"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Ama bırakmıyorlar, üstümüze üstümüze geliyorlar... Bilen biliyor ama gene de bazı şeylerin adını tekrar koyalım... Bu ülkede, hiç kimseyi kendimden daha çok darbe karşıtı olarak görmüyorum... Darbenin her türlüsüne lânet olsun... Ergenekondur, Balyozdur şudur budur... Hepsinin adilâne bir yargı sonucunda cezalandırılmasından yanayım. Yeter ki yargı adil davransın, yeni bir Yassıada faciası yaşanmasın... (Evet, onun da suyunu çıkardılar. Darbeci generaller Gata-kulli ile dışarı vınlarken; ne topu, ne tankı, ne tayyaresi ne de çakar almaz bir tabancası dahi olmayan kıçıkırık gazetecileri darbeci diye içeride süründürüyorlar. Bunları görmüyorsan; vicdanını Kafdağına kara göndermişsindir demektir. Zor bulur Kafdağını. Ama bu fakir, başından hiç duman ve kar eksik olmayan Eleyez’in eteğinden geldi. Vicdanını kiraya vermez. Hesap vereceği tek merciin huzuruna da yavşaklık ve yalakalık için adalet duygusunu satmış biri olarak çıkmayacaktır...) Beğensem de beğenmesem de, oy verip desteklesem de, desteklemesem de, kazanmasını asla istemediğim bir siyasi oluşum iktidar olsa da; hiçbir gücün milletin iradesinin üstüne ikame edilmesini, sivil iktidarların üzerinde askerî veya herhangi bir vesayetin oturtulmasını, tahakküm kurmasını asla kabullenemem... Gençlik yıllarımdan beri, Kürt vatandaşlarımızın her türlü kültürel haklarının verilmesini; ana dillerinde eğtim haklarının, gene ana dillerinde basın yayın haklarının verilmesi vs gibi her türlü hak ve hukuklarını, kendi hakkımmış gibi savundum, bugün de savunuyorum... Din, inanç, ibadet ve vicdan hürriyetini, düşünceyi ifade özgürlüğünü yüzlerce yazı ve şiirimde işledim. Hicvettim, dramatize ettim... Adım Hıdır, elimden gelen budur... *** Ve gelelim şu son günlerdeki kepazeliğe... Bazı paşalar darbecidir diye ilelebed ordu düşmanlığı güden kimi zavallı kafalar... Zamanında kendisine veya aynı siyâsi çizgidekilere yapılan haksızlıkların karşılığında; bitmek tükenmek bilmeyen bir kin ve nefret düşmalığıyla haklı haksız demeden Türk Silahlı Kuvvetlerine saldıran aklı ve bilgisi temerküz etmemiş küçücük beyinler... Zamanında yapılan haksızlıkları sineye çekip bir köşeye sinmiş, korkudan ödü patladığı için tam siper olmuş ama şimdiki mevcut hâl ve ortamdan cesaret alan yüreksiz sahte kahramanlar... En zor zamanlarda Allah, Kur’an, Ezan, Vatan, Millet, Bayrak diyerek yere düşenler bir kenara itilirken, o günlerde samanlıklarda kamufle olup şimdi vatan ve millet kurtarıcısı rolü kesen mongollar... Polis içindeki öbeklenmeden beslenen birkaç yazar bozuntusu, ajan kırıntısı zübükler... Bunlar, bugünkü statü değişip de yerine yarın ulusalcı bir yapı konduruluduğunda; onlar için de her türlü şaklabanlığa hazır iki yüzlü, şeref ve haysiyet yoksunu asalaklardır. Her devirde olmuşlardır, bugün de varlar, yarın da olacaklar... Ve daha sayamadığım niceleri... Görsel ve yazılı medyada... İnternet sitelerinde... Sosyal paylaşım sitelerinde... Günün yirmi dört saatinde hep bir ağızdan koro hâlinde TSK komuta kademesine küfrediyorlar... Güya suret-i haktan görünüp şehitlerimizin haklarını savunuyorlar... Oysa açıkça PKK’nın kara propagadasının beleş leşkerliğini yapıyorlar. “Telsiz emrini güvenlik güçleri çok önceden tespit etmiş ama buna rağmen tedbir almamışlar”... Bahane bu... Saldıray abiler işbaşında....Saldırrrrr... İlk geceden “Türk uçakları askerlerimizi vurmuş, uçaktan atılan roketler yangın çıkarmış ve askerlerimiz yanmış” propagandasını yaymaya çalıştılar fakat fos çıkınca çok fena bozuldular... Şimdi bir tek telsiz var... O telsizle “Vurun” emrini veren ve mehmetçiği arkadan alçakça vuran PKK’ya tek kelime etmiyorlar. Şimdi soruyorum: PKK militanları, Silvan kırsalında ellerine makineli tüfekler, lav silahları, el bombaları ile tavşan avına mı çıkmışlardı da, TSK onlara saldırdı? TSK, o bölgede turistik bir otobüsü mü takibe almaya çalışıyordu da yanlışlıkla turistlerin saldırısına uğradı? O vatan topraklarında TSK dolaşmayacak da kim dolaşacak? Biz, millet olarak: Bazı paşalar darbeci oldular diye ömrübillah kendi evlatlarımızdan oluşan kendi ordumuza düşmanlık mı güdeceğiz? Biz, millet olarak: Kimi şerefsizlerin kara propagandasını yaymak için bizzat kendimizi yok mu sayacağız? Biz, millet olarak: Azınlıkların hakkını savunacağız diye (el hak savunmalıyız) bu ülkenin aslî unsurunu ölüme mi mahkûm edeceğiz? Yüzde beşin, ya da onun, hadi on beşin gücünü yüzde seksen beşin üstüne mi ikame edeceğiz? Mesele budur... Ve... Eğer PKK alçaklarına tek kelime etmiyorsanız, TSK yüzde yüz hatalı dahi olsa ona da tek kelime etme hakkınız yoktur! Anladınız mı sümbülcükler? Ve son olarak: 24 saat ağız dolusu küfrettiğiniz o TSK, bizim namusumuzun, haysiyetimizin, şerefimizin bekçisidir... Ve asla sâhipsiz değildir!.. Sabrımızın sınırını imtihan etmekten vazgeçin!..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |