"Yazmak, bir hayaleti kovalamak gibidir; yakaladığında ya yok olur ya da sana kendi hayaletini gösterir." — Neil Gaiman"

Öz

Kendimi boğuyordum ettiğim vedalarda. Başarılı olamıyordum, veda ettiğim yere yapışıp kalıyordum, veda ettiğim yerde can veriyordum.

yazı resimYZ

Soğuk bir kolun bana uzanıp, tüm bedenimi taşa çevirmesinden ibaretti her şey. Belki anlatamazdım, tarif edemezdim bunları. Ama yaptım. Yalnızlık kuyusunda boğulurken yaptım. Biraz da başardım.
Yok muydu bunların bir getirisi? Olmayacak mıydı? Bu sorular kafamı kurcalıyordu, beni bir kelebeğe dönüştürüyordu. Çirkin kelebeği oynuyordum. Sonsuzluğa, kalıcılığa veda ediyordum.
Bazen de kurcalamıyordum, veda etmemesi daha kolay geliyordu. Kendimi boğuyordum ettiğim vedalarda. Başarılı olamıyordum, veda ettiğim yere yapışıp kalıyordum, veda ettiğim yerde can veriyordum.
Yine de veda etmekten vazgeçmiyordum...
Neredeydi bunun mantığı?
Aslında yoktu, olmayacaktı da. Anlamsızlıklar kuyusundan çıkma cümlelerdi bunlar, sadece benim dudaklarımda anlam bulan, her üflenen dumanda gökyüzüne ağıt yakarak çıkan...

KİTAP İZLERİ

Nohut Oda

Melisa Kesmez

Melisa Kesmez’in ‘Nohut Oda’sı: Eşyaların Hafızası ve Kalanların Kırılgan Yuvası Melisa Kesmez, üçüncü öykü kitabı "Nohut Oda"nın başında, Gaston Bachelard'dan çarpıcı bir alıntıya yer veriyor:
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön