Gerilim \[stres\] 1
Büyük dünyada olup biten şeyler, büyük oranda neden seldirler. Ve makro dünyada “olgu ve olaylar çok küçük durumlarıyla ya da istisna durumlarıyla olup bitenler neden sel olmayan durumdurlar”.
Büyük dünyada olup biten şeyler, büyük oranda neden seldirler. Ve makro dünyada “olgu ve olaylar çok küçük durumlarıyla ya da istisna durumlarıyla olup bitenler neden sel olmayan durumdurlar”.
Yani bir süredurum da üst üste zamanlar (parçacık, dalga ya da davranış zamanları) vardır. Yani bir süredurum (anne) direnç gibi (abla diyen gibi) “özel bağıntılı parça girişmeleri” oluşmadan “akış veya akım ya da akma” eylemi oluşamaz.
Oysa evren hapis olduğu tekillikten kendi saçından kendisini çekip çıkaracaktı. Evren kendi olayının kendi başlatıcısı olmakla bütünün olmanın da, ilk olmanın da kendisidir.
İşte biz uzaya bu toplumsa boyutla gideriz. Kolektif olanı sentezden ayıran budur. Bilerek, tasarlayarak başlangıç enerjisini depolayıp start veren yeni bir dünyadır.
Ama ahit yaptığı kendi inanç grubu içindeki El, dıştaki kolektif yapıya dönüp, kolektif yapıyı düşmanlaştırıp sapıklık sayıp; bu tutum içinde iki bakımdan kolektif sisteme şeytan diyordu.
Böylece sürecin gelişmesine bağlı yeni durumlarla hiç beklenmedik biçimde öznel ve nesnel yeni eğim alanları ortaya konuyordu. Bu eğim alanlarından birisi mülk dağıtma yetkisiyse; diğeri de bu “mülk dağıtmayı kendisinde güç olarak görmenin haşmetini oluşan yönetici kuruntularıydı.
El tarzı yönetimler, meslek sahiplerinin değil; mülk sahibinin yönetimidir. Bu nedenle mülk sahiplerinin yönetimi monarşi gibi tekil ve oligarşi gibi çoğul yönetimlerdir. Her ikisi, El tarzı paylaşım ve El tarzı yönetimdirler.
Söz gelimi asalak lümpenler "devlet kasap olmaz" diyen propaganda yapıyor. Zihinleri bu algıya hazırlayıp bilgi yerine inanç oluşturuyordu. Bu ön hazırlıklar devletin işleyişini oluşan egemen sınıftan yana olan siyasetçilerin işini kolaylaştırıyordu. Söz gelimi bu anlayış içinde sessizce et balığı özelleştiriyorlardı.
Aksi durum içinde olan barbar grup, sunu yapmayıp ta; sadece sunudan yararlanan kırım yapıcı süreç olmasıyla gelişmeyi bir süreliğine sınırlayan süreç olacaktı. Ama evrensel zamanın yönü enerji düzenlemeli bağıntı süreçler nedeniyle hep değişmede ileride olmadan yanaydı.
En kısa yol en az enerji harcatan en az yorucu olan yoldu. Bu da yiyecek için kendilerini yemeye kendilerini av yapmaya gelen tehdit gruba karşı totem meslekli ürünleri sunmaktı. Zamanla bu sunu yapıcı davranış tekrarlarını akıl etmiştiler.
Burada tüketenler asalak bir tüketiciler değildi. Karşılık olan üretime karşı verileni tüketmeydi. Yani bir üretim karşılığı mütekabili olan denkliği vermekle "üreten tüketiciydi". Ve yine tüketilecek olan mukabili denklikte bir karşılığı vermekle "tüketen üreticiydiler
Takas: zorunlu ihtiyaçların sağlanmasına karşılıktı. Takas edilenler farklı kullanım ve tüketim değeri olmasıyla, gruplar ekseninde üretiliyordu. Bu tür ürünler gruplar kullanımı için karşılıklı değiş tokuşla tapınak beyanlı mütekabiliyeti yükümlülüklerdi. Karşı grup için üretmenin taahhüdünden kaynaklı değiş tokuştu. Takas en az yedi bağlaşma ve bağıntıdan oluşur
Kolektif yapının inşacısı da finansmanı da yararlanması da depo enerji sağlamalı amortismanı da kolektif gücün kendisiydi. Bankayı tarlanın üzerine de kursanız tarla üretmek, ekilip dikilmek, hasat edilmek için para istemiyordu. Emek, üzerinde çalışacak “kolektif emek gücü” istiyordu.
Yani kişi çalışsa bile kişi nafakası verilen nafakası sağlanan acizlikti. Neden bu böyleydi?
Yani köleci sisteme gelene kadar dış baskılar olan enerji sosyo toplumsa sinerjinin (görevdeşliğin) kontrollü salınımlarıyla, düzenli bir sosyo toplum sal enerji salınımlarına dönüşüyordu. Sosyo toplumsa basınçlı enerji kolektif gelişmeler içinde olmakla ilahi dönem sonuna kadar karalı yapılar içinde kendi düzenini oluştu.
Bu yanılgı yine bir mantık hatası olan paradokstan ileri gelir. Bu paradoksta şudur; üretim ancak ve ancak insan biçimli anatomiye uygun olmakla olasıdır demenin kibridir.
Sosyo toplumsa nedenle elbette bu da tam böyle değildi. Ama "suyun rengini kabın rengi olduğunu" unutan şiirin temasına göre kişisi yetkin olmazlık (suyun rengi) ile el kaldırmayı özdeşleşen bu sav çok güçlü ve bu sav öyle göz ardı edilir gibi değildi.
Boşa bu caka, suçluluğun telaşı, tasa
Nebiyi nübüvvetle çıksan, tarihi hasa
Sen garip bir tarihin ürünüsün Süleyman
Bu çarpığı düzeltmenin telaşıyla feyman
İstihsal nedenleydi kolektif yararı / Her bir özgürce aldığı kararı /
İnsanın en temel yanılgılarından birisi de kendi dışında olması gereken bir mana anlayışına karşın kendi mana anlayışlarını evrensel mana anlayışı yapmalarıdır. “Bina ve zinaya endeksli 7,4” evrenin kullandığı bir dil ve mana anlayışı değildir.
Dünyayı yaşantılaşan çabalar içinde duygunun önemi hiç yitmezse de, payı giderek azalmaktadır.
Sosyo toplum bazlı, genel bir açılımla başlayan çalışmalarım da; bilim felsefesi içinde olunma gayreti güdüldü. Bu nedenle yazıların tarisel, sosyo toplumsal evrimli ve türlü doğa bilim verileri güdülü çalışma olmasına gayret edildi. Genel felsefem içinde bir bilgi; ne kadar çok bağıntısıyla söylüyorsanız, o bilgi o kadar bilinir bilgidir.
Doğum yeri Kırşehir ili, Mucur ilçesi; Küçük Köpekli Köyü olan Şair Yazar Bayram Kaya; kayıtlara göre 1950 yılında doğdu.
Şair Yazar önce Hasanoğlan Atatürk İlk Öğretmen okulu mezunudur. Ve sonrasında da açık öğretim fakültesi ön lisans mezunu oldu. Milli Eğitim Bakanlığı sınıf öğretmenliği lisanslı hizmetiyle emeklidir. Şair yazar oluşla şair ve yazarlık alanı içindeki çalışmalarına başlaması; bu saha içinde hakkıyla şiir çalışması yapar bir şair oluşuyla değil de; bu alana form olarak katıldı. Ve bu formsa dala ilişkin hiç bir deneyimi ve hiç bir ön hazırlığı olmadan; bir nedenden ötürü; şiir türü öykünce çalışmalarına, başladı.
2005 yılı ortamındaki bitmek tükenmek bilmezle; bıktırır, nefret ettirir denli türban konulu TV türü program tartışmalarından çok etkilendi. Yazara göre türbana dek bu tartışmalar yararsız ve gereksizdi. Türbanın üreten ilişki olan toplumda üreten bir karşılığı yoktu. Bu nedenle türban tartışması lafazanca söz karşıtlığı olan kurgularıyla, yararsız olmaktan kurtulamadığımız kasıtlı anlamsız tartışmalardandı.
Türban tartışmalarının içerikleri boş, tutarsız, hiç bir tarihselliği yoktu. Türban tartışmalarının en fazla tarihselliği, iman boyutunu geçmez olmanın, anlam kargaşasıydı. Şair yazar, bir izleyici sorumluluğu içindeki duyarlılığının verdiği katılımla konunun irdelenmesini sorun sal olarak derinden hissetti.
