kur'an'a Dayalı İslâm ve Müslüman Kardeşliği
Müslümanların kardeşliği, yalnızca sözle değil, iman, amel ve tavırla ortaya konulması gereken bir bağlılık ve dayanışma ilişkisidir. Bu kardeşlik, Kuran merkezli bir hayat anlayışını esas alır ve yalnızca Kurandaki İslâmı yaşayanlar arasında gerçek anlamını bulur. Kuran, İslâmı yaşamak için yeterlidir.