Yıllarca uzaklardan bir ses bekledim durdum,
Durmak omuza yükmüş, bu sırra nâil oldum.
Kanunu hareketmiş kâinat zindanının,
Cehâleti müebbet bu fikre varmayanın.
Tüm evren yekpare, sürüp gitmekte hâlâ,
Rahmet bekle Hüdâ'dan yattığın yerde; âlâ...
Ey şaşkın, düşün daha, otur da derdine yan,
Ne bekliyorsun? Hadi! Artık silkin ve uyan.
De ki; nedir bu halim, umutsuzluk da nedir?
İnsanım ben, bu bana yakışacak şey midir?
Baksana alemlerin kusursuz nizâmına,
Sendeki bu tembellik söyle ha, ne adına?
Bir an evvel aşk ile işine sarılmazsan,
Dilim varmıyor amma yazık ki sonu hüsran.
Sonsuzluksa dileğin tek yolu çalışmaktır,
Yılmadan çalışırsan sonsuzluk sana haktır.
Batı işi aşk bilmiş, şahlanmış da gidiyor,
Doymuyor hiçbir keşfe, gerçeğini arıyor,
Sen, Allah'a dayanmış, ar etmez hiç yatarsın,
Bir de adil mi deyip hesabını sorarsın.
Sus da hiç konuşama! Bırak elinden âhı,
Hâşâ, acizliğine alet etme Allah'ı.
Ataların paslanmış, küflü beyinler miydi,
Kader deyip oturup, hiç beklerler miydi?
Unutma ömür kısa, zamansa hayli kıttır,
Bir saniye durmak yok, tembellik bataklıktır.
Gaye, bilinmeyendir tutuşmuş beyinlerde,
O idrâk, o anlayış, o bakış sende nerde!
Kır şunu yavru olmak kabuk olmaktan yeğdir,
Azmini artır sürekli, ruhunu arşa değdir!