..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Güzel birşeyin fazlası harika olabilir -Mae West
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Yazar Portresi - M.NİHAT MALKOÇ
M.NİHAT MALKOÇ - EDEBİYAT İKSİRİ
Site İçi Arama:


Deneme
  Denge Üzere Yaşamak!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yüzleşme 

Bu dünyaya gelirken hangi birimiz ağlamadık? O minik gözlerimiz ışıkla temas eder etmez,ciğerlerimize hayat öpücüğü hükmündeki ilk oksijen iner inmez tepkimiz ağlamak olmamış mıydı?Bu sanki dünyada çekeceklerimize işaretti.

  Düşler Rıhtımında Bir Ay Doğuyor (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ocak 2005 Yaşam 

Ben böyle değildim deniz gözlüm…Acılara yelken açardım gece gün demeden.Pembe şafaklarda kızıllığa ağıtlar yakacağımı deseler inanmaz,güler geçerdim.Oysa şimdi billur kadehlerde yudumladığım hasret boğazımda düğümleniyor. İri güller yetiştirdiğim

  Çanakkale İçinde Vurdular Beni!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ocak 2005 Unutulamayan Dönemler 

Türk milleti tarih boyunca nice çetin mücadelelere şahit olmuştur.Bunların pek çoğunu da zaferle neticelendirmiştir.Sözkonusu destanlaşan mücadelelerden birisi de Çanakkale’de yaşanmıştır

  Bugün 23 Nisan Neşe Doluyor İnsan (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ocak 2005 Toplum 

İnsanoğlu,fıtratı icabı özgürlüğe düşkündür.Onu aç ve susuz bırakabilirsiniz ama esaret altında yaşamaya razı edemezsiniz.Sözü edilen insan,bir de Türk milliyetine mensupsa özgürlüğe olan meyli çok daha fazladır.

  30 Ağustos Zafer Bayramı (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ocak 2005 Yaşam 

Türk tarihi,emsali görülmemiş şanlı zaferlerle doludur.Bu zaferlerin en büyüğü de hiç şüphesiz Başkumandanlık Meydan Muharebesi’dir.Sakarya Zaferi’nden bir yıl sonra yeni bir savaşa girmek elbette riskli bir durumdu.

  Bir Özgün Baran Vardı (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

İnsanlar vardır ki canını dişine takarak büyük bir mücadele örneği gösterirler.Dünyaya gelirken fizikî eksiklikleri olsa da bunu ruhî üstünlükleriyle telâfi ederler.

  Sevgiyle Başlar Herşey!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Sevgi ve Aşk 

İnsanoğlu yüce Allah’ın halk ettiği en muteber varlıktır.Bu nedenle biz insanlar, Allah’ın yeryüzündeki halifeleri oluvermişiz.Fakat beşere verilen bu kıymet mutlak değildir.

  Özürlülerin Yaşama Sevinci (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Dünyada,acılarla sevinçleri bir arada yaşıyoruz.Hayat iyi ve kötü yönleriyle devam ediyor.Bir kısım insanlar keyif içinde yaşarken,bir kısmı da acılar içerisinde kıvranıyor.Onun için,dünyaya sadece kendi penceremizden bakmamalıyız.

  Çilesini Çekmediğin Fikir Senin Değildir (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yüzleşme 

Fikrin sözlük anlamı “düşünce,idrak,hatır,akıl,zihin,rey,oy,zan,inanma,zihin tasavvuru,kuruntu,murat,maksat,niyet…vb.” dir.En yaygın karşılığı da düşüncedir şüphesiz…

  Başımızın Tacı Kadınlarımız (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Atalarımız: “Yuvayı dişi kuş yapar” demiş. Ne doğru bir söz… Kadınlar aile kurumunun temelidir. Aslında kadınla erkek,bir elmanın iki eşit parçasından başka bir şey değildir. İkisi bir araya gelerek bir bütün

  Şebinkarahisar'ın İl Olma Aşkı (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yerler 

Türkiye her geçen gün hızla büyüyor. Şehirlerimizin çehresi kısa zamanda değişerek tanınmaz hâle geliyor. Bu, Türkiye aşkıyla yanıp tutuşan bizleri fevkalâde memnun ediyor. Gelişen ilçelerimiz il olmak için Ankara’nın yoll

  Marifet İltifata Tabidir (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Din 

Dünyada hangi insan övülmekten hoşlanmaz ki!...Yaptığımız müspet bir davranıştan dolayı takdir edilmek hepimizi mutlu eder.Kim ne derse desin bu insanın doğasında var olan bir hususiyettir.

  Gözyaşı Rahmettir (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

İnsanoğlu ne garip bir yaratıktır.Çevresinde bin bir türlü ibretli hadise gerçekleşir de bunlardan kendisine ders almaz. Kur’an-ı Kerim’in yüzlerce yerinde Rabbimiz:”Düşünmüyor musunuz, akıl erdirmiyor musunuz?” buyurarak bizle

  Ana Vatandan Ata Vatana!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Anılar 

1990 yılına kadar iki kutupluydu dünya. Bir yanda Amerika Birleşik Devletleri… Öte yanda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği… İki kutuplu bu dünya 1990 yılında yerini bambaşka bir oluşuma bıraktı.

  Sorumluluk Bilinci (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Din 

Dünyaya gelen her insanın belli görev ve sorumlulukları vardır.Hiç kimse başıboş değildir.Hepimiz belli gayelerle yaratılmışız.Onun için insan en değerli varlıktır.Kendimize bu açıdan bakarak büyüklüğümüzün farkında olarak yaşamalıyız.

  Yazar Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Sanat 

İnsanlar bazı zamanlarda,özellikle efkâr saatlerinde büyük bir duygu yoğunluğu içerisinde bulunurlar.Bu vakitlerde içi içine sığmaz sözkonusu kişinin…Yanında birisi varsa onunla paylaşır yoğunlaşan duygularını!..

  Ata Topraklarında Olmanın Hazzı!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Anılar 

Türkî Cumhuriyetlere öğretmen alımı imtihanı neticesi elime geçtiğinde çok heyecanlanmıştım. Kazanmıştım imtihanı!...Hem de Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a tayin edilmiştim. Akçaabat’tan Aşkabat’a gidecek

  Benim Esir Milletim!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Anılar 

Türkmenistan semalarında süzülerek uçarken hostesin sessizliği bozan o anonsunu unutmam mümkün değil: “Değerli yolcularımız üç saat on beş dakikalık yolculuğumuz birazdan sona erecektir.Az sonra Aşkabat Hava Alanı’na ine

  Türk Mizahının Köşe Taşı Nasreddin Hoca (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Gülmece (Mizah) 

Gülmek ve ağlamak insanların yaşadığı iki zıt hakikattir.Halk arasında gülmekle ağlamanın kardeş olduğu söylenir.Gerçekten de zaman gelir,iç içe yaşarız bu iki duyguyu.Gözyaşları bazen elemden,bazen de sevinçten boşalır gelir.

  Sabahattin Ali (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Kısa bir ömür sürmesine rağmen adından çok söz edildi Sabahattin Ali’nin…Çünkü dolu dolu yaşadı.Sözünü hiç sakınmadı.Dobra dobra konuştu.

  Şinasi Özdenoğlu'nun Türkiye Sevdası (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Son dönem Türk şiirinin köşe taşlarından birisidir Şinasi Özdenoğlu!....Gümüşhaneli’dir köken olarak!...Şairliğinin yanında yazardır da…Güçlü bir kalemi vardır.

  Ziya Gökalp'in Manevî Dünyası (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Türk mefkûresinin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden birisi de hiç şüphesiz ki Ziya Gökalp’tir. O Türk’e gönülden sevdalı bir Türk milliyetçisiydi. Hayatını Türklüğe adamıştı O!...

  Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Çok yönlü bir âlim olan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’ni tavsif ve tasvir etmek için yeterli bir kelime bulmakta zorlanıyorum.O hem bir şair,hem bir yazar,hem bir tasavvufçu,hem de pozitif bilimlerle uğraşan çağdaş manada bir bilim adamıydı.

  Akif'in Dünyası (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Merhum Mehmet Akif,dünü,bugünü ve yarını engin ufkuyla kuşatan mümtaz bir inanç abidesiydi.Bir ahlâk,ülkü ve aksiyon adamıydı.

  Mehmet Akif Irkçı Değildir (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Milletlerin ayakta durabilmesi için birlik ve beraberlik şarttır.Bizleri birbirimize bağlayan ortak değerlerin deforme olmasına müsaade etmemeliyiz.

  Batı Medeniyeti Karşısında Mehmet Akif (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Her milletin kendine mahsus bir medeniyeti mevcuttur.Bunun yanında medeniyetlerin beynelmilel uzantıları da vardır.Bugün,medeniyet kelimesi “Uygarlık”la karşılık bulmaktadır.Kültür ve medeniyet kavramlarının içeriği ve kapsamı konusu,bugüne d

  Mehmet Akif'e Göre Eğitim ve Öğretim (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Hayatı idame ettirebilmek için eğitim ve öğretim şarttır.İnsan, Resulullah’ın deyimiyle;beşikten mezara kadar ilim tahsil etmelidir.Dinimiz,mürebbilere ve âlimlere büyük bir ehemmiyet vermiştir.

  İkinci Meşrutiyet ve Mehmet Akif (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Osmanlı Devleti’nin altı yüz yıllık uzun ömrü,bütün dünya devletlerinin ilgisini çekmiştir.Bir devletin bu denli uzun müddet yaşaması dikkate şayandır.Bunun sırrı,sözkonusu devletin köklü ve âdil bir adalet mekanizmasına sahip olmasında aranmalıdı

  Mehmet Akif'in Osmanlı'ya Bakışı (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Bundan yedi yüz yıl evvel,Söğüt’te temelleri atılan Osmanlı Devleti,altı asır gibi uzun bir zaman üç kıtaya hakim olmuş;onlarca değişik ırkı bünyesinde sükûnetle barındırmıştır.Fakat son dönemlerde zayıflama emareleri göstererek çöküşe geçmiştir.

  Doğumunun 100. Yılında Üstad Necip Fazıl Kısakürek (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Bundan tam yüzyıl evvel doğan Üstad Necip Fazıl Kısakürek,Türk şiirinin zirvesine postunu seren bir gönül eriydi.Ölümden asla korkmayan ve “Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?” diyen bu Allah dostunu,çok üzdüler bu dünyada.

  Zamanın Aydınlarının Gözüyle Üstad Necip Fazıl (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Son Sultanü’ş-Şuara olarak kabul edilen Necip Fazıl Kısakürek, günümüzden yüzyıl evvel dünyamızı şereflendirmişti.1905 senesinde İstanbul’da dünyaya gelmişti.

  "Bir Lâhza-i Teahhur" ve İkinci Abdülhamit-1 (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Tevfik Fikret,Servet-i Fünûn Topluluğunun başta gelen şairlerinden birisidir.Hatta bu edebî kitlenin yayın organı olan Servet-i Fünûn dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yapmıştır.Şiirlerini “Rübab-ı Şikeste” adlı eserde bir araya get

  "Bir Lâhza-i Teahhur" ve İkinci Abdülhamit-2 (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Tevfik Fikret,ömrü boyunca buhran içerisinde yaşamıştır.Gün gelmiş İstanbul’a,gün gelmiş manevî değerlere,gün gelmiş Sultan İkinci Abdülhamit gibi mütedeyyin eşhasa saldırmıştır.

  Aşk Bağının Bülbülü (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 

Sevgi üzere kurulmuş dünya denen bu gezegen!..Aslolan da sevgi değil midir zaten.Ariflerin iki kanadından biridir bu asil duygu...

  Yunus Emre'de Hoca (Öğretmen) Sevgisi (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yazarlar ve Şairler 


  Ağlarsa Anam Ağlar (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Bütün inanç sistemlerinde anne babaya saygı ve sevgi esastır.Fakat İslâmiyet’in bu vefakâr ve cefakâr ikiliye verdiği önem öteki inanç sistemlerinin çok üstündedir. “Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifi bunu açıkça göste

  Ana Gibi Yâr Olmaz (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Dünyanın en samimi ve sıcak ismidir anne!..Varlığımızın sebebidir onlar…Ufacık bir bebekken bizlere bütün mesaisini ayıran,gecesini ve uykusunu bölen,yemeyip yediren,içmeyip içiren ve merhamet kanatlarını ardına kadar açıp bize sığınak yapan bu c

  Hayatı Anlamlı Kılmak (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Toplum 

Günler ne de çabuk geçiyor.Uyuduk sabah oldu,uyandık akşam oldu.Yıllar bir sel misali üzerimize akıp gidiyor.Hani bir zamanlar çocuktuk.Seneler birbirini kovaladı,şimdi çocuklarımız oldu.

  Noel Bize El!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Her dinin kendine mahsus önemli gün ve geceleri vardır.Meselâ Müslümanlar Berat,Mirac,Regaip ve Kadir gecelerini diğerlerinden farklı görerek ibadetle geçirirler.Hemen her inanç mensubunun böyle mühim zaman dilimleri vardır.

  Yaşlılara Saygı ve Hürmet (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Din 

Her canlı doğar,büyür ve ölür.Doğumla ölüm arasında geçen süreye “ömür” adını veriyoruz.Hayat bazen acı,bazen huzurlu anlarla doludur.Buna hazırlıklı olmak gerekir.

  Unutmak Felâkettir (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Atalarımız: “Aklı beşer nisyan ile malûldür” demişlerdir.Yani insan aklı unutmaya meyillidir;insan çabuk unutur. Bazen kendimizi hayatın akışına öyle bir kaptırırız ki unutmamak ne mümkün!...

  Mehter Takımları (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Toplum 

Osmanlı Devleti ordusunda askerin moralini düzeltmek için değişik yollara başvurulurdu.Mehter takımları askerin coşkusunu artırmak için önemli bir vasıtaydı.

