Günlerden Perşembe, Aylardan Ölüm!
İlk adımı sen attın, / Ölüme mahkum aşkların sokağına /
İlk adımı sen attın, / Ölüme mahkum aşkların sokağına /
Hangi zamanda olursa olsun / Bir martı olsaydım ben, gökyüzünde… /
Mevsimler geldi, geçti / Gözlerin hiç değişmedi / Hep bir
Kuşları göç etti kalbimin, / Bir sonbahar, bir sonbahar gönlüm /
Bir masa, bir sandalye… / Sırtı dönük bir adam… /
Kaç zamandır sevemedim seni, / Sevemediğim gibi söyliyemiyorum da sevdiğimi /
hep böylemi bakar gözlerinin içi senin? / hep böyle mi sevdiğini söylersin bana?
Sonbaharı yaşayan ben, / Hangi mevsimdeyiz bilmiyorum bile / Ellerim
öyle bilinen yalnızlıklar üretmiyor / tanıdık dokunmuyorum ellerine... / kasımların,
Kaldırım taşları vardır hani! / veya koskoca denizin etrafındaki kayaların en dibinde
yüreğimin ucuna bağli satırlarla, elimde sadece gidis bileti olan, umut yolcusuyum!
İstanbul
Toz kaçtı masalına inanmadılarını biliyorum, gözlerimin buğusunu soranların
bir ses, bir söz, bir ışık, bir gözyaşı, bir gülümseyiş yeter de artar bana!
haksızlık etmiş olmaz mıyım?