Yokluğunun gölgesi düşüyor yalnızlığıma
Ve yokluğunun öfkesi,
“Maziden bir demet” bu oluyor senle dolu günlüğümün ismi
ve günlüğüm ; yalnızlığımın utangaç resmi ...
Eseflenişime de bir isim gerek şimdi
Parkta oynayan çocuklar takılıyor gözüme
Ve köşe bankta oturan iki kişi, iki kelime ;
“Seni Seviyorum ”...
Buram, buram tütüyorsun gözümde
Saat bilme kaçı gecenin
Ve bilmem kaçıncı sigaram bu kendi kendine tükenen
Bir mektup, bir selam ,
belki de küçük bir “alo” beklediğim senden
sensiz dolaşıyorum bu kentin sokaklarını
ve sessiz...
bir flash daha patladı
bir resim daha eklendi sensizliklerle dolu albümüme
Ne güneş doğmaya cesaret edebildi ,ne rüzgar esebildi ,
Ne de yağmur yağabildi.
Filan şehrin filan mahallesinde ;
Aşkı kendinden büyük, kendi aşkından ,
Yandı , eriyip bitti aşk dolu bir yiğit.
Avdeti yok bu meçhule uzanışın ;
Meçhule yol alışın tövbesi
Meğer ne çok sevmişim seni .
Yüksek binaların gölgesine sığınan köpekler gibi aç
Ve susuz çöl ortasında dolaşan bir bedevi
Ne uykusuzluğum ne yorgunluğum belli
Kaçıyorum birer birer çift ayaklılardan ;
belki de tek fark bundan .
Kuşlar gibi özgür olmak isterdim göklerde
Ağaçlar gibi hür, çiçek vermek mevsime ;
İki kelime ; “Seni Seviyorum ”
Yine bir hayat ve bir hayata bin kere ölmek
Yalnızlıklarımın tanımı : en büyük fahişe benim demek !
Sahi albüm diyordum
Yokluğunun resimleriyle dolup taşan bir albüm
Sen gittin gideli sevdiğim : ne yaşadım , ne öldüm .
Aşktan bahsediyor bütün mecmualar;
Benim bahsedilecek bir aşkım olmadı bile
Muhtaçlığım sana firakına yandığım !
Hem gündüz hem gece...
Nede çok sevmişim seni; ve nede büyük hasretmiş
Beni yakıp bitiren
Dönenim hiç olmadı ya, çok oldu giden .
Yüzümü kapadım günahlarıma
Yüzümü kapadım sensizliklerime
Bir flash daha patladı, bir resim daha eklendi
Yokluklarımın albümüne ..
Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA
04 Temmuz 1999 (20:50)