Aydınlarımız ve Biz!

Artık fikir adamlarını mumla arıyoruz. Ortalık, bağırıp çağıran, slogan atan bir sürü lümpene kaldı! Fikir değil, slogan üreten olduk.

yazı resimYZ

Aydınlar ve fikir adamlığı hakkında çok yazı yazdım. Kendi çapımda fikirler ürettim; kimilerini yerdim, kimilerini övdüm!
Fikir adamı ile aydın arasına mesafe koymaya çalıştım
Zira üst düzey bilgi birikimi olan bir entelektüel; bir düşünür olabilir. Birçok konuda yeni idealar ileri sürüp özgün fikirler üretebilir.
Entelektüel dünyada kendisine yer edinip arkasına bir müritler yığını alarak toplumun bir kesimini etkileyebilir. İşte bunun adı fikir adamlığıdır
Ancak bu, aydın olabilmek için yeterli bir kriter değildir. Çünkü aydın olmanın birinci şartı vicdan sahibi olmaktır
Aydın olmak, hakkın, hukukun, adaletin ve ezilenin yanında durup sosyal eşitliği savunmak; ezenin, sömürücünün, müstemlekecinin, adaleti yerlerde süründüren dikta rejimlerinin, savaş çığırtkanlarının, Beytülmalı talayanların karşısına dikilmektir
***
Karşı tarafın bariz ve somut örnekleri ise; son aylarda hayatlarını kaybeden Engin Ardıç ve Mehmet Barlastır
İkisi de üst düzey bilgi birikimi olan birer entelektüeldiler. Fakat onlar, gücün ve güçlünün yanında durmayı tercih ettiler ve yıllarca didinip edindikleri bilgi birikimlerini çöplüğe süpürdüler
Açıkça yazıyorum: Bilgelikten lümpenliğe tenzil ettiler ve komşu köşelerdeki zırcahil yazarlar gibi sadece polemik ürettiler
Başka bir pencereden bakılınca olayın özeti şudur:
Muhalefette iken fikir adamı gibi görünenlerin, iktidara yamanınca cilaları döküldü, aslında amigo oldukları ortaya çıktı
***
Mesele odur ki
Günümüz Türkiyesinde aydın sıkıntısı var
Son günlerde yeniden ve sil baştan okumaya çalıştığım Cemil Meriç ile Kemal Tahire takılı kaldım
Çok saygı duyduğum iki aydın insan, iki mütefekkir
İkisi de iyi derecede Fransızca biliyor; ikisi de Fransız aydınlarının etkisinde kalmış
O Fransız aydınları ki; Batı Aydınlanmasının baş aktörleridir
Jean-Jacques Rousseaudan René Descartesta, Victor Hugodan
Honoré de Balzaca, Voltaireden André Gidee, Emile Zoladan Jean-Paul Sartrea kadar dünyayı güneş gibi aydınlatan fikir adamı ve aydınlardan etkilenmemek mümkün değil zaten!
***
Ve bir daha mesele odur ki
Batı, kendi aydınlarını baştacı etti Onların fikirlerini, düşüncelerini hem kendi okullarında okuttular, aydın nesiller yetiştirdiler, hem de onların fikirlerini bütün dünyaya yaydılar
Biz de aydınlarımızı ceza evlerinde süründürdük
Kemal Tahir, 63 yıllık ömrünün 12,5 yılını hapiste geçirdi
Eserlerini, küflü ve karanlık mahpus damalarında, mum ışığında samanlı sarı kâğıtlara yazarak meydana getirdi
Cemil Meriçi hapse atmadık ama önüne kale surları çekerek eserlerinin geniş halk yığınlarına ulaşmasını engelledik
Çünkü bize Platonun Mağara Alegorisindekiler, ya da Cengiz Aytmatovun mankurtları lâzım
***
Kimleri hapse atmadık ki
Al gözüm seyreyle:
Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Hüseyin Cahit Yalçın, Necip Fazıl, Orhan Kemal, Refik Halit Karay, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Aziz Nesin, İlhan Berk, Can Yücel ve daha niceleri
Resmen komedi olan da var: 28 Kasım 1961de İstanbul Polisi, bacağında Moskova yazılı kâğıt bulunan kargayı nezarete attı
***
Günümüzdekileri sayarsam beni de hapse atarlar
Doğrusu; diyabet, nefes darlığı, kolesterol, yüksek tansiyon, ülser ve siyatiklerle boğuşurken, bu yaşta mahpus damlarında sürünmek istemiyorum
***
Günümüz fikir adamlarımızın, aydınlarımızın da önüne Çin Seddi ördük
Medya yoluyla halka ulaşanların kalemini kırdık, mikrofonlarını ellerinden aldık!
Bir kısmı çekti başka ülkelere gitti
Yetişmiş gençlerimiz Batıya kaçıyorlar. Özellikle tıp doktorlarının gittikleri yazılıp çiziliyor
Yetişmiş gençlerimize sahip çıkmak yerine Giderlerse gitsinler deme gafletine düşüyoruz
***
Çünkü
Cehlin karanlığında boğulmamız ve cehalete teslim olmamız isteniyor
Çünkü
Düşünenlerin, düşünülmeyenleri düşünmesinden ve ifade etmesinden korkuluyor
Çünkü
Cahillerin, cehaleti kutsadığı bir dönemi yaşıyoruz
Çünkü
Tevfik Fikretin yüz yirmi yıl önce tespit ettiği gibi Kendi yarattığımız puta tapmamız isteniyor
***
Artık fikir adamlarını mumla arıyoruz. Ortalık, bağırıp çağıran, slogan atan bir sürü lümpene kaldı!
Fikir değil, slogan üreten olduk.
Cemil Meriç Karanlık kinlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlığıdır, slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. Şuurun sesi çığlık değildir. Yabani bağırır, medeni insan konuşur diyor
***
Yazıyı Dücane Cündioğlundan kısaca bahsederek bitirmek istiyorum
İstanbulda doğduğu için hayata bir sıfır galip başlamış şanslı insanlardan biri
(Benim gibi, kuş uçmaz kervan geçmez, Allahın dağında doğmuş olsaydı; o da benim gibi cehaletinin perdesini yırtmak için bir ömür harcardı!)
O da hapis tecrübesi yaşatılmış bir aydın
Bana göre bir filozof!
Geçenlerde YouTubeda iki buçuk saate yakın canlı yayınını izledim
Çok dolu bir düşünür ve yazar
Backgroundu sağlam Arapça, İngilizce, Almanca, Fransızca ve İbranice bildiği yazılı
Cehalete teslim olmadığı için; önü kesilmiş, kalemi kırılmış bir aydın
Geniş halk kesimlerine ulaşmasına izin verilmiyor
Kendi deyimiyle Twitterda, önceden 140, şimdi ise 280 harflik bir mecrada, aforizmalarla halka ulaşmaya çalışıyor
Bir nevi Sehl-i mümteni çabası
Ve her aydın, her yetişmiş insan gibi o da şahsında bir miktar kibir barındırıyor
***
Gırtlağımıza yapışan cehaletin pençesinden kurtulmamız gereken bu dönemde, üç satırla da olsa, etrafına ışık saçan bir şahsiyetten söz etmek istedim
Çünkü kendisine âlim etiketi yapıştıran yarı cahillerin içinde boğulmaktan birazcık da olsa sıyrılmak istedim
Hayır, kibirden Allaha sığınırım. Son cümle sadece bir durum tespitidir

Başa Dön