Kurana Göre Elçilerin Ümmetlerinin Yoldan Çıkması ve Günümüz Gelenekçi Yaklaşımlar

Tarih boyunca Allah, insanlara doğru yolu göstermek için elçiler göndermiştir. Elçiler, Allahtan aldıkları vahyi ümmetlerine eksiksiz bir şekilde iletmiş, ardından vefat etmişlerdir. Ancak Kuran, elçilerin vefatından sonra ümmetlerin sürekli olarak yoldan çıktığını ve Allahın mesajını tahrif ettiklerini bildirmektedir. Bu durum, elçilerin gönderilmesindeki temel nedenlerden birini oluşturur. Allah, rahmeti gereği insanları tekrar doğru yola davet etmek için yeni elçiler göndermiştir. Elçilerin temel görevi, Allahın vahyini insanlara tebliğ etmek ve onları şirkten arındırarak tevhid inancına davet etmektir. Ancak Kuran, ümmetlerin elçilerin vefatından sonra Allahın mesajını değiştirdiğini açıkça belirtir.

yazı resimYZ

Tarih boyunca Allah, insanlara doğru yolu göstermek için elçiler göndermiştir. Elçiler, Allahtan aldıkları vahyi ümmetlerine eksiksiz bir şekilde iletmiş, ardından vefat etmişlerdir. Ancak Kuran, elçilerin vefatından sonra ümmetlerin sürekli olarak yoldan çıktığını ve Allahın mesajını tahrif ettiklerini bildirmektedir. Bu durum, elçilerin gönderilmesindeki temel nedenlerden birini oluşturur. Allah, rahmeti gereği insanları tekrar doğru yola davet etmek için yeni elçiler göndermiştir. Elçilerin temel görevi, Allahın vahyini insanlara tebliğ etmek ve onları şirkten arındırarak tevhid inancına davet etmektir. Ancak Kuran, ümmetlerin elçilerin vefatından sonra Allahın mesajını değiştirdiğini açıkça belirtir. Furkan Suresi 30. ayet bu gerçeği gözler önüne sermektedir:
Ve elçi dedi ki: Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.
Bu ayet, Nebimiz Muhammedin ümmetinin de aynı hataya düşeceğini ve Kuranı terk edeceğini açıkça ifade eder. Ancak gelenekçi anlayış, bu gerçeği kabul etmekte zorlanır. Gelenekçiler, kendi ümmetlerinin istisna olduğunu vehmederek, Kuranın açık beyanını görmezden gelirler. Bu anlayış, Kuranın evrensel mesajına ters düşmekte ve ümmetin kendi kusurlarını görmezden gelmesine neden olmaktadır. Gelenekçiler, Kuranı merkeze almak yerine hadisler ve tefsirler aracılığıyla din anlayışı oluşturmuşlardır. Halbuki Kuran, her türlü hükmün ve rehberliğin tek kaynağı olduğunu defalarca vurgular. Maide Suresi 44. ayet, Allahın hükmüne aykırı davrananların zâlimler olduğunu bildirir:
Allahın indirdiğiyle hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir.
Gelenekçi anlayışta hadisler, çoğu zaman Kuranın önüne geçmiştir. Bu durum, vahyin saf ve özgün mesajının hadis kültürü ile örtülmesine yol açmıştır. Dahası, hadislerin zamanla yanlış anlamalara, uydurma rivayetlere ve mezhepsel yorumlara kaynaklık ettiği bir gerçektir. Gelenekçiler, Kuranı terk ettikleri gerçeğini görmezden gelerek, uydurulmuş hadislerle dini bir çerçeve oluşturmuşlardır. Kuran, insanları yalnızca Allaha kulluk etmeye ve şirki reddetmeye çağırır. Ancak hadis ve tefsir kültürünün etkisiyle toplumlar, çoğu zaman şirke bulaşan inanç sistemlerini benimsemişlerdir. Nebilere gereğinden fazla anlam yüklemek, mezhep imamlarını veya evliyaları yüceltmek ve onların sözlerini tartışılmaz hakikat olarak görmek bu şirk anlayışının tezahürlerindendir. Furkan Suresi 43. ayette şu uyarı yapılır:
Kendi hevasını (istek ve arzularını) ilah edineni gördün mü?
Hadis kültürünü sorgusuz bir şekilde benimseyenler, kendi hevâlarını ilah edinmiş ve Kuranı terk etmişlerdir. Bu durum, Allahın mesajının özünden uzaklaşılmasına yol açmıştır. Kuran, müminlerin tek rehberi ve referans kaynağıdır. Hadisler ve tefsirler, vahyin mesajının anlaşılmasını zorlaştırmıştır. Bu nedenle Kuranı anlamak ve yaşamak için sadece ona yönelmek gereklidir. Şura Suresi 10. ayette Allah şöyle buyurur:
Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü, Allaha aittir.
Bu ayet, herhangi bir ihtilaf durumunda başvurulması gereken kaynağın yalnızca Kuran olduğunu vurgular. Müminler, şirkten arınmak ve Allaha tam bir teslimiyetle yönelmek için hadisleri ve tefsir kültürünü sorgulamalı, yalnızca Kuranı esas almalıdır. Elçilerin ümmetlerinin vefatlarından sonra yoldan çıktığı gerçeği, Kuranın açıkça dile getirdiği bir durumdur. Nebimiz Muhammedin ümmeti de bu konuda bir istisna değildir. Furkan Suresi 30. ayette bildirildiği gibi, onun ümmeti de Kuranı terk etmiştir. Gelenekçi anlayış, Kuranı merkeze almaktan uzaklaşarak hadisler ve tefsirler aracılığıyla bir din anlayışı oluşturmuş, böylece vahyin saf mesajından uzaklaşmıştır. Kuranın yol göstericiliğini kabul etmek ve ona teslim olmak, Allaha kulluğun temelidir. Müminler, şirke düşmemek ve doğru yolda ilerlemek için Kuranı esas almalı, hadis ve tefsir kültürüne eleştirel bir bakışla yaklaşmalıdır. Allahın mesajını değiştiren tüm anlayışlardan uzak durarak, vahyin özünü korumak her müminin sorumluluğudur.

Başa Dön