Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe |
|
||||||||||
|
Ben derdimi acımı dörtlük ve şiirlerle ifade ediyor yada etmeye çalışıyor nefes alıyorum adeta ... İşe yarıyor mu onu bilmiyorum... Hiç dertsiz kalmıyor başım, gönlüm ve gözyaşım. Sessiz sessiz yudumluyorum boğula boğula... Gözyaşım akmıyor dersem yalan olur… Bu dertlere sessiz dertsiz yığınları düşündükçe şaşıyorum üşüyorum ve dörtlüklerle düşünüp dörtlüklerle koşuyorum… Dörtlükler ruhumun ve gönlümün gözyaşları.Gözünde yaşı olmayanın gönlünde baharı olamaz… Hem buyurmadı mı ''Çok Ağlayın Az Gülün” Kainatın efendisi… Nasip İki ayrı âlem görmeli insan, Sadakat sahibi görecek er geç. Gayeden bihaber yoksa heyecan, Takılma ahmağa bir selam ver geç. Mersi Mersi bay bay bravo, rep doldu iliklerim? Düşman oldu kültüre, Moda'lı sülüklerim. Edep kökünden feda,defileli bayraklar, Yıkın arsız düzeni, yıkın kötülüklerim! Fısıldar Yer gök hep fısıldar Bâki'yi insanlara, Öteleri tattırır ölümsüz vicdanlara. Sonsuzluğun azmiyle gürül gürül beraber, Safını belirleyip ne mutlu koşanlara... Çile Hep böyle sessiz mi yoksa çileli Micingirt çiledir bildim bileli Sükût eder bazen, bazen bir selam Onu dertli eden şu gurbet eli Berceste Gözlerin berceste O'nu severek, Mahremi tılsımla hep gizlenerek. İnce zülüflerin mistik kokulu, Üç beş lokma sevi birde sen gerek. Kadın Köpüren tebessüm içimde bade Ötenin şevkiyle ruhumu sarar Eşsiz hazinedir lakin dünyada Vuslatı bilmeyen eş neye yarar Sürmelidir Mavi yeşil pembe mor ela göz sürmelidir Çöl kokan yaşlarını yarama sürmelidir O yaşa muhtaç ruhum, o yaş kucaklar beni Leyla için dökülen gözyaşı sürmelidir Hasbıhâl Her yerde tesbihat zikir var ama Bilmem ki orkestra nasıl görünür? Yâr ile hasbıhâl belki zor ama Avare düşlerim vuslat bürünür. Ümit Ümit varım ümit var, umut vardır bilirim, Dava büyük, yol uzun; mazlumlar medet bekler... Kol gezse de Nemrutlar İbrahim'le gelirim, Şakıyacak bülbüller, gül kokacak çiçekler... Hayret Sevgiler çıldırdı sevgiyi seyret, Değerler yerlerde millet ha gayret. Acı bir tebessüm benimki zaten Aziz Valentine sana ne hayret! İstemezler Allah bilir işini hele sabır yemezler, Geçiciyi terk edip ebedi istemezler. Arada bir bayramda secdeye gittiniz mi? Müslümanlık eyvallah mabedi istemezler. Kan Pıhtısı Bir damla kan pıhtısı,üç beş nefes bir cenin. Kibir gurur gösteriş,canı çıktı hecenin, Afaki hülyalarla koca ömür geçerken, Ne faydası var idi kaygısız didişmenin? Ey Cân Eşya benim âşıkta ben er de ben Hayat ölüm gül cemâle perde ben Günah benim vebâl de ben nurda ben Söyle ey cân sen nerdesin nerde ben Amiral Gemisi Adam dine düşman irtica yafta, Gırtlağı kin kusar midesi rafta! İzzetten bihaber zillet sızdırır, Kökünü araştır hangi tarafta! Bedduâ Hak batıl bedduâ ve kirli savaş, O dehşetli davet gelinceye dek, Sıların döküldü bak yavaş yavaş, Ne yazık! Uğultu böyle sürecek. Bihaber Bir elimde davul bir elimde zil, İdrakten nasipsiz, O'ndan bihaber Nefsim itirazda, hadi be rezil... Gönlüm boş gözüm boş, sondan bihaber... Müftüymüş! Tefekkürü yönetmek halin istikbalidir Ve milletim sabırlı,sabırlı ahalidir. Hedefiniz çok arsız ve gerçeğe perdeli, 'Benim dedem müftüydü' çözülmüşlük halidir. Ecel Ölüm elleşiyor ecelde sende, Ses verir her nefes hemen ensende. Ufukta bekliyor belki fısıldar, Ümit ve endişe var mı kasende? Evrim Dilinden akseder âdemin şanı, Lisânı kirletir nefs-i zebânı Azgınlaşır bazen yazık esefler! Kendine benzetir masum hayvanı. Ömer Ekinci Micingirt Hakikat Ne devrimci ne faşist, Ne Yahudi ne Budist... Beni bana bildirdi, Hakikat kutsi hadis... Örtü Sükûtun sırrıyla ağlayan sesi, İdrâke çalış hem çevir suratı! Aklın ermiyorsa sen neyin nesi, Senin haddin midir örf ferâgati! Öteki Bâb-ı Âli yokuşu,idrâk noksan gözü aç, Dudağını bükerek buyuruyor öteki! Köşeleri zaptetmiş 'Zât'ı tespite muhtaç, Tedhişlerin sonu yok,biz neciyiz biz peki? Şükür Her gece beynimde tekleyen fikir Pervaz et gel diyor müjdeli zikir Dermansız dünyamda şafak doğmadan Belki de yaklaştı kavuşmak şükür. Şöhret Dolaşıp durma öyle şöhretin ortasında! Aygırlarla iç içe, arsız ata bin hemen, Paye yoktur bedelsiz, girdap var sonrasında, Bu Micingirt ne söyler,bu dörtlükler ne menem? Bireysellik Şaşarım insanlara fısıltıya ne gerek, Gerçeğe seslenelim nefsimizi ezerek. Bireysellik zillettir peki kimler yaparlar? Ahmak ile aptallar idraksiz gizlenerek... Tesbit Parazitler sardı kene pire bit, Devirir peş peşe kadehler gel git. Susta bir kulak ver hey insanoğlu! Kantarsız, kıstassız ne acı tesbit. Riya Öteye yönelmeyip sonsuzluğa bürünüp, Sokakların derdinde değilseniz hürsünüz. O'nu idrak etmeyip eder gibi görünüp, Kendinize varsanız neyi üfürürsünüz. Şarap Hep asi hep isyankar,gayrı meşru ve yasak... Rubailer dolaşır,nerelere yamasak! Ki O'na muhtaç herkes,şarap Hayyam ve azap... Bu simsiyah şairi şarapla mı boyasak? Şiir Yüzlü Tufanın iklimi hep avaz avaz Gürledin tek yürek arada yer yer Birkaç tane dörtlük üç beş tane söz Hep beni alt ettin şiir yüzlü yâr Şükür Her gece beynimde tekleyen fikir Pervaz et gel diyor müjdeli zikir Dermansız dünyamda şafak doğmadan Belki de yaklaştı kavuşmak şükür. Tolerans Hafızalar yosun tutmuş liyâkatten eser yok, Yalan-gerçek,isli-paslı hikmet heba ve sır yok. Tolerans mı kurşunlandı dolu dizgin peş peşe, Yaşıyoruz mefkûresiz anlatsam ne tesir yok. Yaban Arısı Nesilleri köksüz köpek sürüsü Kime ne anlatsam bizden birisi (!) Bir çirkef ki sorma kökünden cüda Yerli bal yapar mı yaban arısı! Zevk-Sefa Seyrettim arkasından perdenin aval aval, Kucaklarken rahatı vuslata perde düştü. Bir tarafta yas vardı bir tarafta karnaval, Hesap derin başladı her yanım derde düştü. Akıl Gerdan kırıp raks eyledik, Hakkı akla hapseyledik, Ne söz verdik ne söyledik, Niçin böyle arsızız biz? Teşvişler Yaklaşıyor zeval hızla ard arda, Kim bilir belki de sırdır bu işler. Belki şimdi hemen belki ilerde, Herkes ayrı telden ayrı teşvişler... Bâde Bir ömür boyunca elinde bâde Kendini hatırla sen neyin nesi Vebalin sırtladım senden ziyade Töhmette bıraktın hemen herkesi İçinde Mor mevsim bekledim gözleri ela, Ve kime rastladım her yanı titrek. Kul azmaz ise gelmezmiş bela, İnsanın içinde gezer engerek. Huzur Karun sokağında huzur ararken Bulutlarda buldum bir sabah erken Bir büyülü iklim Bilâl mi Bilâl Dağ taş oldu dümdüz sarp yokuş derken Biriktir Şu karşı mezarlık şehit şüheda, Çınarlar heybetli selviler diktir! Bu kutlu yolcular yükselen sadâ, Yokluğu yok eyle varlık biriktir! Aşk Ve Vuslat Aşk ve vuslat iç içe, belki bir tatlı savaş Sessiz sessiz derinden, günbegün birikiyor Sende buldum kendimi usulca yavaş yavaş Biri elimden tutmuş, beni bana çekiyor Gizemli Renkler Hüzün yamaçlarım neşve bezenmiş Bir müthiş cümbüşün bucağındayım Gülün fısıltısı vadiye inmiş Gizemli renklerin kucağındayım Serzeniş Yüreğimde yüreğin esrarlı bir serzeniş Belki acı sallantı belki de bir işkence Musikili sessizlik, gizemli bir bekleyiş Yine tütmeye başlar gelir belki bu gece Monşer Biz bir yuvarlak masa,sizde monşer muhakkak Mektepler size kaldı,kaç asırdır ne alâ! Tafra tuzak ve yafta,siz akıllı biz ahmak(!) Uyuyan dev uyandı sanma uykuda hâlâ! Yokluğun Bir başka senfoni ruhum derince Sıkıyor yokluğun irkiliyorum Tül gibi yüreğim inceden ince Bendeki azabı ben biliyorum Tahtaravan Yollar koyu hep gürültü hep havan Geçti günler içi boş bir karavan Ve uçurur hülyalarım anbean Benlik ve ben sürekli tahtaravan Rengârenk Bu renksiz yüreğim hep seni arar Sessizce gezerim nere gidelim İzaha ne hacet senin rengin var Rüyalar rengârenk gel seyredelim Gül Ve İklim Sus be kardeş gül ve iklim huzursuz Ta uzaktan sessiz sesiz sus gülme Gül yağıyor ara ara kusursuz Gül ve iklim kader bu ya üzülme Akif’le Şiirden yapsalar mezar taşımı Akif’le yan yana hemen iç içe Safahat okurken dönsem başımı Sessizce ağlaşsak keşke her gece Seninle Beraber İçimde yükselen ismini tutsam El ele baş başa yorgun halimle Seninle beraber seni unutsam Kendimi bağladım kendi elimle Zümrüt Gözlü Sahilsiz bir deniz düştüm aniden Dalga vurdu korsan vurdu yel vurdu Düşe kalka azgın gece sopsoğuk Gece değil zümrüt gözlü kul vurdu Hisler Gözyaşını gözyaşımla biledim Hislerimi hislerinle eledim Meçhullerin meçhulümün mihengi Hep seninle, seninle sendeledim Keşke Matarası Tükenirken anbean, aklımın verâsından, Kuşatıcı ses duydum, bir kapı arasından. Kalbi bir münasebet, cezbe üstüne cezbe, Keşke bende içseydim, “keşke” matarasından Hiç Gitmesen gelmesen de, hoş üslupla yâd eyle, Bizi beni bırakıp, hal ile cihad eyle. “Hiç” heybende yok ise ve “gözyaşı, tebessüm” Uzaklaş hep kendinden, çok ağla feryad eyle! Âdem Ol Bu nasıl bir hakikat, ruh var iken deri ne, Asabiyet kezzabı… Kim soktu içerine? Varılmaz bu gidişle varacağın vadiye, O’na dayan Âdem ol, razı ol kaderine. Af Büyülü tek hece, bence iki harf İki de gözyaşı, reçete tarif Ve başlar orkestra sesler duyulur Müthiş tek kelime müthiş maarif Yirmi Sekiz Malum düzen kuruldu herkes bir köşe tuttu, Melun şeytana inad, gelen bizi uyuttu. Şahadetsiz bir hücum magazin ve irtica! Biz şubata koşarken onlar hamutla yuttu. Puhular Dupduru duruldu, bulanık sular, Karanlık sönünce kaçtı puhular. Virane son buldu ufuk göründü, Yakarak terk etti köhne duygular! Kuğu Sessiz fısıldaşır sahilde kuğu, Eğilip kalkışı endamı tuğu… Zarafet aşk güven asil ve sakin, Narin ve gizemli hep buğu buğu… Kıvılcım Ah hislerim duyulsa, derdimi açabilsem, O solgun yüreğine kıvılcım saçabilsem. Çılgın kumrular gibi mevsimleri delerek. Tekrar tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem... Yandı Züleyha Çölün ortasında Yusuf bir vaha, Görünce cemali yandı Züleyha. İffetin reddeden cazibesiyle, Sığındı vuslata zindan aşk ceza. Müdekkik Kendimi filozof arif sanırım Çıkmaza düşünce paralanırım Oysa O'nu görür her an müdekkik Darvin mektebinde yaralanırım Zâhid Ben’in yüzündeki perde, Beni ben düşürdü derde. Takva zühd tuş,zaman kırık, Zâhid başıboş,aşk yerde… Tafra Çadırın tafrası bir deli rüzgâr, Bu ne hal acaba bende de mi var? Gözümün önünde ruhumun dibi, Korkuyorum abi gülüyor mezar... Cadde Şak şak ile izledim izzetten alıkları, Tereddütsüz dolaşır, zillet kayalıkları! Gülüp geçen çığlığım, sükût rengi ızdırap, Cadde şehvetli şölen, etten kalabalıklar. Götür Beni Daldım eski günlere, ağzımda nurdan meme, Okşasın gözlerimden, götür beni anneme. 'Ana gibi yâr olmaz' Leyla kimmiş arkadaş! Öpsem ayaklarından, haramdır cehenneme. Mavera Bizim eller kubbelerden fark olur, Yaşayanı ziyâ, nurâ gark olur. Cazibe aşk izliyorum ıraktan, Masivadan maveraya terk olur Şatafat Ruhumun terk edişi; varlık yokluk bir anlık, Gündüz geceye gebe, benimkisi karanlık... Şatafatlı dünyamda, ölüm hep beni bekler, Şu Micingirt ne söyler, yaşasın unutkanlık Taş Ancak ve sadece seslenişte naz, İdrak ve gözyaşı,zorlanmadan yaz. Çok şeyler va’z eder üç beş damla yaş, Nankör ve elitler taş ağlayamaz. Solgun Rüyalar sizin olsun, vedalara katınız. Yâr olmak bedel ister, bu mu liyakâtiniz? Geceye doydum artık, nerde kaldın meşale, Gel gitlerle iç içe, hapsoldu takatiniz. Gen Ve Harita Aynen tarih gibi, gen ve