Neye Ne Kadar Meyilliyiz?

Yine de sevgilinin gül kokulu saçlarının hayali arasında, bir mum daha yakmıştık karanlık gönül zindanımıza gardiyanların ayak sesleri arasında...

yazı resim

Acı çekmeye mi daha çok meyilliyiz yoksa sevinçlerimiz mi kayboluyordu acılarımız arasında? Bir sevgilinin gidişiyle mi daha çok üzülüyorduk yoksa kayıplarımız arasında dolaşırken mi daha çok parçalanıyoruz? Kutsal bir sevda adına çıkmışız yola, pusulamız umudu gösteriyor tepemizde patlayan fırtınaya inat, dümeni kırılmış uyduruk teknenin rüzgarsız yelkeniyle, acaba hangi limana inerim keşmekeşinde okyanusların albenili çekiminde kaybolmakta vardı ucunda. Yine de sevgilinin gül kokulu saçlarının hayali arasında, bir mum daha yakmıştık karanlık gönül zindanımıza gardiyanların ayak sesleri arasında, tüm sevinçlerimiz portakal çiçeği kokulu yarin bir gülüşüne endekslenmişti ama çoğu zaman haberi yoktu bundan, zaman ve mekan, baharda haykıran çiçekler gibi duran sevgilinin gözbebeklerinde yitiriyordu anlamını onda da tüm bunları bilmenin verdiği gururlu rahatlık vardı, ayrılık çanları hiç çalınmaz sanılırdı tüm ilişkilerin “evet”le onaylanıp kalplerin mühürlendiği zamanlarda ta ki o gülüşe gölge düşene dek. Bu kadar kolay mıydı ayrılıklar yoksa sonu baştan beri kestirilen bir yalancı sevda otobüsünde koltukların yan yana düşme olasılığı mıydı her şey? Belki tüm bu ihtimaller üzerine kuruluydu birbirlerini seven insanların birlikteliği, ama ben tüm bu yanılgıları yanıltmak için çıktım yola, acıya da umutsuzluğa da “dur” denilebileceğini ispatlamak için yüreğimle düştüm yola, biliyorum ki acı da, mutsuzlukta, umutsuzlukta çoook uzak bana.

Başa Dön