AYDINA
yağmur şiir yazıyordu Ren üstüne
yapış yapış ıslanıyordu alnı kirli yüzler
yüreğini kendi ayaklarıyla ezenlerin
katran kara ter kusan tenlerinden
irin dökülüyordu aşınmış ellerine
kof bakışlı çürük alınlarıyla
bir zamanlar Munzur çağlayan
Toroslar kokan gözler
haraç mezat,üç kuruş hesap
her yana saçılmış riyalarını
satışa çıkarıyordu sokak aralarında
inadına o terasta içtiğimiz kahveye
kırk yıl hatır biçmedik biz
ama biliriz ki kenetlenmişti
dost yüzümüzde bir çift yürek
şimdi hüzün kasırgası
kan damlayan yüreğin
toplasak parçalarını
tuza bandırıp acılarını içsek
geçilmemiş ıssızlar gibi
baykuşlara mesken olan
bağrımızın en yangın yeri
susku çığları düşürür usumuza
vadilerimizde bulanık seller köpürür
mavi balıklarını boğar ırmaklarımız
şimdi yaralarımızı közle dağlasak
her damlası hicran olur dizelerin
bilirim can
şimdi sürgünlüğümüzü taşımaz künyemiz
vurgun yemiş bir yunus gibi dibe vursakta
sesimizi etimize diken gibi batıra batıra
susmayı da biliriz
hadi kaldır başını yukarı
kaldır ki
o kalenin burcundaki bakır şovalye
görsün gözlerinde Munzur gözelerini...
] ]