harita, Durmadan soruyor bizim kerata. Genimiz Türk ama; renk gök kuşağı, Zaman derin kuyu,bilim safsata. Mefkûresiz İzzet zillete feda, ben içinde ben varım, Tefekküre elveda, düşüncem itibarım. Edep erkân ve mazi, öfke celal ve inat, Mefkûreyi terk etmiş, beyinsiz canavarım. Moda Yırtıldı tüm perdeler, dünya denen odamda, Çıplaklığa büründüm, elbisesiz modamda. Kol geziyor yosmalar,”hancı sarhoş han sarhoş” Ruhum kime müptela, muhabbet yok bâde’mde. Şiir Gibi Şiir gibi gözleri,gözlerime sürüyor, Nazarının işvesi içime üfürüyor. Tüllenen rayihası tevbe olur dudakta Çöl kokan renkleriyle bana ümit veriyor. Hiç Saymış “Kim görmüş cenneti, o cehennemi” Hiç saymış galiba Havva annemi, İfade pek bozuk, asi besbelli. Bunun savaşı hep kutsal dinle mi? Hodbin Her ses her rengi,göremez hodbin, Himmete kapalı,ben diyor hep ben. İçime püskürür maşuk duygular, Ruhuma tattırır aşkı hudabin. Kurban Sen büyülü bir sevda, sen renklerin alısın, Ben de ben’i fark eden, ruhumun abdalısın. Gönlüme düşen meltem,kurbanlar sana meftun, Sen kutlu bir macera, sen balların balısın. Deli Sanki birşey üflüyor,müminler telaşede, Bizim köyün delisi,en önde baş köşede. Arada bir tebessüm,'Hû hu' sesiyle inler, Secde iklim müsait,tevbe eyle haşa de. Kılavuz Ses renk hüzün ahenk, yol boyunca işaret, İşarete ne hacet, kılavuzu sen yâr et. Kuşatır nazarıyla seni mavi duygular, Büyü sarar mest eder, cezbe tüter esâret. Derin Vadi Kin girdaba sürükler, ben tedirgin rahat siz, Sessizden ses geliyor, vakitsiz ve sıhhatsiz. Monşerli süvariler, hazır kıta bekliyor! Kaleler elden gitmiş(!) derin vadi rahatsız. Ufuk Apayrı âlemde her şey silindi, Ufuksuz ufukta kaybolup gittim. Yoklukla birebir aynı filimdi, Varlığın elini ittikçe ittim. Var Ya İçimde yükselen duygular var ya, Şiirsel çağıltı, yorgun ve kıraç… O bahtsız sineler Leyla yakar ya, Ben sana ben sana hep sana muhtaç. Manzara Şehvet baronları, ihtiras nifak, Haktan dem vuruyor şu deyyusa bak! Tek derdi milletse kin, savaş niye, Hep aynı manzara, aynı ittifak. Eşik Tıpkı insan gibi uzanır eşik İki ayrı yöne mânâ bileşik Girişte çıkışta bir şeyler söyler Aklım hep tabutta gülüyor beşik Dikizleriz Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz, Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz? Mevsim zaman kâinat, çözülüyor ırmaklar, Tıpkı bir mecnun gibi,çakırkeyf dikizleriz. O Ve Ben Şiir sahilsiz derya, dalga boyu her nokta, Sonsuz sükûn sesleri, yokluk varda var yokta. Hayret duygu iç içe, hece hece levhalar, Yürüyoruz o ve ben, yapayalnız çoklukta. Geceler Ateş yüzlü geceler, iniltili kütükler, Er bıyıklı gayyalar, artakalan sürtükler. Vicdan yeksan besbelli, hissiyatlar serseri, Sessizliğin çığlığı, sessizliği dürtükler. Eks Dosdoğru hayat dolu, zamanı kim eğecek