  Üstte Gök Çökmedikçe!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yüzleşme 

Dünyanın en eski ve köklü milletlerinin başında Türk Milleti gelmektedir. Çok zengin ve köklü bir tarihimiz vardır. Tarihte nice büyük zaferler kazanmışız. Ecdadımıza yeryüzü dar gelmiştir. On altı büyük Türk Devleti kurmuşuz.

  Ezanlar Buz Tutmuş Minarelerde!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Din 

Türkler tarihin şahit olduğu eşsiz bir millettir.Bu iddia kuru bir lâftan ibaret değildir.Şanlı ecdadımız,İslâm’la mücehhez olan Türk’ün neler yapabileceğini defalarca göstermiştir.

  Şehidimin Son Örtüsü Bayrağım!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Toplum 

Bir devleti,bir askerî birliği,resmî veya gayri resmî bir kuruluşu temsil eden işarete bayrak diyoruz.Bir milletin varlığı ve bağımsızlığı bu sembolik işaretle temsil edilir

  Tek Millet Tek Yürek (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Toplum 

Bir toplumun millet olabilmesi için bir kısım hususiyetlere malik olması gerekir.Her şeyden önce dil,din,ahlâk,coğrafya ve ülkü birliği lâzımdır.Örfler,âdetler,gelenek ve görenekler milleti meydana getiren kültür müesseseleridir.

  Kusur Aramak (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Toplum 

Toplum olarak, insanların kötü yönlerini ve açıklarını aramaya meyilliyiz.Şüphe,zan ve tahminlerle hareket ederiz.En ufak bir lâf duyduğumuzda bunu süsleyip abartarak gördüğümüze yayarız.Söze hep zanla başlarız.

  Yurdumun Bayramı Nevrûz (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Toplum 

Kışın kasvet verici günlerini geride bıraktık.Mart ayıyla beraber bahar mevsimi kendini hissettirmeye başladı.Öncelikle günler uzadı.21 Mart günü,gündüzle gece birbirine eşit oldu.Bundan sonra gündüzler,gecelerden daha uzun olacak.

  Düşler Rıhtımında Bir Ay Doğuyor!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Sevgi ve Aşk 

Ben böyle değildim deniz gözlüm…Acılara yelken açardım gece gün demeden.Pembe şafaklarda kızıllığa ağıtlar yakacağımı deseler inanmaz,güler geçerdim.Oysa şimdi billur kadehlerde yudumladığım hasret boğazımda düğümleniyor.

  Trabzon Atatürk Köşkü (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yerler 

Türk Milleti,zor zamanlarda içinde bulunduğu meseleleri çözmesini bilmiştir.Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya adaletle hükmetmesi Türk’ün kudret ve ihtişamını gösterir.

  Geçmişten Geleceğe Trabzonspor (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Spor toplumun sosyal ihtiyaçlarından biridir.Ülkemizde spor yapmak,maalesef,bir ihtiyaç olarak görülmemektedir.Türk insanı spor yapmıyor,spor yapanları seyrediyor.

  Of'a ve Oflular'a Dair!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Dünyada iki harften oluşan yer adları bir elin parmaklarından daha da azdır.Hemşehrilerimiz sanki farklılıklarının nişanı olsun diye bu adı koymuşlar şehirlerine.

  Uzungöl'de Alabalık Keyfi (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yerler 

Türk turizmi yıllardan beri Ege ve Akdeniz sahillerine mahkûm edilmiştir. Varsa yoksa Antalya!... Tamam,Antalya güzel bir yer…Adeta bir turizm cenneti hüviyetinde…

  Bir Başkadır Köprübaşı (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yerler 

Trabzon yeşil doğasıyla tanınan ve sevilen bir diyardır.Fakat asıl yeşillik Trabzon’un ilçelerinde gizlidir.Kazalarımızın tamamına yakını yemyeşil bir görünüm arzetmektedir.Lâkin Köprübaşı ilçesinin doğal güzelliği bir başkadır.

  Gel Çıkalım Zigana'ya!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yerler 

Ülkemiz turizm potansiyeli bakımından eşsiz bir konuma sahiptir. Türkiye’de dört mevsim boyunca tatil yapılabilir. Tatil ve turizm deyince her nedense aklımıza yaz mevsimi geliyor.Özellikle de Akdeniz ve Ege sahilleri

  Kirli Hava Kader Değil (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yaşam 

Hava kirliliği kış mevsimiyle beraber gündeme geliyor. Bacalar tütünce nefesler daralıyor. Şehirde yaşamanın zorluğu aşikârdır. Bu,kışın daha da içinden çıkılmaz hâl alıyor. İnsanlar kansız, şehirler oksijensiz yaşayamaz.

  Selâm Trabzon'uma!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yerler 

Trabzon,tarihî,doğal güzellikleri ve sosyal yapısıyla bir yeryüzü cennetidir.Karadeniz Bölgesi’nin en gelişmiş illerinden birisidir.Burası maviyle yeşilin bütünleştiği bir tabiat harikasıdır.

  Yeşil Trabzon Özlemi (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Ocak 2005 Yerler 

Trabzon hızla gelişen bir şehir olma özelliği taşımaktadır.Onun içindir ki kentimiz bunun sancılarını yaşamaktadır.

  Coşkun'ların Günahı Ne? (M.NİHAT MALKOÇ) 9 Ağustos 2005 Günlük Olaylar 

Bir ülke gelişip serpilmeye durdu mu o ülkenin düşmanlarını sara nöbetleri alır.Geceleri gözlerine uyku girmez.Planlar kurar dururlar.

  Hacı Bayram Veli ve Tasavvuf (M.NİHAT MALKOÇ) 9 Ağustos 2005 Din 

Tasavvuf dinimizde Hakk’a ve hakikate götüren yollardan biridir.Tasavvufta sohbet mühim bir akidedir.Şeyhler,sohbet kanalıyla müritlerin kalbine sirayet eder.Dinî ve tasavvufî hakikatleri bu yolla muhataplarına iletirler.

  Âh Bu Türküler!.. Türkülerimiz... (M.NİHAT MALKOÇ) 9 Ağustos 2005 Yaşam 

Toplulukları millet hâline getiren unsurların başında millî ve manevî değerler gelir. Bunları yaşadıkça ve yaşattıkça milletçe kenetleniriz. Nasıl ki çimento taşları sıkı sıkıya birbirine bağlarsa örf ve adetler, kültürel birikimler de değişik unsurlarda

  Sizin Çocuğunuzun da Bir Pulsuz Dilekçesi Vardır (M.NİHAT MALKOÇ) 9 Ağustos 2005 Gelecek 

Dünyanın en uzun ve meşakkatli işidir insan yetiştirmek…Onun içindir ki bütün toplumlarda ana ve baba kutsaldır.Resulullah’ın kavliyle söylemek gerekirse “Cennet anaların ayakları altındadır.”

  Şâirlik Meslek Midir? (M.NİHAT MALKOÇ) 9 Ağustos 2005 Sanat 

Yürek ve duygu işçisidir şâirler… Dış dünyayı geniş ufuklarıyla algılayarak insanlığa sunarlar. Üçüncü gözleri vardır onların… Bizim iki gözle göremediklerimizi onların üçüncü gözü görür. Yürek gözü de diyebiliriz buna…

  Garib Ozan Bir Işıktı (M.NİHAT MALKOÇ) 9 Ağustos 2005 Yazarlar ve Şairler 


  Özgür Yaşamak... Ama Nereye Kadar? (M.NİHAT MALKOÇ) 9 Ağustos 2005 Toplum 

İnsanlar belli gayeler için dünyaya gönderilmişlerdir. Dünyaya gelişimizi ve var oluşumuzu asla tesadüf olarak göremeyiz. Zaten kâinatta tesadüfe tesadüf etmek mümkün değildir.Her şey belli planlar ve amaçlar çerçevesinde cereyan etmektedir.

  Ramazan Bayramı Düşünceleri (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Bayramlar huzur ve sükûnun en yüksek seviyede cereyan ettiği zaman dilimleridir. Kültür ve medeniyetimizde bayramların apayrı bir yeri ve önemi vardır. Birlik ve beraberliğin çimentosudur bu müstesna vakitler… Milli bütünlüğümüzü bu gibi ortak değerlerimize borçluyuz. Değerlerini yaşayan ve yaşatan milletler geleceğe emin adımlarla ilerlerler.

  Leyle-i Kadr Yahut Gecenin Aydınlığı (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Zamanlar vardır zamanın hudutlarına sığmayan… Dua ve dileklerin mutlak itibar gördüğü mübarek gün ve geceler vardır. Leyle-i Kadr da bunlardan biri ve birincisidir. İçinde Kadir gecesi olmayan seksen yıla bedeldir bu ay… Bin aydan daha hayırlıdır Hak katında. Ümitle korku arasında yaşayan insanın ümitlerinin filizlendiği bir gecedir.

  Her Eve Bir Kitaplık (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Toplum 

Türkiye’de okuma alışkanlığını artırmak için hiçbir ciddi girişimde bulunmuyoruz. Sadece lafını edip duruyoruz; şikâyette bulunuyoruz. Bundan da anlaşılıyor ki okumayışımızı doğal karşılıyoruz. Oysa Batılı ülkelerde okumak günlük işlerden sayılır. Kişiler her nerede olurlarsa olsunlar her gün planlı olarak okurlar. Her gün düzenli olarak gazete okuyan, haftalık ve aylık dergileri takip eden bu kişiler sürekli okumalarla hayatı anlamlı kılarlar.

  Oruç Kalkandır (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Oruç kalkandır… Kirlenen ruhlarımızı ramazanın paklığında arındırırız. Manevi kirler oruç ikliminde iyice temizlenir. Sert rüzgârlar günah ağacının yapraklarını döker. Sevap ağacının kökleri toprağa kenetlenerek güç kazanır. Bu mübarek ayda ruhumuz alabildiğine genişler. İnsanlığın medar-ı iftiharı Resul-i Ekrem Efendimiz: “Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.” buyurarak oruçlunun ne kadar engin ruhlu ve sabırlı olması gerektiğini bizlere bildirmiştir. Hangimiz bu sabır genişliğini iç dünyamızda sağlayabiliyoruz?

  Barış En Büyük Sermayemizdir (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Düşler 

Savaşın, kin ve nefretin kol gezdiği zamanımızda barış en büyük sermayemizdir. Dünyada herkes barıştan yana görünse de gerçekte dünyayı idare edenler savaş tamtamları çalıyorlar. Bugün dünyayı kan gölüne çevirenler onlardır. Dünyayı ateşe veren bu izan ve insaf fakirleri, körpe çocukların canı ve kanı üzerinden çıkar hesapları yapıyorlar.

  Tut Beni Ey Oruç; Kavra, İyice Tut… (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Ramazan gönül dünyamızı tamir ve mamur eden müstesna bir aydır. Çağın hastalıklı ruhunu ancak bu ayın manevi dermanlarıyla tedavi edebiliriz. Günümüz insanlarının içindeki manevi boşluğu ramazanın huzur iklimiyle doldurup çölleşen ruhlarımızı yeşertebiliriz. On bir ayın sultanı olarak vasıflandırılan bu güzide zaman dilimiyle ilgili nice methiyeler dizildi. Yine de hakkıyla ifade etmeye güçleri yetmedi kalem sahiplerinin.

  Her Şeyimle Sana Geleceğim (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 İlişkiler 

Sana geleceğim… Göğümdeki yıldızları tek tek topladı sevgi haramileri… Ayışığı çekti ışığını karanlık geceden. Bitimsiz bir heyula çöktü el ele gezdiğimiz şehirlerin üzerine. Hasretin suları kabardı gönül ırmaklarımızda. Hüzün saati sensizliği gösteriyor beklenen günün şafağında. Masmavi göklerin en uzak köşesinde hayalin beliriyor. Gözlerin biraz nemli, kirpiklerin ıpıslak… Yüzündeki tebessümler yerini çatık kaşlara mı bıraktı ne? Ellerim ellerine uzansa da yetişmiyor, mekân uzayıp gidiyor, ruhun kasvetini çoğaltıyor bir başına yaşamak… Düşlerim düşlerine yetişmiyor. Rüyalarımdan koşar adım kaçıyorsun. Kuruyor düş pınarlarım… İçimdeki yanardağlar akıtıyor kızgın lavlarını sevda atlasının eteklerine. Değmiyor umudun ve huzurun sıcak nefesi sıladan sürgün edilen gönlüme.

  Gönlümün Duygu Mimarları (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Sanat 

Eğitim, hayatı düzene koyan ve bakış açımızı şekillendiren olmazsa olmaz bir süreçtir. Hangi meşrepten ve inançtan olursa olsun bütün toplumlar eğitimin önemi konusunda hemfikirdirler. Zira teorikte ve pratikte iyi yetişmiş olmanın neticelerini hepimiz müşahede etmekteyiz. Hayatı kuşatan zorluklar eğitimle bir bir aşılabilmektedir. Eğitimden mahrum olanlar düz yolda bile tökezlerken, eğitimle mücehhez olanlar yalçın kayalıkları bile rahatlıkla aşabilmektedirler. Demek ki eğitim kişiyi güçlü kılan unsurların şahikasıdır.

  Sonbahar Hüzünleri Beyanındadır (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Sevgi ve Aşk 

İçimizdeki boşluğu hüzünlerle doldurur sonbahar… Dallarımızdaki son diri yaprakları da döker sert esen rüzgâr… Toprak kokar kınalı ellerimiz… Gözlerden süzülen son damla yaş yerçekimine direnemeyerek çatlamış toprağa düşer upuzunca… Hayata dair gerçekler geçer gözlerimizin önünden. Ömrün de ilkbaharı, yazı, hazanı ve kışı var elbet… Dağların yamaçlarından esen rüzgârlar dağınık saçlarımızı okşar, adeta tarar bir anne şefkatiyle.

