"Bilge Mimar" Imız Aynı Zamanda Bir Neyzen - Musıkîşinastı
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 10 Mart 2009 |
Anılar |
| |
Millî kültür ve sanatımızın günümüzdeki önemli temsicilerinden birisi olan Mimar Turgut Cansever' in vefatı sebebiyle kaleme alındı. Cansever' in sadece mimarlıkla değil , tasavvuf , felsefe , sosyoloji ile olan âlakasının dışında aynı zamanda Geleneksel Türk Musikisi ile de de ilgilendiği , "ney" sazını , ressam-neyzen Halil Dikmen' den meşk ettiği ve bu müzikle ilgili yakınlığını şahsi bir anekdotum ile anlatılmaktadır. |
|
Türk Halk Musıkîsi Ezgilerini Derleme Çalışmaları Tarihçesine Kronolojik Bir Bakış
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 29 Mart 2009 |
Estetik |
| |
Türkiye' de Cumhuriyet' le birlikte oluşturulması düşünülen "Millî Musıkî" ye altlık sağlamak için, Anadolu genelinde bir çalışma başlatılır. Önce Bela Bartok' un öncülüğünde yapılan çalışmalar, daha sonraları büyük ölçüde Muzaffer Sarısözen' in koordinasyonunda sürdürülür.Bu yazıda, derleme çalışmalarının kronolojik seyrini anlatmaya çalıştım. |
|
Avrupa" da Müzik , Türkiye" de Siyaset; Fazıl Say Her Zaman Bunu Yapıyor
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 5 Nisan 2009 |
Toplum |
| |
Fazıl Say müzisyen olarak Batı' da gördüğü ilgiyi , Türkiye' de görmeyince, savunduğu marijinal söylemlerle gündeme gelmeye çalışıyor. Bunun için de Türk toplumunda kendisi gibi düşünmeyenleri aşağılıyor, onun da ötesinde onları neredeyse hainlikle suçlayacak noktaya kadar ileri gidiyor... |
|
Tanburî Cemil Bey
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 6 Ocak 2010 |
Sanat |
| |
Türk Musıkisinin önemli tanbur ve kemençe icracısı, bestekâr Tanburî Cemil Bey' e ilişkin bir deneme... |
|
Prozodi Dediğin Nedir Ki?
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 7 Şubat 2010 |
Estetik |
| |
Müzikte önemli bir husus olan prozodinin Türk Musıkisindeki uygulanışı üzerine bir deneme |
|
Şekip Ayhan Özışık
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 15 Nisan 2010 |
Sanat |
| |
Türk Musıkisinin önemli bestekârlarından Şekip Ayhan' a ilişkin tanıtıcı bir yazı... |
|
V U S L A T
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 11 Ağustos 2010 |
Düşler |
| |
RAMAZANIN İLK GECESİNDEKİ DUYGU SAĞANAĞIM. |
|
V U S L A T
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 11 Ağustos 2010 |
Düşler |
| |
RAMAZANIN İLK GECESİNDEKİ DUYGU SAĞANAĞIM. |
|
Doğru Bir Osmanlı Musıki Tarihi
(Salih Zeki Çavdaroğlu) 1 Aralık 2011 |
Estetik |
| |
İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’ nca düzenlenen “ ‘ Osmanlı Musikisi ’ Tarihini Yazmak “ ana başlıklı Sempozyum hakkında düşüncelerim... |
|
|
G İ R İ Ş
Cumhuriyet’ in yeni bir toplum inşa etmek için geliştirdiği bir dizi “inkılâp projesi” içinde hiçbir şekilde hedefine ulaşamamış , başarısız kalmış birkaç proje varsa bunlardan biri de müziktir.1920’ li yılların ortalarından 1950’li yılların başına kadar olan radikal uygulamalar,baskılar ve yasaklara rağmen Türk toplumu kendisine müzikte dayatılan,sistemini çok sesli müzikten alan “ulusal musıkî”yi hiçbir şekilde kabullenmemiştir.Hatta onca manipülasyona , resmî ideolojinin buyurgan isteklerine,kendi öz müziğini dejenere etme bahasına da olsa boyun eğmemiştir.Dayatılan çok sesli müzik o günden bu yana “ulus devlet elitleri”ne sadece zümresel prestij avuntusundan başka bir şey vermemiştir.
