Ey Rahman’ın misafiri! Ne de hoş geliyorsun. Yüzün olabildiğine mütebessim. Belli ki bundan önceki yolculukların, misafirliklerin seni bu kadar heyecanlandırmadı. Hiç birinde, “artık son bir hafta, son üç gün, iki gün, bir gün” diye, geçen günleri arafe tadında yaşamadın. Nasıl yaşayasın ki; arafe en güzel güne sayılı saatler kaldığının müjdecisidir. En sevdiklerine kavuşmak üzere olduğunun müjdecisidir.
Muhakkak şimdiye kadar çok arefeler yaşadın. Yıllardır hasretini çektiğin sevdiklerine kavuştuğun çok oldu, ama söylesene hangisi bu sevinç ve vuslatın önüne geçebilir ki? Hem bu kavuşma onlardan çok farklı. Onlarda hep sen sevdiklerine “ gel artık, bari bu bayram gel, bitirelim hasreti” diyordun. Oysaki şimdi sen sevdiğin tarafından çağırılıyorsun. Vuslatın kahramanı sensin artık. Belki hava alanında seni bekleyen annen, baban yada kardeşlerin değil ama belliki zaten sen bu bayramı farklı geçirmek istiyorsun, rabbin ve peygamberinle olmak istiyorsun. Hem dahası ailen yanında olmasada bu coşkuna onları da katıyorsun.
Ey rahmanın misafiri! Nede kutlu bu gelişin. Eskiden misafirliklerin günübirlikti. Gider , sohbet eder, çay içer gelirdin. Severdin de bu sohbetleri. Oysa şimdiki misafirliğinde onlara benzemiyor. Hem ev sahibin çok daha özel. O en sevdiğin arkadaşından da çok sevdiğin Rabbin bu defaki ev sahibin. Üstelik ne kadar da özelsin. O kapıyı çalan “ gelmek istiyorum” diyen milyonlarca insan var ama birçoğunun umudu seneye kalırken, sen “seçilmişler” içindesin.
Bazende haftalık seyahatlerin olurdu. Hayatın yükünü omuzlarından atıp rahatlayarak; “gittim, gezdim, gördüm , güzel anılar ve resimler getirdim” derdin. Şimdiyse gezip görmenin yanında hayati yüklerinle beraber manevi yüklerinden de arınacaksın. Üstelik “ YEŞİL KUBBE ve KABE” resimleri eklenirken albümüne, “ gittim, gezdim, gördüm” yerine “gittim, gördüm, HACI oldum” diyeceksin. KUTLU OLSUN…
Rahman'ın Misafiri
Hac arzusuyla yanıp tutuşan, içinde özlemlerin en güzelini biriktiren ve vuslatı bekleyen tüm sevdalı gönüllere...