Unuttum;
en son ne zaman bir kadının
göğsünden hayat emdiğimi.
Aşk dolu bir gecenin sabahında
nasıl uyanıp gözlerimi kamaştırdığını.
Canhıraş bir sevişmenin ortasında
avuçlarının nasıl terlediğini…
esmer bir düğme gibi parlayan göğüs uçlarının
bembeyaz bir tende nasıl durduğunu
unuttum…
rengini, sıcaklığını, kokusunu, işvesini birde
yorgun akşamlarda bedenime can verişini,
kıvrılırken bir kadının bedeni
nasıl kendimden geçtiğimi unuttum…
bir kadın, bir kadın savurduğunda saçlarını
nasıl bir rüzgar eser, bir fırtına kopar içimde.
Gözlerini süzüp değdirdiğinde bedenime
Çakmak çakmak olur tutuşur gövdem,
yanarım, bir kül olur savrulurum göklere…
bir kadın, bedeniyle örttüğünde bedenimi
üşürüm, sarılır, sarmalar kaybolurum içinde…
unuttum…
bir kadın nasıl sarılır bir erkeğe
uykusuz bir gecenin koynunda…
derimi yüzerken bir kadının tırnakları
haykırışları nasıl dem tutar çarşafın o siyah gölgesinde…
unuttum, bir kadının erkeğine nasıl isterik baktığını,
işveli bir kahkahanın nasıl yırttığını karanlık bir geceyi,
unuttum…
bir kadının göğsünde hayat bulup göğsünde ölebilmeyi…
unuttum…