Küçüktüm ufacıktım,
Seksek oynadım acıktım.
Ağaçsız, rüzgârı donduran şehirden,
Hep kaçmak istedim.
O zamanlar tanımıyordum ama
“Bu kent peşini bırakmayacak,
Aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın.
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma.”
Demişti, Kavafis Amca.
Kaçtım, gittim sonbaharda yapraklarını sevdiğim şehre.
Orda da aradım durdum dolduramadım sonsuz boşluğumu,
Daha çok, daha büyük, sonsuz, sınırsız diyordu içim.
Hala tanımıyordum ama:
“ Bu kent peşini bırakmayacak,
Aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın.
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma.”
Diyordu, Kavafis Amca.
Geldim Yeditepeli şehre,
Kesmedi beni, ne ihtişamı, ne büyüklüğü ne de yüzyıllarının dokusu.
Başka olmalı diyordu içimdeki ses.
Bas git diyordu.
Ancak tanımıştım Kavafis Amca’yı bu defa;
“Bu kent peşini bırakmayacak.
Aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın;
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma”.
Ve kazındı beynime, dünyanın bambaşka bir ucunda okyanusların kıyısında,
Şehirlerim, sokaklarım, mahallelerim ve evlerim.
Huzursuz bir ruhtum ila nihai sonsuzlukta.
Başka iklimlerin, ağaçların, insanların sadece izleri eklendi zihnime.
Yüreğimse hala darmadağın
Şehirlerimde,
Sokaklarımda,
Mahallelerimde,
Ve evlerimde.
![yazı resim](/storage/cache/images/97b45ddd35ca5a46835e5ed30e466147_poetry-individual-1220332806.webp)