“Ulus Devlet”kurulurken, Devletin ekseninin seküler ve lâik dünya görüşünden yola çıkılarak yapılaştırılmasına karar verilmişti.Böyle bir sistemin oluşturulması için de yerleşik değerler ve kurumların bir çoğundan vazgeçmek gerekecekti.Ancak,ümmet temelli toplumu, ulus temelli bir topluma dönüştürmek her halde pek kolay bir şey olmayacaktı.
“…Başarıya ulaşabilmek için Osmanlı,hatta İslâm öncesi Türk ve Anadolu tarihleri ön plâna çıkarıldı.Osmanlıca büyük ölçüde tasfiye edilmeye çalışıldı.Kemalizm,Türk insanının kendilerini tanımlayış biçimini değiştirmek amacıyla yeni bir alternatif kimlik sunmak istedi…”
“…Türkiye`nin tarihinin Cumhuriyet`le başladığını öne sürmek, `resmi tarih`in bile yapmadığı bir şeydir. `Resmi tarih`, Türklerin tarihini, Osmanlı ve Selçuklu`yu atlayarak yazmaya kalkışan bir historiografiydi…”
Değerler A’ dan Z’ ye değişecek,kutsallar atılacak;yerine yeni kutsallar konacaktı.Bunun için de özellikle din ve kültür ana eksen alınarak,bu eksen etrafında şekillenmiş ne kadar kurum ve kavram varsa hepsi bir bir yürürlükten kaldırılacaktı.Yani; “…Osmanlı’ ya ait ne var,ne yoksa silip süpürmeye kararlı yeni yönetim,her halde bu konuda dünya üzerindeki en kararlı ve en telaşlı yönetimdi.Toplumu tepeden tırnağa değiştirmek için alfabesine,kılık kıyafetine,dinî müesseselerine,yüzyılların birikimi olan temel değerlerine müdahale ederek,bunları bir gecede değiştirmeye zorlayan yeni anlayış aslında Rusya’ da devrim yaparak,Çar ve ailesini öldüren Bolşevikler’ den daha radikaldi…”
Osmanlı Alfabesi yerine Lâtin Alfabesi; Osmanlıca yerine “Arı Türkçe” yi tercih eden rejim,Osmanlı sanatının en kadim ve popüler dalı olan musikisine de elbette izin vermeyecekti.O zamana kadar bestelenmiş 20.000’ den fazla esere sahip repertuarıyla,Osmanlı’ nın adeta melodik tarih ve geleneği olan musiki de unutturulmalı ve tarihin karanlıklarına gömülmeliydi.
“…Hititler’ in,Sümerler’ in sahneye çıkarılışı,sırf Osmanlı’ yı unutturmak içindi…”
Gerçi daha önceki yıllarda;hatta yüzyıllarda, aşağı yukarı 18.yüzyılın başından beri yani “Lâle Devri”,”Tanzimat”,”Meşrutiyet” gibi dönem isimleri veya “III.Selim”,”II.Mahmud”gibi padişah isimleri ile de tanımlanan devirlerde de başlatılan “yenileşme”hareketlerinde de bir takım “kıyım”harekâtları olmuşsa da ; “…Cumhuriyet,Tanzimat’ a kıyasla,radikal bir devrimciliği sergilemekte,Cumhuriyet,Tanzimat’ ın ikircikli yapısına son vermeyi amaçlamış ve bunda da başarılı olmuştur.Bu amaçla Cumhuriyet,geçmişle ve gelenekle köprülerin atılması anlamına gelmektedir…”
Bu zihniyetle yapılan “inkılâplar”ın hemen hemen çoğu istenilen amaca yakın bir şekilde ulaşmıştır.Alfabesi,kıyafeti,hukuku,eğitimi,hatta diliyle yepyeni bir toplum oluşturulmuştur. Buna rağmen Türk toplumu,başta “Türkçe Kur’an”,”Türkçe Ezan” ve “Türkçe ibadet”le birlikte “Çok sesli ulusal müzik”projelerini ezici çoğunluğuyla kesin olarak reddedmiştir.Ülkenin yönetimi serbest iradesiyle seçtiği insanların eline geçtiğinde,tek parti döneminde yapılmış değişiklikler zaman geçirilmeden,hemen aslî haline dönüştürülmüştür.
