Cumhuriyet İn Ürettiği Bir Ütopya :

1930' larda tartışılan bir tezin incelemesi...

yazı resimYZ

Altı yüz senelik Osmanlı Devleti, yıkılmış, saltanat ve hilâfet kaldırılmış, yerine kurulan Cumhuriyet hükümeti daha kurulduğu günden itibaren , hedeflediği Garp Medeniyeti istikametinde hızla önemli ve radikal kararlar almaya başlamıştır.
1923 den 1930lara kadar aralıksız devam eden bu zecrî inkılâplar ile Türk toplum hayatı, gelenekten koparılıp, giyim kuşam, alfabe, dil itibariyle tamamen Avrupa taklitçisi bir topluma dönüştürülmeye çalışılır.
Bütün bu inkılâplar yapılırken, Osmanlıdan kalan ne varsa redd-i miras eden Cumhuriyet hükümeti, tarihi soy kütüğünü ne Selçuklulara, ne Gazneliler e, ne Karahanlılara, ne de Oğuzlar a bağlamak niyet ve düşüncesindeydi; Hristiyan Batı yla el ele veren şaşkın müstağribler(Batı hayranları), mezbuhâne (boğazlanırcasına) bir gayretle Osmanlı ya,İslâm a, tarihe saldırdılar. Hititler in, Sümerler in sahneye çıkarılışı sırf Osmanlı yı unutturmak içindi. Bu uğurda her vesile meşrû görüldü,her vesile ve her vâsıta 1
Böylelikle, sözüm ona Türk insanına yaklaşık olarak , on asırlık İslâm la hemhâl oluşunun bir kıymet-i harbiyesinin bulunmadığı, aksine mitolojik ağırlıklı bir toplum tarafı ağır basan Etiler ve Sümerler in aslî selefi olduğuna inandırmaya çalışılır.
T.C. nin kuruluşunu tâkibeden yılları şöyle bir hatırlayalm: 1920 li yılların ikinci yarısı, yeni rejimin oturtulmasına yönelik düzenlemelerin gerçekleştiği yıllardır. 1930 lu yıllar ise, daha çok yeni düzenin düşünsel temellerinin oluşturulmaya çalışıldığı, başka bir deyişle, yeni Cumhuriyet in kimlik ve ideolojisinin temellendirilmeye çalışıldığı yıllar olarak değerlendirilebilir. 2
2-11 Temmuz 1932de toplanan Birinci Tarih Kongresi nde alınan kararlardan dikkat çeken hususlara baktığımızda :
-Türkler in Anadolu ya Orta Asya dan geldikleri,
-Türkler in yeryüzünde gözüküşlerinin M.Ö. 9000, belki 12.000 ve belki de 20.000 yıl kadar önceye götürülebileceği,
-Osmanlının izlediği siyasî ve kültür politikaları sebebiyle, Türkler üzerinde olumsuz etkiler yaptığından; bu dönemin hiçbir şekilde soy kütüğü referansına dahil edilemeyeceği, ne dair kararlar alındığını görüyoruz.
Bu tezler çerçevesinde şair Faruk Nafiz Çamlıbel ÖZYURT isimli manzum tiyatro eseri ile Türkiye de etkisi uzun yıllar sürecek olan bir Orta Asya Edebiyatını başlatır.
Daha sonra ismi Türk Tarih Kurumu olacak olan Türk Tarihi Merkez Heyeti nin ilk hazırlayıp, 100 adet bastırdığı, 600 küsur sayfalık kitap olan Türk Tarihinin Ana Hatları isimli yayında daha sonra Türk Tarih Tezi ismini alacak olan tez bütün detayları ile açıklanır.
Ancak , Cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün temellerinin atıldığı kongrede, bu teze en sert eleştiriyi ; Kurultaya davet edilen tarihçiler arasında bulunan Prof. Dr. Zeki Velidi Togan (10 Aralık 1890-26 Temmuz 1970 )yapacaktır.
Zeki Velidi Bey in bu itirazları karşısında, Atatürk ün yakın çevresinde bulunan Reşit Galip, Şemsettin Günaltay vd. bazı kişiler kendisine yönelik ağır ithamlarda bulunurlar.
Kendisine yönelik bu linç kampanyası, -belki de sonradan yapılan tehditler- sonucunda İstanbul Üniversitesindeki tarih muallimliği görevinden istifa eder ve Avusturyaya gider.
Oradan da bu konuda Mustafa Kemal e bir mektup yazacaktır. Cumhurbaşkanlığı Arşivinde 01018843 numara ile kayıtlı bulunan bu mektup ile;
Kongrede sunduğu tebliği sebebiyle. kendisine isnat edilen; mehaz sahtekârlığı, vatan hainliği ve Avrupa ilim çevreleri nezinde milli tarih sahasındaki faaliyetlere karşı propagandada bulunduğu suçlamalarına cevap verir ve bu konuda kendisini kimlerin ve ne maksatla suçlayıp karaladıklarının sebeplerini ayrıntılı bir şekilde açıklayarak, kendisine yapılan suçlamaların doğru olmadığını gerekçeli bir şekilde anlatır.
Kongredeki bu düşüncenin uzantısındaki en dikkat çekici konularından birisi de kranyometri olarak bilinen kafatası ölçümleridir. Bir yerde üstün ırk tezine hizmet edecek şekilde Türkiyede 1931 senesinde Anadoludaki toplam 64.000 kafatası üzerinde ölçümler ve değerlendirmeler yapılır.
Benzeri bir uygulamada 1936 senesinde Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Afet İnanın emriyle, Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Antropoloji bölümünde Profesör Şevket Aziz Kansu başkanlığında bir heyet tarafından Mimar Sinanın mezarı açılarak kafatası ölçülür. Amaçlanan husus, Sinanın Türk olup olmadığını incelemektir. Ancak Koca Sinanin kafatası incelendikten sonra tekrar kabrine konmaz.
Kafatasçı heyet bunca yaptığı araştırmalar sonucunda Türk ırkının kafatasının brakifesal, Avrupa ve Afrika ırklarının ise dolikosefal olduğuna karar verir. Ancak bunun tabii ki dünya bilim literatüründe yeri yoktur. Devlet olarak sadece bizim hüsnü kuruntumuzdur.
Netice itibariyle; sırf Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerini yok saymak üstüne kurgulanan bu tez , zaten bilim çevrelerinde pek itibar görmeyip, kısa bir süre sonra gündemden düşecektir.
Bu sözde Tez in, gerçek dışı bir ütopik senaryo olduğunu anlamak için de zaten öyle tarihçi akademisyen olmamıza lüzum olmayıp; aklı başında bir okur-yazar olmak yeter de artar idi

Salih Zeki Çavdaroğlu
18 Ekim 2020

D İP NOTLAR :

1 Cemil MERİÇ, Mağaradakiler, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1978, s.5
2 Yücel BULUT, Türkiyenin Çağdaş Tarihine İlişkin Bazı Gözlemler, Divan İlmî Araştırmalar Dergisi, 2005-2, sayı:19, s.29

https://ferahnak.wordpress.com/2020/10/18/cumhuriyet-in-urettigi-bir-utopya-turk-tarih-tezi/

Yorumlar

Başa Dön