Soluksuz yürüdüm ben bu yollarda. Sürükledim yıkıntıları ya da alüvyonları. Bir dere yatağı, küçücük bataklık gibi, yosunlarla dolandı içim, orası hep kurak kaldı. Üzerimde tonlarca bulut vardı, giderek bütün bedenimi sardı, sonuçsuz çırpınışlarda hep, elimde bir avuç hüzün kaldı.
Sıkışıp kalp ağrılarıyla, sessizliğin sonunda ya da küçük cümlelerin her noktasında, araya sıkışan bakışların gölgesinde, elini tutup uzaklara, dalmak vardı uzaklara…
Bir yağmurlu gün, çıplak dallardan kaldırıma sarkan damlalar gibi, üstüne basılıp bilmeden yürüdüğüm sararmış incir yaprakları, sulanmış gözlerimden bakmak dünyaya, çok elim bir ölümün ardından ağıt yakmak misali.
Sarı sarı arı çiçekleri, o soğuk sokaklar vuruyor beni. Eski ve terk edilmiş iskele, karşısında ufukta beliren yalnız serseri!
Ellerini koyacak yer bulamamış insanlar gibi, sürekli cepte, soğuk vurmuş, ayaz kırağı çalmış, el derileri çatlamış, dudak morarmış! Gözde miyop var, gözlük yok. Kısmaktan çevreleri kırışmış, söz söyler dudak susar, akıl almaz bu oyunları!
Çocuktum, çocukluğumu unuttum. Belki bir gün, ben de annem gibi anne olacağım ve benim kızım da bir gün anne olacak! Anne adayları, içlerine anneler ve hüzünler katmerli katmerli!
Doğru işlem basamaklarını öğrenemedim, sonuca hep yanlış formüllerle gittim, uzadı yolum bulamadım. Ya da tümden kısaldı, oracıkta kaldım. Bu daralan dünyada, sadece bulunduğum yerde çoğaldım!
Kararsız sıkıntılarımdan arındığım günü bekliyorum, zararsız ve ziyansız olmasını, sadece bana dokunmasını, benimle alâkalı olan kısımlarını diliyorum. Belki ben uzaklaşıyorumdur herkesten. Bir cümlem bittikten sonra, aklıma gelen başka bir cümleye atlıyorum. Bütünlük kayboluyor, derinlik başlıyor. Üzeri sedef kaplı istiridye kabukları, yine yosunlar. Bataklığın yanındaki hani!
Şimdi de, akide şekeri olmaya özendim. Düğmeye benzesin, nazar boncuğu renginde, dört delikli olsun yalnız! Sahlepi sevmem ama kahvem olsun yanında, gazete okumayı da çok özledim.
Ben bu bahar yaşamalıyım. Resmini çekmeliyim bunların, yeşil yosunların, yağmur damlalarının, sarıçiçeklerin, eski iskelenin… Tamam, hepsinin birer ikişer resimleri var bende ama yenilerini çekmeliyim.
Söz vermiyorum ağlamayacağım diye, hüzün benim göbek adım.
Eski dostları unutmuşum, bari bunlarla dost kalayım!