O evin pencerelerinde perde yok artık. Duman da tütmüyor bacasından. Kiremitleri karla örtülmüş damın saçağından sarkan buzlar, terkedilmişliği gösteriyor.Yalnızlığa terkedilmiş, ya da çocuklar tarafından yol kenarına kondurulmuş bir kardan adam gibi, yalnızlığı yaşıyor sanki.
Oysa daha birkaç gün öncesine kadar, bana gülümseyen yüzler vardı o evin pencerelerinde.Yola bakan odasının pencere kenarında kimbilir kaç kez kahvemi yudumladım. Kimbilir kaç kez, hoşgeldiniz diyen gülen yüzler açtı bana, o evin kapısını.Birlikte dinlediğimiz ekonomi haberleri,Galatasarayın Avrupa Kupası maçları , tatlı sohbetler çok uzaklarda kaldı.
O evde yaşayan dostlarımı uzaklara gönderdikten sonra uzun uzun düşündüm. İşte bir dost aileden daha oldum. Dedim kendi kendime. İçimde soğuyan bir ateş hissettim.Ya da bana uzakta olduğu için, beni hiç ısıtmayan bir ateş.
O evin önünden her geçişte, pencerelerinde bana gülen yüzleri görür gibi oluyorum.Ve o evin her gün biraz daha karardığını, benden biraz daha uzaklaştığını hissediyorum.
O evin pencerelerinde perde yok artık. İçinde gülen yüzler, sıcak yürekler, dost ve sadık insanlar yok. O evin önünden geçmek bile istemiyorum. Sevdiklerimin o evde yaşamadıklarını düşünmek de istemiyorum. Ve o evi artık hiç sevmiyorum. Çünkü o ev artık yalnız, artık soğuk, ve artık pencereleri perdesiz.