Sen irice gözbebeğimden büyüttüğüm
kanı serilmemiş bir masum gibi sağır dünyaya
Lafazan bir durgunluk gibi seyrolunduğunda
Bir albatros kirpiği –ki o en çok senin bakışını vurgulamıştır-
Belki de dizelerimde diyemediğim her dem’i
Koşuşacak çocuklar ağızlarından masallar taşırarak
Sen şımarık bir akşam yağmuru kadar sıkılgan
söyleyemediğin ve söyletmediğin bir güneş çıtırtısını yaprakta duyarken
Kıskanırken aslında için için şafak rengi gitmeleri gece yarılarından
Gözlerine esnediğin buluşmaları kaçıracaksın -ki bir seher donuk kalacak-
Fırtınasındaki usluluğu göremediğin her kuş kadar
Uçuşacak sahiller boyumdan sevdalar aşırarak
Sen elleri kaçkın bir sınır müdavimi
Saçlarımı göğsünde biriktiren bir sarhoş
Ölesiye tutkun maviye
Rengine taşkın her büyüye onay verirken
Uçurtmaları mı izlersin hep
-ki Bilirim fırtınası sesinde can bulan kuşların kanadına sevdalar bağladığını-
Sen Bir çırpıda söyleyebildiğim şiirlerce yalın
Kendine inkar notları tutan acemi bir tutuklu
gür saçlarım parmaklarına gömülür >> ] ]