1950 senesinde CHP’ nin demir yumruklu yönetiminin sona ermesiyle; takriben 15 senelik kesintisiz bir süreklilikte Türkçe okunmasına rağmen, ezan’ da ve ibadette bir geçiş süreci yaşanmadan yeniden Arapça aslına dönülmesinde herhangi bir zorluk yaşanmamıştır.Bu da zorlamalarla ve yapay bir şekilde oluşturulan inkîlapların aradan ne kadar zaman geçerse geçsin,başarı şansı olmadığını,şartların elverdiği takdirde hiç yaşanmamışcasına terk edileceğini ortaya çıkarmıştır.
Özellikle Atatürk’ ün ölümünden sonra,İnönü’ nün “Millî Şef”lik döneminde Cumhuriyet’ in kuruluşu ile birlikte yapılan doğru ve yanlışlar bir bütün olarak “Kemalizm”adı altında tabulaştırılmıştır. O zamana kadar yapılan bütün uygulamalar tartışmaya hatta eleştiriye kapalı tutularak Cumhuriyet’ in kutsalları haline getirilmiştir.Öyle ki bu uygulamalardan dönülmesi Atatürk devrimlerine yapılan ihanet olarak adlandırılacaktır. Oysa Atatürk sağlığında müzikte inkılâp olamayacağını anladığını itiraf etmesine rağmen , Batıcı elitlerimizin, hala Türk milletinin geleneksel musıkisine dönme çabalarını Cumhuriyet devrimlerine ihanet olarak görmelerini anlamak mümkün değildir.
Buna rağmen,özellikle 27 Mayıs 1960 darbesi ile başlayan askerî müdahaleler ile bu müdahalelelerin ara dönemlerinde Türkçe ibadet ve çok sesli müzik istekleri tekrar tekrar servis edilmektedir.Ne gariptir ki bu isteklerde bulunan kişiler Türkçe ibadet etmek istediklerinde veya çok sesli müzik dinleyecekleri zaman hiç kimse onlara engel de olmamaktadır.Burada ortaya çıkan ise, toplumdan buna dair herhangi bir talep olmamasına, hatta böyle düzenlemelere Türk toplumunun açıkça karşı çıkmasına rağmen , bir takım çevrelerin 1930’ların şablonlarına göre gelenek ve maziden kopuk bir Türk toplumu özlemlerinin olanca şiddeti ile devam ettiğidir. Hatta bir takım akl-ı evveller Geleneksel musiki’ nin tek sesli olduğundan,” antidemokratik”, çok sesli müziğin ise “demokratik “olmasından dem vurmaktadırlar. Bu söylemleri de, ne bireysel ve toplumsal psikolojiyi,ne müziği,ne de demokrasiyi tanımadıklarının bir itirafından başka bir anlam taşımamaktadır.....
|
26.06.2009 11:26:56
|
|
| |
Üç aylar' ın iklimi belli olmaya başladı. Termometreler bu kadar yükselmişken , ferahlatıcı manevî bir serinlik hissediyorum... |
|
|