Pervazı tahtaydı pencerenin
Bahçeye bakardı yüzü
Yıllardır ayakta kalmış bir ev
İki katlı, çatısının üstü gökyüzü
Cumbalardan sarkan erguvanlar
Kapının gıcırtısı, taş basamaklar,
Saksıda çiçekler rengârenk
Ağaçta sallanan salıncak
Geçmişten kalan bir ahenk
Her sabah
Bir kız bakardı pencereden
Güneşin parıldayan rengine
İçinde özlem
İçinde gizli kalmış duygularla
Beyaz atlı prens hikâyesini bilirdi
İnanmazdı gülüp geçerdi
Çiçekleri en iyi arkadaşı
Menekşeler, kasımpatılar, kırmızı güller
Can yoldaşı
Bir de bahçede yetişen papatyalar
Uzakta kalmıştı o beyaz güzeller
Alırsa saksıya yakın olurlardı
Pencerenin kenarında, diğerlerinin yanında
Aldı onları toprağıyla
Suyunu, güneşini, sevgisini eksik etmedi
Bir sabah güneşin ilk ışıklarıyla
Uyandı pencerenin kenarındaki yatağından
Gözlerinden aktı küçük damlalar
Solmuş, başlarını eğmişlerdi toprağa
Özgürlüktü adları
Onların yurduydu; dağlar, kırlar, tarlalar.
Pencere Çiçekleri
özgürlüktür onların adları..