Bitirmek istiyordum bir süredir... Acıtıyordu
artık canımı.. Dayanamıyacağım kadar acıtıyordu.
Beynimde, yüreğimde ve bilimum organlarımda
kontrol dışı büyüyordu. Maddi ve manevi
herşeyiyle çıkması lazımdı hayatımdan!. Maddi
birşey kalmamıştı zaten. Son üç yıldır kendisini
görmüşlüğüm bile yoktu.. Sesini en son duyalı da
en azından 1 sene olmuştu. Belki de daha fazla..
Onu bana hatırlatacak herşeyin imhası büyük bir
özveriyle gerçekleştirilmişti.. Bütün sorun
kafamda yatıyordu!. Kafamda yatıyordun bütün
benliğinle, ve bütün bensizliğinle. Ve onun
yerinden sökülmesi lazımdı artık!..
- Uzat elini, sökelim seni!..
Özgürlüğe bir adım kaldı,
başarabilirdim belki de. Biraz azim, biraz can
sıkıntısı, bir parça bulut ve birazcık yağmur..
Can sıkıntısı ölümüm olabilir. Belki o bir parça
yağmur bir fırtına olacak, kim bilir!. Bulutlar
güneşi saklayacak yıllarca benden. Ve
silineceksin sonunda bilincimden. Ya da ben öyle
zannedeceğim. Ya da onun gibi birşey. Bütün
mesele bende!. Seni sökmenin bir yolu olmalı...
- Seni sökecek birşey ver bana!..
Bira sökemedi. Çok uğraştı ama olmadı.
Yanlış reçeteymiş, sonradan anladım. İçtikçe daha
bir yer ediyordun. İçtikçe arzularım sana
dönüyor. İçtikçe büyütüyordum yokluğunu. İçtikçe
ben olmaktan çıkıyordum. İçtikçe daha bir
kayboluyor, daha bir siliniyordum. Yok oluyordum
yokluğunda. Yokluğun bir girdap, kaçmak imkansız
gibi birşey.. Dipte ne var bilinmez.. İçmek seni
hatırlatmaktan başka birşeye yaramadı!.
- Bana bira verme!..
Bana yokluğunu da verme. Karanlık
korkutmuyor yokluğunun korkuttuğu kadar!.. Bana
sensizliğin lazım en sessiz biçimde. Bana sönmüş
küllerin lazım, bilmediğim denizlere atmak için..
Bana gitmelerin lazım, peşinden koşamayacağım.
Bana bölünmüşlüğün lazım, bir daha
tamamlayamıyacağım. Ve bana bir parça gözyaşın
lazım, ağlayabileceğim..
- Arkanı dönermisin, öleceğim de!