Gecenin en karanlığında güne en yakınken kimsesiz ve kalabalık -şimdilerde sessiz, sakin ve benim olan- bir şehrin yükü omuzlarımda sabırsızlıkla beklediğim; sevgilinin kokusuydu rüzgarın çalıp getirdiği ve gözleriydi gecenin rengine büründüğü. Kokusu bereketti, her yağmurun ardından kokan topraktı çok zaman. Gözleri gecenin dahi rengine bürüneceği karanlıktaydı. Gece rengini almak için gözlerinden geçerken de bir çift yıldız unutmuştu sanırım. Öyle ki her tebessümünde biraz daha parlayan ve yüzümü aydınlatan bir çift yıldız...
Varlığı hep yakınımdayken yokluğunu hergün yaşamışım. Uzak ve karanlık bir akşam, çay bahçesinin loş ışığında farkettim gözbebeklerindeki gecemin kayıp yıldızlarını. Ve anladım; beklediğim gözlerdi bunlar, ebedi gönül dostuma aitti hem de her daim..
Varlığın şimdi uzağımda da olsa mutluyum!..
Ümitle...
Şimdi Uzak
Yaşamı zevkli kılan küçük ayrıntılardı; gözlerin.