  Rahmet Sağanağı (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Dünya hayatı sınırlı bir zaman dilimini içerir. Gelişimiz ve gidişimiz mutlak yaratıcının tasarrufundadır. Hayatın ne zaman sonlanacağını hangimiz kestirebiliriz ki?... Böyle bir bilgi ve sezgi hiçbir kula verilmemiştir. O, gaybi bilgiler arasındadır, gaybı da ancak ve ancak Allah bilir. Sayılı nefeslerimizin ne zaman tükeneceğini kestiremediğimiz için hadiste de belirtildiği üzere ‘Yarın ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmalıyız.’ Aksi halde ebedî dünyamızı karartmış oluruz.

  Berat Gecesinde Allah"a Sığınmak (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Ramazanı müjdeleyen son kandil gecesidir mübarek Berat… Zira Berat kandilinden sonra, ramazandan evvelki kandiller bitiyor. Demek ki Berat kandiliyle birlikte ramazan da iyiden iyiye gösteriyor kendini. Bu hususta son hazırlıklarımızı yapmalı, kendisinde bin aydan hayırlı Kadir gecesi de olan ramazana yüzümüzü çevirmeliyiz. Gözlerimizi göklere yöneltip hilali gözetlemeliyiz. Hilali gözetleme işini son birkaç günde gerçekleştirmek daha makbul ve manidardır. Gerçi günümüzde rasathaneler bu işi hakkıyla yerine getiriyor. Buna rağmen yine de emin olmak için, şüphe ve tereddütlere mahal vermemek için hilal gözetlenebilir.

  Avam ve Havas Orucu (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Ramazan ayıyla beraber hayatımızın ibresi maneviyatı gösterir. Bir aylık da olsa şahsî hayatımızda ve çevremizde manevî bir seferberlik ilan edilir. Başka günlerde gündemimizde olmayan İslam, bu ayda deyim yerindeyse gündemimize oturur. Oysa gerçek Müslüman her zaman teyakkuz halinde olur. O her an ölebileceğini düşünerek maneviyatını takviye ve ikmal eder. Bilinmelidir ki bir aylık ibadet bizleri Cehennem ateşinden kurtaramaz.

  Gül Bebek… Gül Yüzlü Yâr… (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Arap çölleri alev ateş kavruluyordu. Kızgın kumları yakan güneş, katılaşan kalpleri yakamıyordu işte… Kum taneleri kadar insaf ve izana sahip olmayan bir millet vardı bu talihsiz yarımadada… Feryatlar yükseliyordu arzdan arşa doğru… İnsanlık, geçirdiği amansız imtihanda sınıfta kalmıştı ki bir nur belirdi ufuklardan… Kâinat gebeydi, doğum sancıları çekiyordu… Bu kutlu doğum, insanlığın kaybettiği vasıflara ilticasının da habercisiydi… Titriyordu yedi gök… Sıtmaya tutulmuştu arz… Bu nuru taşımak kolay olmayacaktı onlar için… Alışılmışın dışında bir vuslattı bu… Âlemlerin âlimine kavuşması…

  Geceyi Aydınlatan Nuranî Bir Yolculuk: Mirac (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

İnsanların normal şartlar altında yapmakta aciz kaldıkları, ancak Allah tarafından peygamberlere yaptırılabilen harikulâde hadiselere “mucize” diyoruz. Hemen her peygamberin kendine mahsus mucizeleri vardır. Peygamberler zamanında halkın, gönderilen dine inanması için bu gibi olağanüstü olaylara gerek duyuluyordu. Mucize görmeden inanmıyordu bazı müşrikler… Gerçi mucize görenler de eski inançlarından kolay kolay vazgeçemiyorlardı. Fakat bazıları mucizeler karşısında hayretlerini gizleyemeyerek Hakk’a teslim oluyorlardı. Tarihteki büyük mucizeden biri de Hz. Muhammed(sav)’in Mirac’ıdır.

  Kandiller Zincirinin İlk Halkası: Regaib Kandili (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Her dinin kendine mahsus mübarek gün ve geceleri mevcuttur. Hıristiyanlar Noel Yortusu için aylar önceden hazırlıklara girişiyorlar; bütün milletlere bunun propagandasını yapıyorlar. Türkiye gibi bir İslâm ülkesini bile bu halkanın içine dâhil edebiliyorlar. Yazılı ve görüntülü tüm iletişim vasıtalarıyla reklâmını gerçekleştiriyorlar. Yahudiler “yevm-i sebt” denen ibadet ve tatil günleri olan cumartesini, tahrif olmuş Tevrat’a göre, ibadetle geçiriyorlar. O gün dünya işleri bir kenara itiliyor. Hatta inançları gereği cumartesi günü ateş yakmıyorlar. Bu yüzden, sözünü ettiğimiz günde sigara bile içmiyorlar. Ateş yanmadığı için bir sıcak çorbadan bile mahrum kalabiliyorlar. Bu hukukî olmasa da, dinin getirdiği kesin bir kuraldır. Hiç kimse bunun dışına çıkamaz. Yirmi birinci asrın ilk yıllarını yaşadığımız bir dönemde, çağdaş Batı devletleri tarafından ayıplanma endişesi taşımıyorlar.

  Mirac ve Namaz (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Mirac dünya denen fena âleminden, sınırlarını tahayyül edemediğimiz gökler ötesine yapılan mukaddes bir yolculuktur. Hz. Peygamberin zamanı ve mekânı aşıp Hakk’ın huzuruna varması, kulluğunu ve elçiliğini yüce Yaradan’a ikrar etmesidir. Bu mübarek yolculuk ulu bir davet üzere gerçekleşmiştir. Sevgililer Sevgilisi, Rahman’ın yüce katından kutlu bir davet alarak bu davete icabet etmiştir. Bu mübarek yolculuk yüce Kur’an’da şöyle ifade bulmuştur: “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o layıkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”(İsra S. 1. Ayet)

  Her Geceyi Kadir Bilmek (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Ramazan ayının kıymetli oluşunun en önemli sebeplerinden birisi de içinde bin aydan daha hayırlı kabul edilen Kadir gecesinin bulunmasıdır. Onun içindir ki Müslümanlar Kadir gecesini bütün belirli zamanlardan daha üstün ve kıymetli tutmuşlardır. Fakat Rabbimiz Kadir gecesini ramazanın içinde gizlemiştir. Yani ramazanın kaçıncı gecesinin Kadir gecesi olduğu bilinmemektedir. Bunda sayısız hikmetler mevcuttur. Öncelikle bu geceyi ihya etmek isteyen kişiler ramazanın her gecesini kadir bilip ona göre her geceyi ibadetle ve taatle geçirecektir. Atalarımızın “Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bil” sözü bu gerçeği teslim etmektedir. Biz Müslümanlar da bu hikmetli sözün gereğini yerine getirmek için ramazan gecelerinin içini manevi feyiz ve bereketle dolduracağız. Her geceyi Kadir gecesi farz edeceğiz.

  Ramazan ve Çocuklar (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Hayatın en saf, en berrak, en temiz ve en güzel yüzüdür çocuklar… Onların duygu ve düşüncelerinde riya ve çirkeflik bulamazsınız. Onlarda en ufak art niyet ve önyargı da yoktur. Karşılıksız severler ve bağlılıkları uzun sürer. İlişkilerinde çıkar gözetmezler. Hayal dünyaları çok geniştir çocukların… Yeter ki siz hayallerine kota koymayın…..Onlar güzelliklere yelken açmasını çok iyi bilirler. Onları azgın denizlerin şerrinden ve fırtınalardan koruyalım.

  Ramazan"ı Uğurlarken!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Zaman gene yapacağını yaptı ve bir aylık ramazan bir su misali ömrümüzden akıp gitti. Sayılı günlerin çabuk geçtiğini hepimiz biliriz. Fakat ramazanın diğer sayılı günlere nazaran bir kuş gibi uçup gitmesi bizi hüzünlendirdi. Çünkü alışmıştık iftarlara, teravihlere ve o doyumsuz sahurlara….Şimdi bir yıl daha bekleyeceğiz bu güzel günlerin tekrarı için… Kimimiz gelecek ramazana sağ çıkmayacak. Bazılarının son ramazanı olacak uğurladığımız…. Bu durum yürek sahibi olan biz insanları derin düşüncelere sevk ediyor. Acaba kimler yetişecek gelecek ramazana?... Bu konuda söz söyleme salahiyetimiz yok.

  Kadir Gecesinin Kadri (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Rahmet ve mağfiretin hayatımızı çepeçevre kuşattığı mübarek bir zaman dilimizdeyiz. Dört bir yanımız nimetlerle ve bereketlerle çevrilmiş… Bu günler sayılıdır ve kıymeti bilinmelidir. Manevi fırsatlar tıpkı maddi fırsatlar gibi belirli zamanlarda kapımızı çalar, bunları ganimet bilip değerlendiremezsek gelecekte pişmanlık duyarız. Fakat bu, geçen zamanı ve fırsatları geri getirmeye yetmez. Manevi fırsatlar kaza edilmemelidir.

  Ramazan ve Teravih (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Ramazanın gelişiyle beraber İslam coğrafyası birlik ve beraberlik ruhuyla yeniden hayat kazandı. Tabir caizse hayata hayat geldi. İslam dünya gündemine oturdu. Müslümanlar kış uykusundan uyandı. Nadasa bırakılan ruhlar, ekime hazır hâle getirildi. Oysa bir aylık ibadet bizi Cennete ulaştırmak, Cehennem ateşinden korumak için kâfi değildir. Müslüman yılın 365 günü Allah’la beraber olmalıdır. İbadetleri Ramazana sıkıştırmak kendimizi aldatmanın bir başka sinsi yoludur. Müslüman’ın bir gününün nasıl geçeceği Kur’an’da ve hadislerde belirtilmiştir. Hayatımızı bu doğrultuda şekillendirmeliyiz.

  Ramazanın İçini Doldurmak (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Şu günlerde ayların en kıymetlisi olan ramazanı idrak ediyoruz. Bu ayda müminlerin gönülleri büyük bir neşe ile dolar. Hayatımızdan çıkardığımız İslamî hükümler bir aylık için de olsa geri döner. Bu ay vesilesiyle Müslüman bir millet olduğumuzu hatırlarız. Camiler cemaatle dolup taşar. Minareler arasına asılan mahyalar bizi hakka ve hakikate çağırır.

  Ramazan Bereketi (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Ramazan rahmet ve bereket ayıdır. Bu ayda zenginler fakirleri daha iyi anlama imkânı bulur. Çünkü ramazanda belli süreler içerisinde aç kalan insan, açlığın ne demek olduğunu daha iyi kavrar. Zenginler maddî durumu kısıtlı olan kişilerin, ömürleri boyunca bu güçlüklere nasıl katlandığını sezerler. Onlara karşı merhamet duyguları gelişir. Elindeki imkânların bir kısmını onların istifadesine sunarlar. Böylece zenginle fakir arasında örnek bir sevgi ve dayanışma yaşanır. Ne fakir zengini kıskanır, ne de zengin fakiri hor görür. Böylece sosyal hayatta huzurlu bir yaşamın formülünü bulmuş oluruz. Hayat zindan olmaktan çıkar huzur sığınağı haline dönüşür. Her iki dünyamız da mamur olur.

  Ramazanı Ortalarken!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ekim 2007 Din 

Eskilerimiz ne kadar da doğru demiş ‘Sayılı gün çabuk geçer’ diye… Gerçekten de sayılı gün çok çabuk geçiyor. Dakikalar saatleri, saatler günleri, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları, yıllar ise koca bir ömrü kovalayıp duruyor. Bir zaman geliyor ki soğuk perdelere çarpıp kalkıyorsunuz. Bundan sonra teslimiyetten başka bir yol da görülmüyor. Şayet zamanında Hakk’a teslim olmuşsanız bu son noktadaki acizlikten mahzun olmazsınız.

  Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 14 Ekim 2007 Din 

Bizler eskiden üzerine güneş doğmayan bir millettik? Sabahın erken saatlerinde yatağımızdan kalkar, Allah’ın huzurunda secdeye varır, günün ilk şükrünü eda ederdik. Sessizliğin içine dalar, manevi iklimlerde soluklanırdık. Hakikat yolunun sadık yolcusuyduk Hiç kimse bizi hak bildiğimiz yoldan çeviremezdi. Sırat-i müstakim üzere yürürdük hayat yolunda. Hayat ağacının leziz meyveleri eksik olmazdı. Göklere değen dallarımız manevi meyvelerini taşımakta zorlanırdı. Bereket eksik olmazdı soframızdan.

  Trabzon Büyür Gözbebeklerimde–1 (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Ekim 2007 Yerler 

Cihan padişahı Kanunî Sultan Süleyman’ın doğduğu, yedi yaşına kadar yaşadığı, babası Yavuz Sultan Selim’in 22 yıl valilik yaptığı tarihi bir şehirdir Trabzon… O zamanlardan kalma Osmanlı yadigârı Gülbahar Hatun türbesi bu şehre ayrı bir önem kazandırmaktadır. Gülbahar Hatun İkinci Bayezid’in eşi, Yavuz Sultan Selim’in annesi, Kanunî’nin babaannesidir. Böyle şanlı bir mazisi vardır Trabzon’un… Bu topraklar nice büyük insanlar yetiştirmiştir.

