I.
Sen boğuldun
Sevgi soğuldu gözlerinden
Sonradan koyar insana bazen
Nokta koyar aynalarda aramaya
Kendini,hiçliğini ya da bittiğini
Anlamayla geçer her saniye.
Dirhem dirhem çoğalır kalp sancıları
Bir de bakarsın unuturmuş
Yanıbaşında duran ilkbaharı
Sonra damlar gökyüzünden
Biriktirdiğim gözyaşları.
Saçları
Dudakları
Ya da karşılaştığı ilk sonbaharı
Yaratır,acıtır,kanatır
Mutsuzluğunun çektiği halayları
Bu yüksek duran ağaçları
Yakından görmek gölgesinde
Hepsine dokunmak öylesine
Gördüm ki
Hepsi,cüceydi cüce!
Yüreğimin kendini var ettiği,
Anamın bu arlı toprakları.
Senden geçememem bundandı
Sergileyebildiğin namus çınarları
Kökünden söküldü
Sürüldü,temizliğinin tarlaları...
II.
Aslında yanımdayken bıraktığım
Şimdi yokluğumda yanımdaydı
Anamın yoksul,buruşuk ellerinde buldum
Çocukluğumun pervasız tanımlamalarını
Gösterdim kendimi unutmadığımı
Ertelediğim gençliğim,
Huysuz duygularımda,beni taşıdığı eyy kendim!
Ruhumun çırılçıplak özgürlüğündeydi sevda türkülerim
Tekrar gittim ve tekrar döndüm
Oysa şimdi daha iyi gördüm
O dev çınarların gölgesinde
Yüz yıllık kökleriyle
Namus çınarlarını
Ve onları yalnız,tek başıma söktüm.
III.
Ona gördüğü renkler yetmiyor
Dokunduğu kelebekler
Ya da konduğu çiçekler
Ruhu gem tutmuyor
Ne verdiği sözler
Ne yeminler
Namus topraktan sökülüyor
Doğan ana
Doğuran ana
Ağlayan ana.
Dilleri yalan söylüyor
Cennet ayaklar altında
Gözlerdeki ışık mum olmuş
Bir kadın daha ölüyor
İyileşir zannedilen bu dünyada.
Er ateş,kaygız kuzgun
Namus denilen,iki dudak arasında!
Ere yetmez,ere az,ere daha fazla
Kadın zincirleri kırsada
Köle,fahiş fiyatına.
Doğan ana
Doğuran ana
Ağlayan yine ana!
Kaygısız ayak sesleri
Yeşeremeyen bu topraklarda!
24/25.02.2009
YETER ÖZHAL