Son gününde bir yılın bir kez daha ne hissedecegimi bilemiyorum. Aslında geçip giden ömrü anlamak anlamlandırmakistiyorum oda bi anda olmuyor.
Saat hızla ilerlerken adının önündeki yeni ekine rağmen ben çok eskilere gidiyorum. Küçülüyor bedenim, ellerim minicik oluyor. Televizyon ekranı karşısında sabitlenen bakışlarım, adını bilmedigim bir sürü kuruyemiş karmaşasında bi kez daha anlamaya çalışıyorum. Çocukca bi soruyla "Yeni yıl ne acaba? " diyorum. Yelkovanla akrep onikide buluşmadan önce hep derin uykulara dalıyorum. Sabahlarsa hep aynı sabah oluyor. Meraklı bakışlar altında sormak istiyorum; "yeni yıl bizim evede geldi mi ben uyurken"diye. Soramıyorum...
Sonra bir anda o filmin üzerinden yıllar geçiyor. 2007nin son günü. Adı yine yeni yıl... Hiç eskimeyecek mi acaba diye geçiriyorum içimden. Yıl hep yeni kalırken ben hep biraz daha eskimiş mi olacağım. Eger öyleyse eskiten yıl olmalı adı diye hayıflanıyorum. Artık kuruyemişlerin tek tek isimlerini biliyorum. Dahası yeni yılın eve davet ettigimiz biri olmadığını. Yakıcılığını... Kalbim ağrıyor bir anda. Elimi üzerine koyuyorum. "Üzülme" diyorum. Gecicek... Ben bunları söylerken saat onkiyi vuruyor. İçim öylesine ağır,ağrılı... Bir damla öylece savruluyor içimden. Yıla düşüyor, yeni yıla... Tutamıyorum...
Yeni yıl gözyaşımıda alıp götürüyor. Zaman ilerliyor. İşte yine bir yılın son gecesi. Kalbime bakmaya utanıyorum. Onu yine çok üzdüm. Gecicek de diyemiyorum, yaşamak ağrısının nasıl saplandığını bilirken. Son gününde geri dönüp yıla bakmak isterken "dur!" diyorum. Bakma!.. Yeni yılın adının yanındaki yeni ekine tutunup bi umut besle kendiliginden diyorum. Derken saat onikiyi vuruyor. Umut düşüyor yıla. Öyle kendiliginden...