  Trabzon Büyür Gözbebeklerimde–2 (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Ekim 2007 Yerler 

Şehirlerin de belli bir kimliği ve karakteri vardır. Bu kimlik tarihi süreç içerisinde oluşur. Bunun oluşumunda tarihî şahsiyetler, şairler, yazarlar ve bütün sanatçılar aktif rol oynarlar. Asırların birikimleriyle oluşan bu kimlik korunmalı ve geleceğe taşınmalıdır. Kentlerin bu özgün kimliğini modernleşme adı altında heba etmemeliyiz. Şehirlerin tarihî ve tabiî dokusunu muhafaza etmeliyiz. Günümüz insanı modernlik adı altında tarihî değerleri yok ediyor. Eski, tarihî evler yangın kisvesi altında ortadan kaldırılarak yerlerine hiçbir geleneksel iz taşımayan yüksek binalar kuruluyor. Ruhsat verme hakkını elinde bulunduran yerel yöneticilerin ve devletin ilgili birimlerinin bu talana dur demesi büyük önem arz etmektedir. Yoksa tarihi, kalınca kitapların iki kapağı arasına hapsedeceğiz.

  Sevdamızdır Cumhuriyet… (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ekim 2007 Türkiye 

Duyguların ve düşüncelerin sarpa sardığı demlerde zihnimizi aydınlatan güneşsin Cumhuriyet… Sen ki bize şah damarımız kadar yakınsın. Bulutların arkasına saklanan umutları bulup koyarsın önümüze. Gelmeyen baharların müjdesini sunarsın belleğimize. Kitaplarımızda senin ağırlığını hep hissederiz. Sevgin ruhlarımızı esir edeli beri gerçek özgürlüğümüzü bulduk. Sana olan sevgimiz bulutlara değecek kadar büyük ve görkemli… Duygularımızda, düşüncelerimizde, hayallerimizde, emellerimizde hep senin varlığının ağırlığını hissediyoruz. Karlar altında kalan ümit çiçeklerini tazeleyen sensin. Bembeyaz kar yığınlarından çıkıp filizlenen kardelensin sen…

  Atatürk ve Cumhuriyet (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ekim 2007 Toplum 

Özgürlüğüne düşkün milletlerin idare şeklidir cumhuriyet… Türk milleti çöken bir imparatorluğun enkazı üzerinde kurduğu Türkiye devletinin yönetim şeklini iç dünyasında tayin etmişti. Zira bu millet, başına buyruk ve hesap vermeyen bir idare anlayışını kabul edemezdi. Eline gelen fırsatı tepemezdi. Çağdaş devletlerin gittiği yoldan gitmeliydiler. Atatürk Türk milletini ancak cumhuriyete layık görüyor ve bunu şöyle ifade ediyordu: “Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”

  Şiirimizde Cumhuriyet (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Ekim 2007 Türkiye 

Cumhuriyet insanca yaşamanın yoludur; geleceğimizi aydınlatan ışıktır. Özgürce yaşamak, huzuru yakalamak, geleceğe güvenle ve emin adımlarla yürümektir. Kulluğa ve köleliğe izin vermeyen, insani değerleri ön plana çıkaran bir yaşam tarzıdır. Haksızlıklara ve eşitsizliklere karşı durmak, sessizliği haykırışlarla, hürriyet çığlıklarıyla boğmaktır. Cumhuriyet, küllerinden doğan bir milletin kendine biçtiği ipekli bir kaftandır. Karanlık ufukları aydınlatan, kümelenen bulutları bertaraf eden parlak bir güneştir. Başları öne eğilenlerin, boynu büküklerin, söz hakkını kullanamayanların başının tacıdır. Sevgi çeşmesinin oluğudur, gönül yaralarımıza merhemdir cumhuriyet…

  Sessiz Yaşadı Sessiz Öldü İnönü (M.NİHAT MALKOÇ) 6 Kasım 2007 Yaşam 

İnönü ailesinin son büyük ismi olan Erdal İnönü uzun ve dolu dolu bir ömür yaşadı. Fakat ömrünün son demleri hastalıklarla mücadele içinde geçti. ABD’de zorlu bir kanser tedavisi süreci geçirdi. Bir ara zatürreden muzdarip oldu. Tarihler 31 Ekim 2007’yi gösterdiğinde ABD’de, kan kanseri tedavisi gördüğü Houston kentinde hayata gözlerini kapadı. Tam 81 sene yaşamıştı son büyük İnönü… Belki babası kadar ses getiren işler yapmamıştı. Siyasette ‘ikinci adam’ mertebesine gelememişti ama insan olarak halkın gönlüne girmeyi başarmıştı. Sosyal demokrat zihniyette bir insandı. Fakat değerlerimize karşı aşırı uçlarda olmamıştı hiçbir zaman. Bu milletin parasıyla okuduğunu unutmamıştı. Milletine olan vefa borcunu ödemeye gayret etmişti. Halka hiçbir zaman caka satmamıştı.

  Size Bir Değil Bin Gün Bile Yetmez (M.NİHAT MALKOÇ) 18 Kasım 2007 Yaşam 

Öğretmen; o tatlı, sihirli, tılsımlı sözcük!… Nasıl da telâffuz eder çocuklarımız onu coşku ve heyecanla… Söylerken kalpleri küt küt atar. Çünkü kalpten gelen, katıksız, saf bir kelimedir o… Derste, teneffüste, dışarıda, gök kubbenin altında her yerde yüreğimizi heyecana gark eder. Hangi birimizin hayatında derin izler bırakan öğretmeni yoktur ki?... Onlar değil midir bugünümüzün aydınlık yolunu çizenler?... En büyük mimardır onlar…

  İrfan Ordusu Yahut Öğretmenler (M.NİHAT MALKOÇ) 18 Kasım 2007 Toplum 

Eğitimin ve bilginin geçer akçe olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu altın çağda bilgili ve donanımlı olanlar önde yürüyecek, cehalet bataklığına saplananlar geride kalacaktır. Bunun böyle bilinmesi, tercihlerin ve gayretlerin bu doğrultuda olması gerekir.

  Eğitimci - Yazar Halit Ertuğrul'u Dinlerken... (M.NİHAT MALKOÇ) 27 Kasım 2007 Yazarlar ve Şairler 

Kıymetli bir dost, akademisyen, araştırmacı yazar, bunların ötesinde ve fevkinde bir gönül insanı olan Dr. Halit Ertuğrul’u bütün dinleyiciler pürdikkat dinledi. Ertuğrul’un sözlerinden daha çok; verdiği yaşanmış örnekler, hayattan getirdiği pratikler dinleyicileri etkiledi. Konuşması boyunca değişik yörelerden, yurtdışından ve kendisinden yaşanmış hikâyeler anlattı. Bu ibretlik anlatılar, yaşanmış olaylar olduğu için dinleyenlerin gözlerini yaşarttılar. Ben de çok etkilendim, duygulandım. Çünkü anlatılanların çoğu trajikti. Anlatılanların bazılarının başı dramatik, sonu mutlu; bazılarının başı mutlu, sonu trajikti. Bu güzel sohbetten herkes çok istifade etti. Dinleyicilerin çoğunun hayatında yepyeni ve tertemiz bir sayfa açıldı. Sohbetin en kazançlı tarafı da buydu zaten. Değerli gönül insanı Halit Ertuğrul’u tanımaktan ve onunla sohbet etmekten büyük haz aldım. Allah böyle insanların sayısını artırsın. Çünkü onlar bozulan toplumu düzeltecek gerçek mürebbilerdir.

  Kurban Teslimiyettir… (M.NİHAT MALKOÇ) 16 Aralık 2007 Din 

Ne büyük bir imtihandı Hz. İbrahim’inki… Hangi birimiz bu sınavdan onun kadar rahat ve başarıyla çıkabilirdik. Verdiğimiz sözü çabucak unuturduk. Fakat o unutmadı, Allah için en değerli varlığına bıçağı dayadı. Allah da onu mükâfatlandırdı. Bizler de o hadiseden sonra kurbanı bir adanmışlık ve teslimiyet ruhu içerisinde sembolik olarak değil, bir sembol olarak kesiyoruz. Ne mutlu kurbanını sembolik değil, adanmışlık sembolü olarak kesenlere…

  Trabzon'da Mevlana Günleri (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Aralık 2007 Sevgi ve Aşk 

Mevlana Celaleddin Rumî Hazretleri sadece Türkiye’de değil, dünya ölçeğinde de tanınan ve sevilen bir mutasavvıftır. O, bundan 800 sene evvel dünyamıza bir ışık niyetine doğmuştur. Onun sekiz yüzüncü doğum yıldönümünü kutluyoruz bu yıl… Bunun içindir ki UNESCO adlı dünya kültür kuruluşu bu seneyi “Mevlana Yılı” olarak ilan etti.

  "Eylül Irmakları" Gönüle Akıyor (M.NİHAT MALKOÇ) 31 Aralık 2007 Yapıtlar 

Her çıkan kitap beni, istediği oyuncağı satın alınmış çocuklar gibi sevindirir. Kitabın doğuşunu insanın doğuşu kadar anlamlı ve muteber sayarım. Çünkü bana göre kitapların da kendince bir sesi, dili ve yüreği vardır. Her birinde nice hayatlar saklıdır. Onları okudukça bu hayatların ve fikirlerin içine destursuzca gireriz. Bizleri hep güler yüzle karşılarlar.

  Hazan Hüzün Çeşmesidir (M.NİHAT MALKOÇ) 7 Ocak 2008 Düşler 

Hazan ve gece, hayatın hüznü aksettiren gri yanıdır. Bu zaman dilimlerinde hüzün nöbetleri belleğimizi çepeçevre kuşatır. Sonbahar hatıralara neşter vururken, gece; aydınlık ufuklardan göz kırpan umutların önüne perde olur. Söz sükûta teslim olur kızıl şafaklarda.

  Âh Hiç Bitmesin Horoz Şekerim!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 18 Ocak 2008 Düşler 

Ne güzeldi köyümün kirlenmemiş yağmurlarında ıslanmak… Bütün kaygılardan azade, sokaklarda akşama kadar topraklarla hemhal olmak… Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp aydınlığa ‘merhaba’ demek, gönül kapılarını ve göz kapaklarını ardına kadar açarak hayata sımsıkı sarılmak, gökkuşağını hayallere yorgan eylemek… Ne güzeldi, âh ne güzeldi.

  Vefatının 30. Yılında Trabzonlu Tarihçi Osman Turan (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Ocak 2008 Yazarlar ve Şairler 

Değerlerimiz ve değerlilerimiz ne çabuk unutuldu. Sanki gözlerimiz bağlandı, kulaklarımız tıkandı, idraklerimiz zincire vuruldu. Son senelerde büyüğü küçüğü tanımaz olduk. Tarihimize ve bu ülkenin temel dinamiklerine sırt çevirdik. Bu memleket için gece gündüz fikir üreten ve çalışan kişiler ölünce kimse onları hatırlamaz oldu. Aslında kişi maddeden dünyadan ayrıldığı zaman değil, hafızalardan silindiği, hatırlanmadığı zaman ölür.

  Şehidimin Son Örtüsü Bayrağım (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Türkiye 

Bir devleti, bir askerî birliği, resmî veya gayri resmî bir kuruluşu temsil eden işarete bayrak diyoruz. Bir milletin varlığı ve bağımsızlığı bu sembolik işaretle temsil edilir. Bütün milletlerde bayrağa özel bir saygı duyulur. Çünkü o sıradan bir bez parçası değildir. Bir devletin maddî ve manevî değerlerini topyekûn ifade eder. Onun için milletimiz, her kimin olursa olsun, bayrağa büyük bir saygı duymuştur.

  Kentin Hafızasına Yolculuk... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yerler 

“Kalkmış güzelim sabaha açmış penceresini, Dalga köpüğü Trabzon evlerinden biri, Silkelemiş düşlerini pencereden, Bakmış evinin ayak ucunda, İnce bir örtü mavi deniz…”Ceyhun Atıf Kansu) Zamanın billurdan aynasıdır şehirler… O aynadan yansıyanlar o şehirde yaşayanların ruh süzgecinden süzülenlerdir. Şehirlerin de, gönül telini titreten bir ruhu vardır şüphesiz… Onların da bir kimliği vardır boyunlarına asılan... Onlar da gün gelir ağlar, gün gelir gülerler. Şehri güldüren de, ağlatan da onun koynunda yaşayan evlatlarıdır. Caddesiyle, sokağıyla, eviyle, mabediyle, parkıyla, bahçesiyle bir vücudu andırır şehirler… Bir vücut nasıl ki eskiyen hücrelerini yenilerse şehirler de öyle yeniler kendilerini. Nasıl ki vücutta hücreler düzensiz çoğalınca kanser illeti baş gösterir, öyle de kentlerdeki yenilenme gayreti, kentin ruhuna uymazsa öyle vahim bir netice doğurur. Kanserli kentler bu uyumsuzluğun vahim sonucudur.

  Ben de Yaşadım (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Trabzon’un küçük ve denizden ayrı düşmüş bir ilçesi olan Köprübaşı’nın Gündoğan Köyü’nde dünyaya geldim. Beş kardeşin en küçüğüyüm. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım köyümde geçti. İlkokulu Güneşli Köyü’nde, orta ve liseyi Köprübaşı Lisesi’nde okudum. Karadeniz coğrafyasının dik yamaçlarından ve fındıklıklardan yürüyerek sabah akşam gider gelirdik okula. Gidiş geliş sayarsak günde 10 km yol yürürdük. Fakat yine de yorulmazdık.

  Çocuk Olmak... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Çocuk olmak, hayat ağacının dalına sıkıca tutunabilmektir. Düşeceğini hesaba katmadan o ağaçta keyfince salınabilmektir belki de… Geçmişten geleceğe uzanan, yokuşların nefesleri kesmediği düz bir güzergahta yola revan olmaktır çocukluk….

