Şiir ve Toplumumuz

Şiirin toplumumuzdaki yeri

yazı resim

ŞİİR VE TOPLUMUMUZ
Yunus; şiirle, sözle, “dertli dolap” arasında nasıl da
bu güzel ilişkiyi, böylesine güzel ifade eder:
Kişi, iç dünyasındaki binbir renkteki çizgilerden,
renklerden, kokulardan, duygu ve düşünce hazinesinden
bir güzel demet sunar mısralarla.
Zor; ama soylu ve anlamlı bir çabadır edebiyat, şiir...
Yaratılmışların içinde; düşünmesi, düşündüklerini söz veya yazı ile ifade etmesi yönüyle de diğer varlıklardan ayrılır insan. Çünkü o eşref-i mahlukattır. Yaratılmışların en şereflisidir.
Eti, kemiği, bedeni yanında özellikle ruhuyla, kalbiyle öne çıkan, bu en şerefli varlık insan; duygularını, düşüncelerini değişik biçimlerde ortaya koyar. Sözle ya da yazıyla ifade etmeye, bilindiği gibi edebiyat diyoruz. Edebiyat, özellikle de şiir, insanın duygularını estetik boyutlar içerisinde verdiği duygu yüklü ürünleri ifade eder.
Şiirle dinlenir, şiirle dertlenir, şiirle yoğrulur insan. Onunla gözyaşı döker, onunla dirilir, sevginin güllerini derer. Yunuslayın, mısra mısra içini bir dertli dolap gibi kelimelerle ortaya koyar.
“Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim

Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün ben neler çekerim
Derdim vardır inilerim”
diyen Yunus; şiirle, sözle, “dertli dolap” arasında nasıl da bu güzel ilişkiyi, böylesine güzel ifade eder: Kişi, iç dünyasındaki binbir renkteki çizgilerden, renklerden, kokulardan, duygu ve düşünce hazinesinden bir güzel demet sunar mısralarla. Zor; ama soylu ve anlamlı bir çabadır edebiyat, şiir...
Kültür ve medeniyet dünyamızın önemli bir bölümünü oluşturan şiir, binlerce söz ustası şairlerimizce bugünlerimize bir şiir geleneği halinde getirildi. Şekil, kafiye gibi dış unsurlar belli dönemlerde değişti. Ama öz, şiir geleneğimiz mecrasında aktı yüzyıllarca. Ne var ki kültürel bozulma, yabancı kültürlerin etkisinde kalma, kimi şairlerimizin mısralarıyla, dünyamızda önemli yaralar da açtı elbette.
Kültürel varlığımızı belli oranda yoğuran şiir, günümüz toplum hayatında ne denli bir yer tutuyor?
Maddi değerlerin, maddi kaygıların çeşitli nedenlerle öne çıktığı, ruhi kirliliğin akıl almaz boyutlara vardığı günümüzde kalbin sesini, sevginin ifadesini sunan şiirin çağrısı ne derece duyuluyor?
Bu sorunun cevabını iki biçimde vermek mümkün görünüyor. Şiir, böylesi bir ortamda elbette kan kaybediyor ve kaybedeceğe benziyor.
Bu cevaptan daha çarpıcı olanı ise, günümüz insanının şiire, duyguya, ruh ve inanca özlemle dönüyor oluşudur. Her ne kadar yayın evlerimiz, şiir kitaplarını yayınlama açısından istenilen girişimlere arzu edilen oranda giremese de, şiir kitapları belli ölçüde okuyucu buluyor artık. Yerel yönetimlerin, çeşitli kuruluşların düzenledikleri kültür programlarında şiir günlerine, şiir gecelerine, şiir şölenlerine de yer veriliyor. Radyolarda şiir programları ilgiyle dinleniyor. TV kanallarında şiir klipleri de yayınlanıyor artık. Şiir kasetleri alıcı buluyor.
Bütün bunlar; şiir adına, güzel, olumlu bir geleceği de yansıtıyor. Yarınlar, bugünlerden daha şiire yakın günleri getireceğe benziyor. Şiir namına umut veriyor.
İnsanımız, pek çok konuda olduğu gibi, kendisine dönme yolunda önemli adımlar atıyor. Toplumsal anlamda kendi kimliğine, kendi kültürüne doğru güzel gelişmeleri sergiliyor.
Şiirse, bu yoldan kendisine düşen fonksiyonu icra ediyor. Mısra mısra insanımıza sesleniyor. Onun iç dünyasına aydınlıklar sunuyor.
Önemli olan, bizim onun bu gelişine karşı, yüreklerimizi; ona, şiire, mısraa duyarlı olmaya açıp açamadığımız.
Rıfkı Kaymaz

]

Başa Dön