Bu tartışmalarda bilmezce oluşların ötesinde türbanın çok derin tarihsel seyirleri vardı. Her bir tarihi kırınımların sosyal mana anlayışıydı türban geleneği. Türbanın içinde de giderek sınıf karşıtlığı taşıyan damarın şifreleri olmakla türbanın birçok konu etkisinde gebe olduğu gerçekti.
Örtünme toplumun vesile nedeniydi. Örtünme bir toplum içinde asıl neden olmayıp, bahane (vesile) neden olması da türbanın tarih sel olmasının bir başka sosyolojik kodlarını ele verir. Ele verilen bu kodlarla örtünmenin geçmişteki kendi tarih selliği içinde, sosyal kurum olmanın mana anlaması vardır. Bu yönüyle örtünmenin manaca, bir inşa temeli taşıdığı da pek açıktı.
Şair yazar örtünme konusunu bu tarihi dürtü ile ele aldı. Başta sosyal olanla, toplumsal olanın aynı şey olmadığına dikkat çekti. Bu konuda "İnanç Ve Toplumsal Talep" içerikli yazılarını yazdı. Yazar; sosyal talebi, toplum sal olan talepten ayırmanın önemini belirten 100 bölümlük yazı dizilerini bu şartlarıyla benzetili sundu.
Bu diziler tematik açılımlarını veren bir salınımla sosyal yapının ve toplumsal yapının iyi anlaşılmasını bize dayatıyordu. Sosyal olanla, toplumsal olan kendi tarihi seyri içinde değişen dönüşen bağıntı olmalardı. Konu salınımları olabildiğince bilimsel özlü olmakla ele alındı. Yazar, doğal inşanın özünde var olan dinamizmdeki neşvü nema olurlu referansını izlemekle, bu konudaki çabalarını sürdürdü.
Kimi kez kavramlar; kimi kez inançlar; kiminde de tarihi mitolojiyi dillendiren veriler içinde anlatım çıkarımları yaptı. Ve bu çıkarımların bulgu sal veriler olan izleri, geçmişin galerisi içinde sürülmekle bu konuları ele aldı. En çok bilmezliğimizin oluştuğu erken dönem süreçlerine tutulan büyütece dayanak olan ışığın aydınlatması içinde günümüzü anlar olmanın heyecanı; yazarın en gözettiği hassasiyeti oldu.
Özellikle totem dönem, ön ittifakı dönem ve köleci dönem üç ayrı dönem olayları olmaları nedenle konu iç içe kıyaslarla işlendi. Üzerinde çalışılan tüm yazı içerikleri kendi kapsamında; olabildiğince bilimsel akıl verileri ışığındaki takdimlerdi. Milyarların, şu veya bu konu eksenli imanları vardı. Ama imanca olan yaklaşımların içinde verilen mesajların da, geçmişle olan kendi bağ sal kopukluğundan ötürü tartışmaların masal türü anlatımları olmaktan öte; konunun tarihsel oluşları da yoktu.
Köleci imanlı söylemlerin tarihsellikleri yoktu. Köleci iman kendi öncesi geleneği kendisine referans almakla, ön ittifakın verileri üzerine oturmuştu. İmanı söylemler tarihi dönüşüm noktaları içindeki çok gizemli kırınım noktalardan çıkışla yansımalardı. Kırınımlar yansıması; iki farklı derişim çelişmesi içinde iki farklı yansıma olmakla; farkın verdiği açı sal momentumun giderek groteski havalarla sunulmasıydı.
Tarihi oluşmalar bu groteski söylemlerdeki kutsiyeti hücrelerimize kadar geçiştirdiler. Bu groteski geçişin etkileri bizleri çok güçlü denetliyorlardı. Ne de olsa bu groteskilik, geçmişteki geri beslenim alanı üzerineydi. Tarih sellik köleci imanlı anlatımlarda ya eksikti; ya da hiç yoktu.
İmancı anlatım içinde tarih, tarihle değil de köleci iman verileriyle başlıyordu. Bu verilerin sözde enginliği! İçinde yapılan tartışmalar alabildiğine kör döğüşüydü. Tartışmalar kör döğüşü olmaktan öte gitmediği gibi bunu izleyenler tarihsel bilinçten yoksun olmakla, daha bir ışıksız olup; kararıyorlardı.
