Ruhun Kudreti

Sanat kavramını insan maddesel bir mantıkla incelediğinde anlamsız geliyor. Bir insan neden sanata ilgi duysunki? Açlığı gidermez, herkese hitap etmez, mesleğe çevrilmediyse para kazandırmaz v.s. v.s. Fakat ihtiyaç duyduğumuz bir gerçek. Sanata tam olarak açıklayamadığımız bir şekilde ihtiyaç duyuyoruz. Demek ki sanatçının eserine bakıp onun ruhuna dokunmak, onun ruhunu hissetmek istiyoruz...

yazı resim

Hayatım boyunca etrafımdaki duvarlardan yakındım. Çok sonraları farkettim ki o duvarlar aslında benim içimdeymiş. Maddelere takılıp kalmışım, oysa ruhu duvarlar zapdedemez ki! Farkedememişim... Hani antika saatler vardır ya, her dişlisi bir çarkı harekete geçirir. İçini açtığın zaman çok karışıktır ama mekanizması çok basittir. Ana dişli hareket ettiği zaman bütün dişliler ve çarklar hareket eder ama ana dişli durduğu zaman saatte durur. Dünyada ve insanda da öyle bir mekanizma varmış meğer. Ruh durduğu zaman insan da duruyor, ruhtan uzaklaştığı zaman insan zayıflıyor. Bizim enerji kaynağımız ruhumuzmuş meğer...

Aşk,öfke,mutluluk ve hüzün gibi duygularla maddesellik arasındaki fark ruhmuş. Masum bir gülüşün sıcaklığı ile anlık zevklerin hazzı arasındaki fark ruhmuş. Ruh öyle birşeyki soğuk ve cansız olan maddeye bile anlam yükleyen, ona can verendir. Bir ressamın tuvalinden dökülenleri dakikalarca izliyorsan, bir şairin dizeleri seni senden alıyorsa bu ruhun eseridir yoksa kalemin kömürü sadece anlamsız bir kir bırakır kağıtta veya bir heykeltraşın çamuru iğrenç gelir insana ona heykeltıraşın ruhu bulaşmadan evvel.

Matematik denklemleriyle hayata yön veremiyor ki insan. Hayat hesaba kitaba uymuyor ki. Öyle olmasa hayatın darbeleri ve süprizleri hep beklediğimiz yerlerden gelirdi fakat hayat hep bir açığını yakalar ve oradan gelir ansızın. Hayatı destansı yapanda budur. Hangi işi yaparsan yap, neyle meşgul olursan ol ruhunu katmadığın hiçbir şeyden fayda göremiyorsun. Dünya üzerinde sanat diye birşey var. Matematik kadar sistematik değil veya fizik kadar açıklayıcı değil ama ihtiyaç duyduğumuz kesin. Belli ki oradaki ruhtur bizi etkileyen. Ruha olan açlığımızı biraz olsun gidermek için ilgi duyuyoruz belkide sanata.

Bizi biyolojik birer robot olmaktan kurtaran şey ruh değil midir? İnsanları ruhsuz düşünmek bile bu dünyayı çekilmez kılmaya yeter. Yaşamını sürdürmek için yakıtı olan yiyeceği tüketen, haz almak için anlık zevklerin peşinde koşan, hayattaki en büyük amacı aldığı hazzı maksimize etmek olan bir sürü insan varken bu dünyada nasıl yaşanır? Kendinden zayıfı ezen, çıkarları uğruna herkesi çiğneyen, yardıma muhtaç insanları umursamayan ve kendinden başkasını düşünmeyen insan nasıl mutlu olabilir? İçindeki ruh varlığını nasıl koruyabilir? Ruh olmadan biz biyolojik birer çöpüz ama ruh varken ölümsüz birer sanat eseriyiz.

Başa Dön