Uygun görülen ismi sebebiyle
“Tabut” bir bakıma bizler için tanzim olunan
Ve varlığımızla anlamlaşan her ne varsa ruh bütünlüğümüzde…
Son kez olarak bizlere, kendi içselliğinde ve ötelerin izlerinden,
Hatırlatmalar yaparak omuzlayan dostların sinelerinde haşyetin kapısını aralayacaktır.
Bir isim sadece!
Dikkat çekmek için konmayı asla kak etmez.
Tabut ürperten, dirliği nefeslendiren, ruh itminanlığında
Mazi ve ati muvazenesini idrak ettiren, ahşap ve nöbeti müddetince
Çürüyen, nihayetinde cesetle yani bizlerle birlikte toprakla bütünleşen değerdir.
Yaşadığımız hayatın silinmezleri,
Her birimizde farklı, hissiyat açılımlarıyla tezahür ederler…
Onca yaşadıklarımız, acıyla, neşesiyle bizlerin sahip olduğu zenginliğimizdir.
Oysaki henüz yaşarken farkına varamadığımız nice silinmeyen izlerin olduğunu biliyoruz…
Efkârın bulvarında adımlarken,
Bu izleri, zaman mefhumu durmuşçasına yeniden yaşarız…
Yaşanmışlar, ancak ibret alınırlarsa anlam bulurlar, ibret alınması için, kayıt’a girmesi asıldır…
Aşkların örüldüğü,
Sırların gömüldüğü mezarlarda, geceler gibidir.
Aşkı, sırrı, mezarı ve geceyi yaşayanlar olarak satırlara yazarsak, anlaşılır oluruz…
Kuş ve ağaç, gül ve diken,
Su ve balık dünyada, gezegenler kozmik âlemde yol alıyorlar…
İnsan denen varlık, her ikisinde de yol alıyor, düşünen ve akledenler için…
Yaşadığım yılların,
Farkına varamadığım gerçekliğini…
Efkârımın derinliğinde solumak, sorgulamak,
Hafızam da, silinmezler bölümünde bulunan, naçar kaldığım feryadımdır…
Bir duruşu olmayanlara isyanımdır…
Himmeti, hizmeti, külfeti, nimeti karıştıranlara,
Suizan edenlere reddimdir, konuşmak, koklaşmak, barışmak,
Yarışmak, kaygısıyla heveslerimde zuhur eden gafletimin yansımalarıdır…
Manasını kaybetmiş bedenler, mekanikleşmişlerdir…
Mekanikleşen bedenler, mezarlara da, manzara keyfiyetiyle bakarlar…
Oysaki mezarlar, “tabut”un içindekini beklerken zahirin bittiği anlatırlar...