Bismillahirrahmanirrahim.
Hayat, insanın imanının sınandığı bir yolculuktur. Bu yolculukta sabır, müminin en büyük dayanağıdır. Sabır, müminin sadece sıkıntılara katlanması değil, aynı zamanda bu süreçte Allaha olan yakınlığını artırmasıdır. Tahammül ile sabır arasındaki fark da burada ortaya çıkar. Tahammül, bir acıya katlanmak, fakat bundan memnun olmamaktır. Oysa sabır, Allahın rızasına talip olan müminin, her zorluğu Allahtan bir lütuf ve hikmet olarak görmesi, böylece gönül huzuruyla o durumu kabul etmesidir. Kuran-ı Kerim, sabrın önemini ve müminin hayatındaki yerini açık bir şekilde beyan eder. Yüce Allah, birçok ayette müminleri sabretmeye teşvik eder:
"Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allahın vadi haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe sürüklemesinler." (Rum Suresi, 60) Bu ayet, müminin her şartta Allaha güvenmesi gerektiğini vurgular. Zorluklar karşısında paniğe kapılmadan ve imanından taviz vermeden sabretmek, Allahın vaadine olan sarsılmaz inancın bir göstergesidir. Allah, müminlerin sabırlarını çeşitli yollarla sınar. Bu sınavlar bazen mal ve can kaybı, bazen düşmanların eziyeti, bazen de beklenmedik musibetlerle gerçekleşir:
"Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız." (Muhammed Suresi, 31) Bu denemeler, Allahın kullarını seçkin bir mertebeye yükseltmek için kullandığı bir vesiledir. Sabır, müminin hem kendini tanımasına hem de Rabbine olan bağlılığını derinleştirmesine yardımcı olur. Sabır, aynı zamanda Allahın yardımıyla zafer ve başarı elde etmenin bir yoludur. Kuranda, sabır gösteren müminlerin düşmanlarına karşı üstün kılındığı belirtilir:
" Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allahın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir." (Enfal Suresi, 66)
Bu ayet, sabrın sadece bireysel değil, toplumsal bir güç kaynağı olduğunu da gösterir. Bir topluluk, sabır ve azimle hareket ettiğinde, Allahın yardımı onların yanında olur. Sabreden mümin, sıkıntılar karşısında Allaha daha fazla yönelir. Bu yöneliş, müminin kalbinde huzur ve sükunet oluşturur. Kuran, sabrı Allaha olan tevekkülle birlikte anarak müminlerin bu özelliğine vurgu yapar:
"Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir." (Nahl Suresi, 42)
Sabır, mümini Allaha daha da yaklaştırırken, bu dünyada kazandırdığı manevi güç, ahirette de cennet nimetlerine vesile olur:
" Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz." (Nahl Suresi, 96)
Sabır, sadece insanın kendi çabasıyla kazanılabilecek bir erdem değildir; aynı zamanda Allahın yardımıyla güç kazanır. Müminler, dualarında Allahtan sabır ve dayanma gücü talep ederler:
"Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 250)
Bu dua, müminin her zorluğa Allahın yardımıyla göğüs gerebileceğini ve sabrın nihai kaynağının Allah olduğunu hatırlatır. Sabır, müminin hayatını anlamlandıran, zorluklara anlam kazandıran bir erdemdir. Allah, sabredenlerle birlikte olduğunu Kuranda defalarca bildirmiştir. Bu bilinçle hareket eden mümin, karşılaştığı her sıkıntıyı Allahın bir lütfu ve hikmeti olarak görür. Sabır, sadece zorluklara katlanmak değil; aynı zamanda bu süreçte Allaha olan yakınlığı artırmak ve Onun rızasını kazanmaya vesile olmaktır. Sabreden müminler için hem bu dünyada hem de ahirette mükafatlar vaat edilmiştir. Öyleyse, her anımızı Allaha olan teslimiyetle ve sabırla geçirerek, hayatımızı Allahın rızasına uygun bir şekilde şekillendirelim.
YZ