  Ganita'da Düş Nöbetleri (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Dalgalar kıyıların saçlarını okşuyor gecenin ayazında. Deniz, o masmavi gözleriyle ufuklara göz kırpıyor karanlığın koynunda. Düşler kapısını aralıyor gerçeğin asık suratına. Çakıl taşları söyleşiyor suların mavisiyle… Ay, doyumsuz bestesini fısıldıyor tan vaktine…

  İçimde Ne Varsa Yazı Döktüm (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Hayatım yazmakla geçti benim… En büyük dostlarım kalem ve kâğıt oldu. Onlar beni hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Onlara sarıldım içime kasvet çöktüğü anlarda. Mürekkep denizlerinde yüzdürdüm gönül kayığımı. Gecelerimin çoğunu kalem ve kâğıtla geçirdim. Onlarla paylaştım en güzel ve en özel duygularımı. En iyi sırdaşım yine onlar oldu.

  Söz Cambazları: Şairler (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Söz söylemesini iyi bilenlere, ağzı laf yapan kimselere derler söz cambazı… Bu hususta şairlerin eline kimse su dökemez. Onlar gerçek anlamda söz cambazlarıdır. Sözün en tesirlisini, kelamın ruha işleyenini onlar söylerler. Onlar, lügatlerde sessizce uyuyan kelimeleri gönül teknesinde hissiyatla yoğurup yeni sentezler oluştururlar. Şairler kelimeleri derin uykularından uyandırırlar. Şairler kelimeleri istifleyip gösterişli mana binaları dikerler.

  Sözde Şairler, Özde Şairler... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Taklitler hiçbir zaman orijinali kadar mükemmel olamaz. Onun içindir ki birçok üründe ‘Taklitlerinden sakınınız’ yazar. Şiir, taklidi kaldırmayan meşakkatli bir türdür. Taklit dizeler şiir müsveddesidir. Çağdaş Arap şiirinin en önemli temsilcisi kabul edilen Suriyeli Adonis’in dediği gibi “Şiir, tanımı gereğince taklit edilemez. Ancak kötü şairler taklit eder”

  Şiir Evini Okura Kapamak... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Sanat 

İmge, şiirde derinliği sağlayan unsurların başında gelir. Fakat imgede de aşırılığa kaçılmamalıdır. Günümüzde bu işin de suyunu çıkaranlar az değildir. Günümüz şairleri öyle imgeler kuruyorlar ki bu durum şahsen o imgelerin şairin zihninde de bir karşılığı olmadıkları kanaatine götürüyor beni. “Ben söyledim, sen nasıl anlamlandırırsan anlamlandır” demek gibi bir şey bu… Fakat bu imgelerin ayakları havada kalıyor; bir süre sonra da baş aşağı düşüyorlar. İmgeler, şairle okur arasında köprüler kuracakken uçurumlar oluşturuyor.

  Şiir ve Okur Aynı Paydada Buluşur (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Şiir sabır ve tahammül ister. İnce bir iştir şiir… Kuyumcu titizliği ve sabrı gerektirir. Yahya Kemal’in ömrü boyunca şiirlerini bir kitap haline getirmemesi, bir kısım şiirlerinin tamamlanmasını on yıllara yayması şiirde titizliğin önemine işaret eden müşahhas örneklerdir.

  Şiiri Kalıplara Sokmak... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Sanat 

Şiire ‘mevzun ve mukaffalı söz’ denirdi eskiden… Bu ne demektir? ‘Şiir, ölçülü ve kafiyeli söz kümeleridir’ demek… Bu tanım, şiiri baştan sınırlıyor. Yani bu tanımın dışında yazılanları şiir saymıyorlar; serbest tarzda yazılmış şiirleri Molla Kasım misali edebiyatın çöp sepetine atıyorlar. Oysa şiirde şekil ve kalıp mutlak unsurlardan değildir. Şair bunlara takılıp kalmamalıdır. Şiir ille de belli bir şekil ve kalıp üzere söylenecek diye bağlayıcı bir şart yoktur. Divan ve Halk şiirinde şekil ve kalıp çok önemlidir. Fakat günümüzde şiirde şekil ve kalıptan çok; şiirin ruha tesir edip etmediği, gönül telini titretip titretmediği, özgün olup olmadığı, mevcut şiir zincirine yeni halkalar ekleyip eklemediği daha önemlidir. Şiir vardır heceyle, şiir vardır aruzla, şiir vardır serbest yazıldığında güzeldir. Güzellik anlayışını belli bir ölçü ve kalıba sokarak şartları zorlamak, şiirin alanını daraltmaktan başka bir şey değildir. Şiirde ölçü ve kafiyeyi olmazsa olmaz gören Necip Fazıl’ın şiirlerine kötü diyemeyeceğiniz gibi, serbest tarzda yazdığı şiirlerle gönüllerimizi dirilten “Diriliş Şairi” Sezai Karakoç’un şiirlerine de kötü diyemezsiniz. Demek ki içerik çok kere şeklin önüne geçebiliyor.

  Şiiri Tanımlamak... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Sanat 

Arapça bir kelimedir şiir… “Bilme, tanıma, anlama” olarak açabiliriz bu kelimenin anlam bohçasını… TDK Sözlüğünde “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk…” ifadeleri kullanılıyor şiir için…

  Şiirin Büyüsü (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Sanat 

Hz. Âdem’le dünya macerası başlayan insanoğlunun duygularını ifade etme ihtiyacı da o zaman baş göstermiştir. Şiirin bilinmeyen tarihini ta oraya kadar indirebiliriz. Fakat bahsettiğimiz şey, bugünkü anlamda olgun bir şiir değildir. Neticede duyguların bir çeşit dışa yansımasıdır. İnsan nesli bugüne kadar geçen serüveni içinde duygu, bilgi ve görgü bakımından olgunlaştıkça şiir de onunla paralel olarak olgunlaşmıştır. İster iptidai, ister modern olsun; şiirin her çağda ve her toplumda varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Zira şiir, kişinin kendini ifade etme şeklidir. Üstelik özün özüdür şiir… Bir ihtiyaçtır aynı zamanda…

  Şiirin Tuzu Biberi: İmge (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Sanat 

“Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya… Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj…”(TDK Sözlüğü) olarak tanımlanıyor imge… Şiirdeki imgeyi, sözcüklerin sınırlarını zorlamak olarak da ifade edilebiliriz kanaatimce… Zira imgelerle sözcüklere, sınırları zorlayan anlamlar yüklüyoruz. Kelimelerin günlük kullanımlarının çok dışına çıkıyoruz imgelerde. Bir çeşit ‘yeniden adlandırma ve anlamlandırma’ da diyebiliriz imgeye… Kelimelerin doğal sınırları zorlayarak yeni anlamlar doğurması… Sözcüklerin çağrışım sınırlarının zorlanması…

  Şehrin Aynasından Yansıyanlar... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yerler 

Yüzünü denize, sırtını dağlara dönmüş Trabzon; Boztepe’nin koynunda uyur geceleri. Yastığı taştandır, yorganı bulut… Çam kokuları siner Boztepe’nin yamaçlarına. Ufukta belirir umudun (bordo)mavi gözleri… Bir şilep yüzer gönlün masmavi sularında. Dalgalar kıyıları döverken, rüzgar tarar Karadeniz’in kıvrım kıvrım saçlarını.. Şehir masmavi gözlerini açar aydınlık geleceğe… Kentin kılcal damarlarına kan, rızkı peşinde koşan alınlara ter bombalanır günün her vaktinde. Hayat en dinamik haliyle boy gösterir şehrin aynalarında. Köylü kadınlar çoktan düşmüşlerdir Trabzon yollarına. Kiminin peyniri, kiminin altın sarısı tereyağı vardır sepetinde. Yürekteki umutlar sepetteki yağ ve peynirden daha ağır gelir gönül terazisinde.

  Kurban Bayramı ve Adanmışlık Ruhu (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Din 

Heyecanların, sevgi ve bağlılıkların doruk noktasına ulaştığı zaman dilimleridir bayramlar… Bu günlerde ruhlar Hakk’a yakınlaşmakla ve zikirle kendilerini tazeler; adeta küllerinden yeniden doğarlar. İnşirah neşesi çepeçevre kuşatır yürekleri. İçimizde batan güneşler tekrar doğar battığı noktadan… İman rüzgârı yeniden eser, doldurur içimizdeki pörsümüş yelkenleri… Vicdanlar merhamete uyanır derin uykularından. Bayramın capcanlı renkleriyle boyarız gönül tuvalimizi. Kalbimiz, kaybettiği noktada bulur yitirdiği ritmini. Perde perde açılır ufuklar; ruhlar bir kuş gibi kanatlanır masmavi göklere… Mabetlerden taşan tekbirler kulaklarımızın pasını silerek gönül telimizi oynatır. Diriliş muştusu gönülleri bayram yerine döndürür. Azalan yanlarımızı tekmil eder iman ağacının bereketli meyveleri…

  Kurban Bayramı'nın Düşündürdükleri (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Din 

Günlerin en müstesnasıdır bayramlar… Ortak değerlerimizin en başta gelenidirler. Daha çok bayramlarda hatırlarız birbirimizi; birlik ve beraberlik tavan yapar bu güzel zaman dilimlerinde. Bir başka kenetleniriz bayramlarda. Hasretler geçici olsa da son bulur bu sayılı günlerde. İçimize doğan sevgi güneşi bir başka ısıtır bizi. Hüznümüzü, acımızı ve yalnızlığımızı paylaşarak azaltır; mutluluklarımızı ise paylaşarak çoğaltırız bu kıymetli günlerde. Bayram gelince aramızdaki mesafeler ortadan kalkar, kurumaya yüz tutan tebessümler yeniden yeşerir dudaklarımızda. Gönüllerimize nur, hanelerimize huzur dolar.

  Sanatta Marifet - İltifat Dengesi (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Sanat 

“Marifet iltifata tabidir, sermayesiz meta zayidir” demiş atalarımız…. Yani yerinde ve zamanında yapılan iltifatlar, iltifat yapılan kişiyi kamçılayarak onun başarı ve performansını fazlasıyla artırır. Güzel sözler ve samimi övgüler ferdin daha mükemmel eserler ortaya koymasını beraberinde getirir. Bu, bir anlamda yeteneklerin cilalanarak daha parlak ve göz alıcı olmasını sağlar. Zira kişisel becerilerin geliştirilmesinde iltifatın sihirli bir tesiri vardır.

  Namaz Kıldığın Zaman... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Din 

Toplum olarak kendimizi hep iyiler zümresi içinde görürüz. Kimse kendini kötü görmez. Peki, iyiliğin ölçüsü nedir? Bazılarına göre namaz kılmak, bazılarına göre yardımsever olmak, bazılarına göre de temiz kalpli olmak(ölçüsü nasıl hesaplanıyorsa!... ) Bizim inancımızda iyiliğin ve üstünlüğün ölçüsü Allah’a yakın olmak, yani takvadır.

  Oruca Dair Mülahazalar (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Din 

Zaman yine bir nehir misali aktı ve ramazan ayı kapımıza dayandı. Çoğu kişinin dilinde ‘ne de çabuk geçti günler’ yakınması var. Haksız da değiller; zira günler çok hızlı bir tempoda mukadder sona akıyor. Bizlere düşen yakınma değil, yaşadığımız günlerin içini doldurmaktır. Zaten elden gelen de budur. Hiçbirimiz günlerin akışına müdahale edemeyiz.

  Uzat Elini Öpeyim!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Yaşam 

Mümbit yürek tarlasını yıllarca ekip biçen usta bir bahçıvandır öğretmen… O ki tipide, boranda ve kışta elinden tutup selamet sahiline çıkarır körpe bedenleri. Aşsızlara aş, umutsuzlara umut, huzursuzlara huzur olur en zor zamanlarda. Bir meşale gibi ışık saçar bütün karanlıklara. Tohumu fidan, fidanı ağaç yapar öğretmen… Bir aslan gibi kükreyerek atılır kör cehaletin üzerine. Dört mevsim solmaz onun, bahçelerimizi süsleyen gonca gülü…

  Yolcu Dergisi Üzerine... (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Kasım 2010 Sanat 

Türkiye’de üniversiteler, eğitim kurumları, kamu ve özel kuruluşlar ile özel kişiler tarafından yayımlanan çok sayıda dergi bulunmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ülkemizde halen 2500 civarında dergi ve gazete yayımlanmaktadır. Bu rakamın içine yerel gazete ve dergiler, süreli sektörel yayınlar da girmektedir. Bu çok büyük bir rakamdır. Bu alanda dünyanın sayılı ülkelerinden biriyiz. Bu yayın organları günlük, haftalık, on beş günlük, aylık, iki aylık, üç aylık ve altı aylık periyotlarda yayın yapmaktadır. 1849’da yayımlanan Vakayi-i Tıbbiye isimli bir sağlık dergisi olduğunu biliyoruz. O günden bugüne kadar nice dergiler gelip geçmiştir yayın dünyasından. 1831-1993 yılları arasında 2525 gazete ve derginin yayımlandığı saptanmıştır. Bu rakama birçok yayın daha eklenmiştir.

  Ankara İzlenimleri (M.NİHAT MALKOÇ) 5 Aralık 2010 Yaşam 

Geçenlerde siyasetin nabzının attığı yerde, Türkiye’nin ikinci büyük şehrinde, bozkırın ortasındaki cennette, yani Ankara’daydım. Ankara; yetişme çağındaki genç bir kız misali ne kadar da büyümüş, gelişmiş, serpilmiş... 13 Ekim 1923’te başkent olan Ankara’nın o zamanki nüfusu yirmi bin civarındaydı. Bugün bir metropol haline gelen Ankara, o zamanlar adeta bir Orta Anadolu kasabası görünümündeydi. Günümüz Ankara’sının nüfusu dört milyon sınırını zorlamaktadır. Dünden bugünü büyük bir hızla gelişen Türkiye’nin başşehri Ankara, bozkırın ortasında bir güneş misali karanlıkları aydınlatmaktadır. Artık Ankara bir hüzün kenti değil, bir sürur ve gurur kentidir. Bu güzel başkent, geleneksel ve modern çizgileri taşıyan birbirinden güzel yapılarıyla başkent olmanın onurunu iliklerine kadar hissettirmektedir.

  Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde... (M.NİHAT MALKOÇ) 5 Aralık 2010 Yerler 

“1997 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi seçilmek gibi önemli bir başarıya imza atan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Atpazarı olarak isimlendirilen semtte, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güney doğu kıyısında, yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı yapısında yer alır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han’dır. Bedestenin; Fatih Dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 tarihleri arasında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabesi yoktur. Kaynaklarda Ankara sof kumaşlarının buradan dağıtıldığı yazılıdır. Yapının planı klasik tiptedir. Ortada 10 kubbe ile örtülü dikdörtgen planlı kapalı mekân, karşılıklı yerleştirilen üstü beşik tonozlarla örtülü 102 dükkândan meydana gelen bir arasta ile çevrilmektedir.”(www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr)

  Başbakanlıkta, Başbakan Erdoğan'ın Huzurunda... (M.NİHAT MALKOÇ) 5 Aralık 2010 Yaşam 

Bu seneki 24 Kasım Öğretmenler Günü benim için sıra dışı güzelliklere sahne oldu. Zira Trabzon’u temsilen “81 İlden 81 Öğretmen” etkinliği kapsamında Ankara’ya çağrıldım. Üç gün boyunca Ankara’nın güzel havasını teneffüs ettik. Başkentteki önemli kişilerle birebir görüşmelerde bulunduk. Bunlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dı. Öğretmenler olarak, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu öncülüğünde Başbakanlığa geldik. Başbakan Erdoğan’la Öğretmenler Günü’nden bir gün evvel, yani 23 Kasım günü öğle saatlerinde görüştük. Çünkü Başbakanımız Erdoğan, ertesi gün kendisine takdim edilecek olan ödülü almak üzere Lübnan dış gezisine çıkacaktı. Onun içindir ki öğretmenleri Öğretmenler Günü’nden bir gün önce makamında kabul ederek onlarla görüştü.

  Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı'nın Huzurunda... (M.NİHAT MALKOÇ) 5 Aralık 2010 Yaşam 

Bu yılki Öğretmenler Günü benim için farklıydı. 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle her ilden bir öğretmen, “81 ilden 81 Öğretmen” bulunduğu şehri temsil etmek üzere Ankara’ya çağrıldı. Trabzon’u temsilen ben Ankara’ya gönderildim. 24 Kasım günü öğleden sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bizi Çankaya Köşkü’nde kabul edecekti. 864 rakımlı Çankaya’ya otobüslerle hareket ettik. Ömrümde ilk defa köşkte ağırlanacak kişiler arasında yer alıyordum. Bunun tatlı heyecanı vardı içimde. Bizimle beraber köşke çıkanlar arasında Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve bakanlığın üst düzey bürokratları da vardı.

  "81 İlden 81 Öğretmen" Demokrasinin Kalbi Tbmm'de... (M.NİHAT MALKOÇ) 5 Aralık 2010 Yaşam 

Bilindiği gibi her yıl 24 Kasım’da öğretmenler günü kutlanır. Bu yıl da rutin olduğu üzere tüm yurtta 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlandı. Öğretmenler Günü etkinlikleri kapsamında Türkiye’nin 81 ilinden 81 öğretmen Ankara’ya davet edilerek başkentin önemli kişileri tarafından kabul edildi. Bu yıl ben de 81 ilin 81 öğretmeni arasında yer alan şanslı kişilerden biriydim. 24 Kasım’da Trabzon’u temsil etmek üzere Ankara’ya gittim. Ankara’da bir dizi etkinlik düzenlendi. Bu etkinliklere katıldık. 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamaları çerçevesinde ilk program Anıtkabir’i ziyaretle başladı. Anıtkabir’de bizi şiddetli bir sağanak yağış karşıladı. Şiddetli yağmur altında tabir caizse sırılsıklam olduk. Bakan Çubukçu, illerden gelen temsilci öğretmenler ve Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarıyla Anıtkabir’i ziyaret etti. Çubukçu, Atatürk’ün mozolesine çelenk koyduktan sonra saygı duruşunda bulunuldu.

  24 Kasımlarda Hatırlanmak Yetmez Ki!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 24 Kasım 2011 Meslekler & İş Yaşamı 

Yine bir 24 Kasım, dillerde ve gönüllerde öğretmen… Zaman ona akıyor, gözler ona bakıyor. O başların tacı, dertlerin ilacı, gönüllerin sultanıdır. Eli öpülesi mübarek bir insandır o… Kutsal peygamberlik mesleğini icra etmektedir. Her büyük işte onun şerefli imzası vardır. O; güzel gönüllerde yeşeren sevgidir, hoşgörüdür. Kuş uçmaz, kervan geçmez köylerde o vardır. Soğukta, buzda, ayazda ve donda kara tahta başındadır. Zemheri soğuklarını nefesiyle ısıtandır öğretmen… Onun sevgi, şefkat ve merhamet pınarları hiçbir zaman kurumaz.

  Bir Bağ - I İrem"dir Trabzon… (M.NİHAT MALKOÇ) 30 Kasım 2011 Yerler 

Karadeniz’in mavi döşeğinde en keyifli uykusunu uyur Trabzon!… Yorganı, yağmur damlalarını taşıyan bembeyaz bulutlardır. Yağmura sevdalıdır bu topraklar; yağmurun düşmediği gün enderdir bu diyarda. Bulutlar alabildiğine cömerttir Karadeniz göklerinde…

  Kâinatı Aydınlatan Işık: Mevlid Kandili (M.NİHAT MALKOÇ) 2 Şubat 2012 Din 

“Mevlid” kelimesi “doğum” anlamına gelir. Son peygamber Hz. Muhammed(SAV)’in dünyayı şereflendirdiği Rebiülevvel ayının on birinci gününü on ikinci güne bağlayan geceye “Mevlid Kandili” diyoruz. Bu mübarek gece, bütün Müslümanlar için bayram hükmündedir. Çünkü Allah’ın sevgilisi(Habibullah) olan Resul-i Ekrem, bu şerefli zaman içerisinde dünyamızı teşrif etmiştir. O büyük Nebi, hicretten 53 sene evvel şenlendirmişti arzı… Tarihler milâdî 571’i gösteriyordu o zaman. Nisan ayının yirmisini işaret ediyordu takvimler.

  Baharın Müjdecisi: "Nevruz Bayramı" (M.NİHAT MALKOÇ) 17 Mart 2012 Yaşam 

Adı ne olursa olsun, bayramların kültürümüzde hep birleştirici bir gücü olmuştur. Bayramlarda kin ve nefretler unutulmuş, sevgi, dostluk ve barış baş tacı edilmiştir. Uzakları ve uzaktakileri yakın etmiştir dinî ve millî bayramlar… Sevgi hamurunun mayası olan bayramlar, geçmişten bugüne kadar yaşadığımız ve yaşattığımız ortak kültür değerlerimizdir. Bayramlarda geçmişten getirdiğimiz kıymet hükümlerimizi yeni nesillere aktarırız. Uzun bir tarihî geçmişi olan nevruz da bizi bize yakınlaştıran, kenetlenmemizi sağlayan bir bayramdır.

  Zamanın Kutlu Dilimi: Üç Aylar… (M.NİHAT MALKOÇ) 25 Mayıs 2012 Din 

Bazı zaman dilimleri Allah katında diğer vakitlere göre daha kutlu kılınmıştır. Yani bütün zamanlar aynı kıymette değildir. Üç aylar(Recep, Şaban, Ramazan), Kandil geceleri(Regaip, Miraç, Berat, Mevlid, Kadir), Cuma günleri, dinî bayramlar(Ramazan ve Kurban) bu kutlu zaman dilimleridir. Bu zamanlara erişip de onları idrak edenlere ne mutlu!...

  23 Nisan Coşkusu ve Çocuklarımız (M.NİHAT MALKOÇ) 25 Mayıs 2012 Unutulamayan Dönemler 

Milli egemenlik, egemenliğin millete ait olduğu gerçeğini teslim etmektir. Halkın görüşünün esas alınmasıdır. Halkın seçtiklerine saygı duymaktır. Kişi ve zümre egemenliğini reddetmektir. Onun içindir ki milli egemenlik, monarşi ve oligarşiyle bağdaşmaz.

  Berat Kandilinin İçini Doldurmak… (M.NİHAT MALKOÇ) 30 Haziran 2012 Din 

Gönüllerimizi huzurla dolduran mübarek üç aylar ne de çabuk geçmektedir. Zamanı durdurmak mümkün olmadığına göre bu ayları layık olduğu şekilde değerlendirmek gerekir. Sevap ikliminin gönüllerimizi bayram yerine çevirdiği bu kıymetli zaman dilimlerini gaflet içinde geçirmemek lazım. Bu güzel ve bereketli aylarda gönüllerimize Allah aşkını yerleştirmek, secdelerde Rabbimize yalvarmak, af ve mağfiret dilemek ne kârlı bir iştir.

  Usta Oyuncu Oktay Gürsoy"la "Öyle Sevdim ki Seni" Filmi Üzerine… (M.NİHAT MALKOÇ) 23 Haziran 2013 Sanat 

“Oyunculuk magazinlerde, ya da gece kulüplerinde boy göstermek değildir…”

  Bir Güzel İnsan: Muhsin Yazıcıoğlu (M.NİHAT MALKOÇ) 24 Mart 2019 Yaşam 

Her fani bir gün bu suret âleminden hakikat âlemi olan ahrete göç edip gidecektir. “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun (Biz Allah’a aidiz ve (yine) O’na döneceğiz)”(Bakara 156) ayeti de bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor, en büyük tonda kulaklarımıza haykırıyor. Fakat basiret nazarları felç olmuş, duyma yetisini kaybetmiş kişiler bunu görmekte ve duymakta acizlik gösteriyorlar. Yanımızda ve yakınımızda yaşanan her ölüm, kulaklarımıza bir şeyler fısıldıyor, fısıltı ne kelime, haykırıyor. Bazıları bu sese kulak tıkıyor.

  Âh O Eski Ramazanlar!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 16 Mayıs 2019 Din 

Geçmişe özlem duymak insanın doğasında vardır. Ne hikmetse her konuda geçmişe özlem duyarız. Bununla beraber yaşadığımız andan da şikâyet eder dururuz. Oysa daha evvel, bugün özlem duyduğumuz geçmişten şekva ederdik. Nostaljiye meraklı bir milletiz. Gerçi dünle bugünü karşılaştırdığımızda bugünkü hayatımızın düne göre daha çok yozlaştığını görüyoruz. Onun için nostalji arzusu içerisinde olanlara hak vermemek elde değildir.

  Belki Bu Bizim Son Ramazanımız Olacak (M.NİHAT MALKOÇ) 17 Mayıs 2019 Din 

Dün, bugün ve yarın… Zaman bir sacayağı misali… Dün geçti, bugün yaşanıyor, yarın henüz gelmedi. Yarının gelme ihtimali ne kadarsa, gelmeme ihtimali de o kadardır. Böyle düşünüp hayatımızı bu minval üzere devam ettirmeliyiz. An, yaşadığımız andır. Yarınlar meçhuldür. Bugünü değerlendir(e)meyip yarına güvenip dayananlar, basiret fakirleridir. İnsanın ömür sermayesinin ne kadar olduğu belli değildir. Resulullah’ın dediği gibi “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmalıyız.”

  Edebiyatımızda Ramazan (M.NİHAT MALKOÇ) 18 Mayıs 2019 Din 

Edebiyat ve hayat yapışık ikizler gibidir. İnsanı ilgilendiren her şey edebiyatı da ilgilendirir. Hayatta ne yaşanıyorsa o, bir şekilde edebiyata da yansır. Edebiyatı hayattan soyutlayamazsınız. İster şiir olsun, isterse roman veya başka türler; bunların hemen hepsi hayattan izler taşır. Hayat edebiyatı da içine alan geniş bir dairedir. Bunun yanında edebiyat da hayata tutulan aynadır. O aynada hayatın söz kalıbına dökülmüş halini görürüz.

  100. Senesinde Bir Milletin Uyanışı Yahut Samsun'dan Doğan Güneş (M.NİHAT MALKOÇ) 19 Mayıs 2019 Unutulamayan Dönemler 

Vakitlerden Mayıs başları; yani baharın son demleri, yazın arifesi olmasına rağmen yüreklerde yaşanan sanki zemheriydi. Bahar sadece tabiata gelmişti, yüreklere değil. Bir millet amansız bir esaretle boğuşuyordu. Uçurumun kenarında asılı duran, ha düştü ha düşecek konumunda mahzun bir ülke vardı.

  Çocukluğumun Ramazanları (M.NİHAT MALKOÇ) 20 Mayıs 2019 Din 

Geçmişe özlem hep vardı, bundan sonra da hep olacaktır. Çünkü geleceğe yürüdükçe geçmişte bir şeylerimizi bırakıyoruz. O bıraktıklarımız, özellikle doyumsuz hatıralarımız, bizleri bir mıknatıs misali maziye çekiyor. Anlata anlata bitiremediğimiz çocukluğumuzdaki ramazanlar hayallerimizi süslüyor. Peki, o ramazanlarda bugünkülerden farklı olarak ne vardı? Bizleri derinden etkileyen, zihinlerimize kazınan bu ramazanların tılsımı neydi?

  Oruçluya Saygı ve Necip Fazıl Örneği (M.NİHAT MALKOÇ) 25 Mayıs 2019 Din 

Ramazan bir arınma ve iç muhasebe ayı… O, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan kutlu bir aydır. Onun gelişiyle birlikte içimiz kıpır kıpır olur. Bayramdan evvel bayram ederiz sanki. Fakat orucu içselleştiremeyenler, ramazanın gelişiyle beraber huzursuz olurlar. Hafakanlar basar karanlık ruhlarını. Ne yapacaklarını şaşırırlar.

  En Büyük Mürebbidir Ramazan (M.NİHAT MALKOÇ) 21 Mayıs 2019 Din 

En büyük mürebbidir Ramazan… Gün dolanır, aylar geçer, vakitlerden ramazan düşer payımıza. İçimizdeki buzları söker ramazan güneşi. Rumuzun karanlıkları ışığın gücü karşısında silinir gider. Ruhumuzu okşar ramazan esintileri. Gönlümüzün kıyılarına vurur esrik düşünceler. Hayatta her şeyin yeniden başlamasına, ömür defterinden tertemiz bir sayfa açılmasına zemin hazırlar bu zaman dilimi. Yemeden içmeden kesildiğimiz bu mübarek günlerde ruhumuz tıka basa doyar manevî lezzetlerle. On bir ay boyunca uykuda olanlar bile bir aylık uyanıklık devresine girerler. Ramazanın bitişiyle yine gaflet uykusuna dalarlar. Bu kıymetli misafiri kusursuz karşılamak için aylar öncesinden hazırlıklara girişiriz. Herkes kendince hazırlanır ramazana. Bu sayılı günlerin kadrini bilmek ve bu zaman dilimini dolu dolu yaşamak için iç dünyamıza çekidüzen veririz. On bir ayın başıboşluğu oruç günlerinde yerini düzene bırakır.

  Gurbette Ramazan Hüznü (M.NİHAT MALKOÇ) 26 Mayıs 2019 Din 

Bütün dünyada bir ay boyunca ramazanın doyumsuz atmosferi gönüllerimizi şenlik yerine döndürecek. Diğer zamanlara göre hayata can ve heyecan gelecek. Yürekler maneviyatla dolup taşacak. Zaman nehirlerinden akıp giden her gün, hüzün tortusunu da geride bırakacak. Gönlümüzdeki hatıralar kalacak geriye. Yaşanmışlıklar bu hatıra sarmalı içinde yarınlara aktarılacak. O unutulmaz iftar sofraları, teravih öncesinde ve sonrasında demli çaylar eşliğinde edilen sohbetler gönül köprülerimizi daha da sağlamlaştıracak. Böylece zaman akacak, bizler de zamanın akışına uyup onun bıraktığı derin izleri takip edeceğiz.

  Fetih Ruhunun Gücü Yahut İstanbul'un Fethi (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Mayıs 2019 İstanbul 

Dünya tarihinin akışını değiştiren hadiselerin başında gelir İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesi… Bin yıllık Bizans’ın kâbusudur 29 Mayıs 1453 günü… 1453 yılının Mayıs’ının son Salı günü İstanbul kapılarına dayanan Sultan İkinci Mehmet, önündeki engelleri bir bir aşmıştı. Bu, Bizans’ın düşüşü, Osmanlı’nın yükselişiydi. Onun içindir ki Batıda uğursuz sayılır Salı günleri… Hatta bizim oralarda da Salı gününün uğursuz olduğuna inanırlar. Bu, ecnebilerin kültürümüze ve inançlarımıza soktuğu bir fitneden başka bir şey değildir. Bizans için uğursuz olan Salı, bizim için bayram derecesinde sürur günüdür.

  Elveda Ey Şehr-i Ramazan Elveda! (M.NİHAT MALKOÇ) 1 Haziran 2019 Din 

Zamanın çok çabuk geçtiğinden hep şikâyet eder dururuz. Bu konuda haksız da sayılmayız. Gerçekten de zaman su gibi akıp geçiyor. Fakat zamanın geçiş hızı, onun içini doldurmayla alakalı bir mevzudur. Siz zamanı dolu dolu yaşarsanız, zaman sanıldığı kadar çabuk geçmez. Zamanı boş meşgalelerle geçirirseniz ondan hiçbir şey anlayamazsınız.

  Ramazan Duası (M.NİHAT MALKOÇ) 31 Mayıs 2019 Din 

Bize üç ayların ilk ikisi olan Recep ve Şaban aylarından sonra Ramazanı da görmeyi nasip eden yüce Allah’a had ü senalar olsun. O’nun ilmi her şeyi ihata etmiştir. Rahmeti gazabına galebe çalmıştır. O’nun mübarek varlığının başlangıcı ve sonu yoktur. O hep vardı ve bundan sonra da hep var olacaktır. O’nun saltanatı iki cihanda da bakidir, varlığı ve hükmü zaman ve mekân ötesidir. O ki isterse yaşatır, isterse öldürür. Her şeyin fani olduğu bu dünya gurbetinde sadece O bakidir. Bütün güzellikler onun cemalinin eşyaya yansımış hâlidir. Rabbimizin azametini tasvir etmek müşkildir. Son söz ve mülk O’nundur. Onun içindir ki biz sadece O’na el açarız; yalnız O’ndan isteriz. Bütün güzelliklerin O’ndan geldiğine inanırız.

  Kadir Gecesi'nden Süzülen Nurlar (M.NİHAT MALKOÇ) 31 Mayıs 2019 Din 

Bin aydan daha hayırlı bir gecenin içinde bulunduğu bir aydayız. Bu ay, idrak etmekte olduğumuz Ramazan ayıdır. Bu gece Ramazan ayının içinde gizlenen Kadir Gecesidir. Bu gece müminlerin manevî fırsat gecesidir. Akıllı müminler yılda bir kez ele geçen bu fırsatı asla kaza etmezler. Bu gecede gül kokulu dualar Rabbin katından yankı bulur. Sezai Karakoç’un deyimiyle gecelerin de imamı vardır.

  Ramazanı Uğurlarken... (M.NİHAT MALKOÇ) 2 Haziran 2019 Din 

Zaman gene yapacağını yaptı ve bir aylık ramazan bir su misali ömrümüzden akıp gitti. Sayılı günlerin çabuk geçtiğini hepimiz biliriz. Fakat ramazanın diğer sayılı günlere nazaran bir kuş gibi uçup gitmesi bizi hüzünlendirdi. Çünkü alışmıştık iftarlara, teravihlere ve o doyumsuz sahurlara….Şimdi bir yıl daha bekleyeceğiz bu güzel günlerin tekrarı için… Kimimiz gelecek ramazana sağ çıkmayacak. Bazılarının son ramazanı olacak uğurladığımız…. Bu durum yürek sahibi olan biz insanları derin düşüncelere sevk ediyor. Acaba kimler yetişecek gelecek ramazana?... Bu konuda söz söyleme salahiyetimiz yok.

  Yahya Kemal'in Ramazan Duyguları (M.NİHAT MALKOÇ) 3 Haziran 2019 Din 

Milletimiz Müslüman olduktan sonra onun inançları topyekûn kültür ve edebiyatımıza yansımıştır. Bin yılı aşkın bir zamandan beri şairlerimiz ve yazarlarımız eserlerinde bu dinin inançlarına vurgu yapmışlardır. Bunlardan birisi de şair Yahya Kemal Beyatlı’dır.

  Okumama Hastalığımızın Şifası: Bir Bilenle Bilge Nesil Projesi (M.NİHAT MALKOÇ) 16 Haziran 2019 Toplum 

Millet olarak en büyük şikâyetimiz kitap okumayışımızdır. Bu şikâyetimizde çok da haksız değiliz. Teşhis doğru da tedavi konusunda bir arpa boyu yol almış sayılmayız.

  Babalar Gününün Ardından Yahut Hüzün Terennümleri (M.NİHAT MALKOÇ) 16 Haziran 2019 Anılar 

Babalar günü kutlanıyor, herkes babasına bir şeyler almanın telaşı içerisinde… Oysa sen benden çok uzaklardasın… Toprağının yanındayım ama teninin sıcaklığından mahrumum. Güller rengini kaybetmiş, toprak karasını alnımıza çalmış. Şimdi bu sessizlik ortasında hem yakınız, hem de çok uzağız birbirimize… Aradan tam on dört yıl geçti. Sene 2004…Mayısın 18’i…Şairin dediği gibi bir tel koptu ahenk ebediyyen kesildi. Nice senelerden beri yüzünü göremiyorum, elini tutamıyorum, yerini soramıyorum, seni unutamıyorum. Dudaklarımdan sana dair duygular dizelere dönüşüyor.

  Sultan Murat Şehitlerine!.. (M.NİHAT MALKOÇ) 23 Haziran 2019 Din 

İnançlar ve yüksek duygular için yaşar insan… Bu duyguların başında gelir vatan sevgisi… Bizler için çok ulvi bir değerdir memleket severlik… Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Dumlupınar’da, Sakarya’da ve yüzlerce cephede canını seve seve veren askerimiz, vatan aşkını merkez alarak ölüm kalım mücadelesi yapmışlardır. Yüce Rabbimiz vatanın ve içinde yaşayanların düşman çizmeleri altında ezilmekten, işgallerden kurtulması ve İslam’ın yükselmesi için ölmeyi Cennet’e girmek için vesile saymıştır. Bu uğurda ölenlere “şehitlik” payesi vermiştir. Şehitleri de ölülerden saymamış, onları diri olarak tavsif etmiştir. Çünkü şehitlik hayat karşılığında elde edilen yüce bir mertebedir. Hayatı ölümle takas edip cenneti tercih edenler yüce ruhlu insanlardır. Allah onlar için yüce makamlar hazırlamıştır.

  Orda Bir Şehitlik Var Uzakta Yahut Harmantepe Şehitlerine (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Haziran 2019 Unutulamayan Dönemler 

Tarihte başımıza musallat olan milletlerin başında Ruslar gelmektedir. Ruslarla hemen hemen her zamanda ve mekânda karşı karşıya gelmişiz. Sürekli gözleri topraklarımızda olmuştur Rusların… Ruslarla yaptığımız amansız savaşlarda yenildiğimiz de olmuştur yendiğimiz de… Fakat zaferlerimizin sayısı hezimetlerimizden çok fazladır. Günümüzde Köprübaşı ilçesinin Harmantepe Yaylası’ndaki şehitlik, Türk-Rus savaşlarına şahitlik etmektedir.

  Âh Şehir! Rüya Şehir! (M.NİHAT MALKOÇ) 10 Temmuz 2019 Yerler 

Geceler uzuyor Bursa’yla bütünleşen rüyalarımda. Hareleniyor mazinin gölgesi son deminde hatıraların. Karanlığın kalbinde yatıyor aydınlığın sureti. İçimdeki yangını söndüremiyor Bursa’nın sebilleri. Bir çınar zaman perdesini kaldırıp bakıyor yaşanan zamana. Uludağ’ın etekleri tutuşuyor hasretimden. Başımda düne dair gizli bir sevda… Bağda gülüm soluyor; ocaklarda kül oluyor nihayet… Gözlerim ufukta şafağı bekler durur. Sözler ağıt sıcaklığında, yürekler darmadağın… Gel de toparla paramparça olmuş duygularımı.

  Köprübaşı Lisesi'nin Eğitim Çınarı: Recep Aydın (M.NİHAT MALKOÇ) 14 Kasım 2023 Yaşam 

Onu tanıdığımda 12 yaşında bir çocuktum. Güneşli Köyü İlkokulu'nu bitirmiş, Köprübaşı Ortaokulu'na yeni başlamıştım. Gerçi o zamanlar ortaokulla lise tek çatı altındaydı. Okulun adı Köprübaşı Lisesi olarak geçiyordu. Ortaokul da onun bir parçası olarak eğitim öğretim hayatına devam ediyordu. Köyden geldiğim için ilk günler biraz çekingendim. Ne de olsa Köprübaşı, köyümün 20 katı büyüklükte bir yerdi. Farklı köylerden farklı insanlar vardı.

  15 Temmuz Gecesi Tankların Önünde Yatan Yiğitler Vardı (M.NİHAT MALKOÇ) 15 Temmuz 2024 Yaşam 

O gece ervah sanki büyük bir vatan ve vazife aşkıyla doğruldu kutlu kabirlerinden. Ulubatlı Hasan büyük bir heybetle ve satvetle bayrağı bir kere daha dikti İstanbul surlarına. Minarelerden yankılanan ezanlar ve selalar bir milleti derin uykusundan uyandırdı; bir mıknatıs misali meydanlara çekti. Vicdanları uyananlar, meydanları kendilerine mescit edindiler. O meydanlar ki coşkulu kalabalıklarıyla mahşeri andırıyordu. Burada toplananların her biri Hamza'ydı, Bilal'di, Ebubekir'di, Ömer'di, Osman'dı, Haydar-ı Kerrâr Aliyyü'l Murteza'ydı; hak ve hakikat davasını kahramanca sırtlayan Muhammed(sav) ümmetiydi.

  Şair Nurettin Özdemir'le Trabzon Lisesinde Bir Gün... (M.NİHAT MALKOÇ) 20 Temmuz 2024 Anılar 

Bundan 17 sene evvel 10 Ekim 2007 tarihinde Gümüşhaneli şair Nurettin Özdemir'i Trabzon Lisesinde ağırlamıştım.Trabzon Lisesi’ni teşrif eden Nurettin Özdemir’le uzun sayılabilecek bir süre boyunca kültür, sanat, edebiyat ve hayat üzerine konuşmuştuk. Kıymetli Şair Nurettin Özdemir’i gıyaben tanırdım. O güne kadar da hiç karşılaşmamıştık kendisiyle. Yeğeni Ali Çetin Özdemir, Trabzon Lisesi’nde Edebiyat Öğretmeni olarak çalışıyordu. Yani mesai arkadaşımdı, üstelik aynı branştandık. Dayısı olan Nurettin Özdemir’le görüşme isteğimi iletmiştim kendisine. O da ilk fırsatta bunu sağlayacağını söylemişti bana. Şair Nurettin Özdemir, Ankara’da yaşıyordu. Seyrek geliyordu Trabzon’a ve memleketi olan Gümüşhane’ye. Trabzon’a, kadim lisemize gelince beni de çağırdılar. Koşa koşa gittim. Çünkü onunla tanışmayı, sohbetinde bulunmayı çok istiyordum.