Totem, ilah, mamon ve Yüce Tanrı kavramlarını birbirine karıştıran bilmezlikler veya gizleyicilikler ortada boy gösteriyorlardı. Bilmesinlerciler ya da gizleyiciler (semantizm) hünerli yapılan işte, toplum sal olanı sosyal olana indirgeme yapılmakla hülleye başvuruyorlardı. Bilmesinleriler tarihsel kırınımla oluşan farklı dönüşüm ve gelişmeleri ele veriyordu. Her biri ayrı ayrı bir dönem aitliği olan bu dört mananın; farklı dönemlere ait inşa ilkeleri olan mesajlarını; birbiriyle aynılaştırıyorlardı.
Totem, ilah, Mamon ve Yüce Tanrı anlayışlı olan manaların her biri kendi öncesine ait gelişme düzeyi içinde oluşmuşlardır. Ön ittifakı döneme ilişkin örtünmeyle, köleci döneme ilişkin örtünme kavramları çok farklıydı. Önce olan örtünme, kendi sonrasını bilmeyen, ancak kendi döneminin etiket bilincini kendi sonrasının içinde taşıyordular.
Yani totem, ilahı bilmiyordu; ilah ta mamonu bilmiyordu. Bu türden her biri bir başka mana anlatımlarının tarih sel kodlarını taşıyan anlamların geri beslenim bağıntılarını biz, put saymakla yanılmaya başlarız.
Her birinin bir tarihsel bilinci ve tarihsel bağıntısı olan geçmişleri put sayan yaklaşımlar; en sondaki oluşmanın kendisini başlangıcın içine koyan bu körlükle, bilmesinlericilik bilincini inşa etmiştiler. Oysa her şey kendi dönemi içinde bir anlam ve tarih sel bilinçti.
Toplumsa inşa başlayıp, kendi niceli ve niteliksel dönüşümlerini verene kadar, bu 4 mananın anlam oluşlarını ayrı ayrı zamanlara denk düşen toplum sal oluştan kesinlikle soyutlayamazsınız. Toplumsal oluşların her birini de kendisinin bir öncesi dönemine indirgeyemezsiniz. Bilim sel inşa, özne nesnel inşanın yerine yeni bir mana anlamasını vermekle; Yüce Tanrı anlayışı bambaşka bir kulvarın anlamı ve anlatımı olmasıyla bir tarihsellikti.
Yüce Tanrı anlayışı evrensel oluşa katılmaydı. Yerel olandan, genel olanaydı. İnsan referanslı mana olmaktan; evrensel referanslı anlam olmayı olabildiğince özün içine katmaydı. Yani dört ayrı mana başka düzey düzlem ilişkilerinin ifadesiydiler. Bu farklılıkları bilmeden sosyo-toplumsa yapıyı bilmeniz olanaksız olmakla; sosyo toplumsa yapının firarileri de Demokles'in Kılcı gibi başınızın üzerinde salınır durur olacaklardır.
Totem ve ilah kavramına "ilkelin" dini ve "ilkelin" tanrı anlayışı diyen bilmezlikler vardı. Bu bilmezlikler içindeki her bir olgular da kendi tarih sel kavramlarını gözler önüne serer. Bu akışı gözler önüne seren yazar; sayı oluşla bilmediği ama 500'ün üzerinde başlık içerikli yazılarını oluşturdu. Yazılarının her biri üç, beş, kırk, elli word sayfasından; 200 word sayfasını geçer. Yazarın bu tarz düşünce işçiliğini içeren konu anlatımları; sürmekte olan bu türden yazı çalışmaları kapsamında olmakla, sır değildiler.
28.01.2013
Mucur/Kırşehir
Güncel TV tartışmalarının bana göre konu bilmezliği oluşla sapla samanı; at izi ile it izini karıştıran; sonu gelmez usançlıklara tepki oluşla kendim kaynaklı birikimlerden bu kabil yazılarım oluştu. Bu bağlamda
Okumalarım içinde tarzıma yakın olan yazarları bilmiyorum. Ama okuduklarımın bana dolaylı dolaysız bulunma içinde, bu oluşumu verdikleriyle benim de bu sentezi yaptığım muhakkaktır.