  Çağ Kapayıp Çağ Açan Bir Fethin Hatırası: Ayasofya (M.NİHAT MALKOÇ) 24 Temmuz 2024 Yapıtlar 

29 Mayıs 1453 tarihi, bizim açımızdan karanlık bir devrin batışını, yepyeni ve aydınlık bir devrin müjdesini fısıldar kulaklarımıza. Bu tarih, Osmanlı’nın muhteşem bir cihan devletine giden yolunu da ardına kadar açar. Zulme rıza gösterenler ve zalimden yana olanlar sahnenin dışına itilir; İslâm’dan ilham alan daha adil bir dünya nizamı yeniden şekillenir. İstanbul, Müslüman Türkler için sıradan bir toprak parçası değildi(r). Eski tabirle "Konstantiniyye" diye adlandırılan bu şehir, tabir caizse Türklerin kızıl elmasıydı. Peygamber Efendimizin “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” hadisi, bütün Müslüman komutanları bu şehri fethe yöneltmiştir. Bugün İstanbul’da kabri bulunan ve bir semte adını veren Ebû Eyyûb El-Ensârî bile, seksen yaşlarında, kızgın çölleri geçerek bu müjdeye mazhar olmak için İstanbul’a kadar gelmiştir. Fakat bu kutlu fetih onlarca kişiden sadece Fatih Sultan Mehmet Han’a nasip olmuştur.

  Şehadetinin 29. Yılında Batı Trakya Türklerinin Yolbaşçısı: Dr. Sadık Ahmet ve Davası (M.NİHAT MALKOÇ) 25 Temmuz 2024 Yaşam 

Gümülcine ve onun yanı başındaki İskeçe, İstanbul'dan çok daha evvel Türk-İslâm yurdu olma şerefine nail olmuştur. Türk-İslâm kültürüne ait unsurlarla tezyin edilen ve Türk kokan Eski Cami ve İstanbul'un kadim sokaklarından farksız olan Gümülcine sokakları bunun canlı şahididir. Şehrin muhtelif yerlerinde elif gibi dik duran çınarlar Osmanlı yadigârıdır. Tanıdık görüntülerin ve lezzetlerin sizleri karşılayacağı Türk Çarşısı, 1885 yılında II. Abdülhamid'in fermanıyla inşa edilen Tarihî Saat Kulesi, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde görev alan bir kumandan olan Gazi Evrenos Bey’in ismini taşıyan ve Osmanlı Türk mimarisinin ilk örneklerinden biri olan Gazi Evrenos Bey İmareti, 1608 yılında inşa edilen ve ilk dönem Osmanlı mimarisine uygun olarak tasarlanan Eski Cami; tipik bir Türk şehri görünümünde olan Gümülcine'deki Türk-İslâm eserlerinin başında gelmektedir.

  beklenen Nesil (M.NİHAT MALKOÇ) 29 Temmuz 2024 Toplum 

Genç nesillere alın terinin ne denli kutsal olduğunu öğretmeliyiz ki kısa yoldan, hak, hukuk demeden, çalıp çırparak ve devleti dolandırarak kısa zamanda köşe dönmeye kalkmasınlar. Yenen her bir haram lokmanın bizleri biraz daha cehennem ateşine yaklaştırdığını, manevî dünyamızı harabeye çevirdiğini, imanî ve insanî duygularımızı alıp götürdüğü gerçeğini onlarla paylaşıp bu hususta mutmain olmalarını sağlamalıyız.

  Türkçenin Berrak Sularında… (M.NİHAT MALKOÇ) 24 Ağustos 2024 Sanat 

Dil köklü bir iletişim aracıdır. Aynı dili konuşan kişiler bu emsalsiz vasıtayla birbirlerini anlarlar. Harfler seslerin simgeleridir. Bunlar milletten millete değişse de dilin anlam ve önemi bütün milletlerde üst düzeydedir. Dil sayesinde geçmişin maddî ve manevî birikimlerini bugüne aktarabiliyoruz. Bugüne kadar pek çok dil tanımı yapılmıştır. Bu tanımlar, tanımı yapan kişinin ufkuyla sınırlıdır. Bunlar içerisinde en geniş dil tanımı şudur: “Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta; kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık; milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; bin yıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurum; seslerden örülmüş bir ağ; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemidir.”

  dünden Bugüne Malazgirt Zaferi ve Edebiyatımızdaki Yeri (M.NİHAT MALKOÇ) 26 Ağustos 2024 Unutulamayan Dönemler 

Her köşesi şeref levhalarıyla dolu Türk tarihinin dönüm noktaları vardır. Bunlardan biri de hiç şüphesiz ki zaferler zincirinin altın halkası olan Malazgirt Zaferidir. Malazgirt Zaferi, Anadolu kapılarını Türklere açan sihirli bir anahtardır. Bu altın anahtar sayesinde Anadolu coğrafyası Müslüman-Türk kimliğine bürünmüştür. Başka bir tabirle söylemek gerekirse Malazgirt Zaferi sayesinde Anadolu’yu fethettik ve bu topraklara yerleştik. Bu muharebe kazanıldıktan sonra Anadolu’da ilk Müslüman Türk Devleti olan Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurduk. Anadolu, İslâmiyet'in doğduğu günden beri bir türlü fethedilememişti. Müslüman Türkler; yani Selçuklular, Anadolu’yu ilk kez Malazgirt Zaferi sayesinde İslâmlaştırmayı başardılar. Bu, İslâm ümmeti ve Türk milleti için bir dönüm noktası oldu.

  Anadolu Âşığı Bir Gönül Adamı: Sabahattin Eyüboğlu (M.NİHAT MALKOÇ) 28 Ağustos 2024 Yazarlar ve Şairler 

Yazarlık, akademisyenlik, çevirmenlik ve yayıncılık mesleklerini kartvizitinde toplayan ender şahsiyetlerden biri olan Sabahattin Eyüboğlu, 1908 senesinde Trabzon'un Akçaabat ilçesinde dünyaya gelmiştir. Beş kardeşin(Bedri Rahmi, Nezahat, Mualla, Mustafa) en büyüğüdür. Ünlü şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun abisidir. Dedesi Hamdi Bey kadıydı. Babası ise I. Meclis'te milletvekili olan Rahmi Bey’dir. Annesi Lütfiye Hanım'dır.

  102. Sene - İ Devriyesinde 30 Ağustos Zafer Bayramı (M.NİHAT MALKOÇ) 30 Ağustos 2024 Unutulamayan Dönemler 

Bu millet bir zamanlar çok zor günler yaşadı. “Hasta Adam” deyip üzerimize çullandılar. Hastanın yataktan kalkmaması için onun hayat damarlarını kesmeye kalkıştılar. 1. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’yla yurdumuzu tamamen elimizden almaya kalktılar. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız, her karışını şehit kanlarıyla suladığımız bu topraklarda hür yaşamayı bize reva görmediler. Fakat hürriyeti yemek içmek gibi temel ihtiyaçlardan biri olarak gören Türk milleti, esaret zincirine vurulmayı kabul etmedi. Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatanda düşmanlarla sonuna kadar mücadele etmeyi yeğledi. 19 Mayıs 1919’da Atatürk'ün Samsun’a çıkmasıyla şanlı kurtuluş mücadelesinin fitili ateşlendi. Atatürk’ün önderliğinde topyekûn bir Kurtuluş Savaşı’na girişildi. Milletimiz yedisinden yetmişine kadar bu mücadeleye ortak oldu.

  Futbolun Efendisi: Fatih Tekke (M.NİHAT MALKOÇ) 4 Eylül 2024 Yaşam 

Altyapısından, kupalar kaldırdığı A takımına kadar Trabzonspor'a büyük hizmetlerde bulunan ve bu takıma olan aidiyet duygularını her ortamda dile getiren Fatih Tekke'ye yanlış yapıldı. Önce Fatih Tekke'ye Trabzonspor Teknik Direktörlüğü için söz verildi. Bir kısım güç odakları devreye girince bu sözden bir anda cayılarak Şenol Güneş'le anlaşıldı. Bu ne insanî ne de etik bir davranıştı. Bu samimiyetsiz davranış Fatih Tekke'yi küçültmez ama hiç yakışmadı. Onun da bir gururu var, onun da bir itibarı var. Bu hiç mi hesaba katılmadı?

  Vali Recep Yazıcıoğlu ve "Köprü"nün Hikâyesi (M.NİHAT MALKOÇ) 8 Eylül 2024 Unutulamayan Dönemler 

Merhum Recep Yazıcıoğlu’nun halleri şahsına münhasırdı. Çok kere güleçti, fakat bazen yaşadıkları onu sertleştirirdi. Anadolu insanının doğal ve sıradan duruşu onda da vardı. Gösteriş meraklısı değildi. Halkla bürokrasi arasındaki uçurumları sevgi köprüleriyle birleştirmişti. O sadece Tokat’ın, Erzincan’ın, Aydın’ın, Denizli’nin değil, bütün Türkiye’nin valisiydi. Onun uygulamaları halkla devlet arasındaki soğukluğu ortadan kaldırmıştır. Onu unutmadık, unutmayacağız. Bu ülkenin onun gibi bürokratlara her zaman ihtiyacı vardır. Vefatının 21. yılında kendisini rahmetle anıyoruz. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.

  Vahşet Çağının Vicdanı: Aliya İzzetbegoviç (M.NİHAT MALKOÇ) 19 Ekim 2024 Unutulamayan Dönemler 

Yiğit Aliya, insanların İslâm'ı konuşamadığı ve yaşayamadığı zor bir zamanda Genç Müslümanlar Teşkilatı'nı kurduğunda etrafında sadece 15 kişi vardı. Fakat o, iyi niyetle yola çıktığı için bu sayının çok kısa zamanda yüzlere, binlere, on binlere; hatta yüz binlere yükseleceğine yürekten inanıyordu. Nitekim öyle de oldu. Kartopu büyüklüğündeki kütle, çok kısa zaman içerisinde bir çığa dönüştü; önündeki bütün engelleri yerle bir etti.

  Ölümünün 16. Yılında Türkülerin Efendisi Erkan Ocaklı (M.NİHAT MALKOÇ) 17 Kasım 2024 Yaşam 

Bundan 16 sene evvel büyük bir ses olan Erkan Ocaklı aramızdan ayrılmıştı. Türkülerini gönül heybesine doldurup genç denebilecek bir yaşta(59) bilinen meçhule yol almıştı. Karadeniz’in müzik üstadı, Karadenizlinin yürek sesi, gençliğimizi türküleriyle geçirdiğimiz Erkan Ocaklı "Ağla gozlerum ağla/Ben da ağlayacağum/Senun acilaruna nasil dayanacağum” diyordu bir güzel türküsünde. O ölünce Karadeniz türkülerini de yetim bıraktı. Ocaklı, büyük bir sesti. Karadeniz’in gelmiş geçmiş en büyük türkücüsüydü. Biz onu yaşarken anlayamadık, kıymetini bilemedik. O; sesiyle, sözüyle, beyefendi kişiliğiyle yaşadığı zamana mührünü vurdu. Onu ekrana çıkarmayanlar, sesini görmezden gelenler kına yaksın. Onun türkülerinde hep bir hüzün vardı. Ölüm, Ocaklı’nın türkülerinin vazgeçilmez temasıydı. Pek çok türküsünde ölüm acısını sözlere ve nağmelere dökmüştü. “Bu kara topraklarda ah sen yatacak mıydın?/Gönlüme doğan güneş ah sen batacak mıydın?/Ezanlar bizim için okunuyor sevgilim/Gözyaşım mezarına dökülüyor sevgilim” diyordu bir türküsünde. Türküyü söylerken o duyguları yaşıyordu adeta. Öyle ki acıdan iç çekiyordu.

 

 



SEVGİ KÖPRÜLERİ

Müslüman- Türk kimliğimiz uçuverdi özümüzden
Geçmişe bir sünger çekip çabuk döndük sözümüzden

Kurudu pınar başları,sâki hıçkırıp ağlıyor
Gözlerden akan kanlı yaş,yüreğimizi dağlıyor

Mutlu azınlık uçarken kimileri emekliyor
İnsanlık kurtuluş için Fatih neslini bekliyor

Kıpkızıl şafağa inat,acılı feryatlar dinsin
İçimize ecdadımın şefkat iklimleri sinsin

Çağın asık suratına tükürün Allah aşkına!
Vatana kast edenleri döndürüverin şaşkına!

Mürşid-i kâmiller gibi aşka banın heceleri
Mevlâna'nın hoşgörüsü nurlandırsın geceleri

Yücelerden emir geldi:Kardeş olun ey insanlar!
Sevgi köprüleri kurun,engel olmasın lisanlar

Gözlerde bir çift umut var,yarınlar aydın olacak
Kirlenen kalplerimize Yunus sevgisi dolacak

Daha ne bekliyorsunuz?Karanlığa bir mum yakın
Bataklıklardan kurtulup sevgi deryasına akın

Maddenin zincirlerini kır artık,tel tel dökülsün
Durdurun karanlıkları,beklenen şafak sökülsün.

M.Nihat MALKOÇ



 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

 

Bu dosyanın son güncelleme tarihi: 21.11.2024 11:57:53