Fecir kuşluk saniye zerre eskimeyecek, Zaman geçmişte saklı, zaman şimdi taptaze… Yolcusu hiç bitmeyen zaman 'eks'mi diyecek? Babannem Nedense eksilmez gözlerimde nem, Birşeyler görüyor belki cehennem. Yaslanıp geceye ben keşke derken, Çok ağla,çok ağla derdi babannem. Bir Katre Eksik bir katre iffet,likralı basmaları, Alev alev kol gezer,nerde kim bunu bildi? Her tarafta başköşe Manukyan yosmaları, Karardı mor tepeler yosma leyla kesildi. Bakışlar Bıçak sırtı sözleri, aşk vakti şafakta yaz, Bakışların çok derin,üslûp latif hem ayaz. Gözyaşın dem sesleri,ürkek ve kalabalık, Uzaklaşma kendinden, ağlaşalım gel biraz Ebâbil Bu şehir boğuyor boğacak gibi, Ölümüm şafakta doğacak gibi. Dört bir yan Ebrehe,kalemim ürkek, Dokunsam Ebâbil yağacak gibi... Kolbastı Kolbastı da ayaklar,sinelerde çıngırak! Çılgınlık öğütüyor,kim zanatkar kim çırak? İnsanlık dünden firar,yaşa sen Nesl-i Cedid (!) Çukura düşen adam,tepinip keyfine bak. Hercümerç Göğ kesik yer kopuk, bir acayip gen aldım, Hep acı tebessüm, gün gün sattım gün aldım. Meğer ben pek gamsız, her kelimem meyhane… Kavgası belirsiz, hercümerçten bunaldım. Metruk Günahkâr aşikâr, indikçe indik, Çağdaşlık atına mahremsiz bindik. Köşe bucak metruk, üslup pek köhne, Şen şakrak tepiştik, gamsız didindik. Kırık Sandalye Koca koca koltuklar, Adalet yok,hukuk var. Yaşa! Kırık sandalye El-Adl,Cenab-ı Hak var... Dikizleriz Gözü dönmüş dünyanın hakikati bizleriz, Şu iklimi kim bozdu, kimi kimden gizleriz? Mevsim zaman kâinat, çözülüyor ırmaklar, Tıpkı bir mecnun gibi,çakırkeyf dikizleriz. Eşik Tıpkı insan gibi uzanır eşik İki ayrı yöne mânâ bileşik Girişte çıkışta bir şeyler söyler Aklım hep tabutta gülüyor beşik Gitgide İhtiyar gölgeye yatmak iyide, Bu kadar miskinlik gelmez yiğide. Belki de beklenen günü bekliyor, Benim de kıt aklım gitti gitgide. Enâniyet Onlar peşimdeydi hep ben en önde Kibir caka çalım ne var 'ben'de var Aczimi fark ettim sonun önünde Son anda terketti bu üç kafadar İfşa Islak zarf doğurdu bulanık sular Yer yer faşoluyor hain pusular Düşman da bir sevinç bende ızdırap Cunta vadisinde köhne duygular En Yahşi Hüznün yahşi cehren yahşi ten yahşi İsmin yahşi aşkın yahşi sen yahşi Tıpkı bülbül sensiz yeşil kubbeler Sana meftun sana tutkun en yahşi Ziyâ İklim Sağ-Sol,Kürt-Türk ne varsa, Edirne’den ta Kars’a… Hakikatle tüllenip, Ziyâ iklimi sarsa. Manzara Küfrün baronları, ihtiras nifak, Haktan dem vuruyor şu deyyusa bak! Tek derdi milletse bu savaş niye, Hep aynı manzara, aynı ittifak. Tabak Hırs beynim kemirir eller şakşakta, Sokaklara inat, yok yok tabakta. Aklım döktürüyor irfan yok amma, Ruhumu göresin tabağa bak da.... Gazel Gibi Artık sonbaharım ben gazel gibi Anbean çöküyor sonun kubbesi Kefene yaklaşan beyaz el gibi Uzanır ruhuma ölümün sesi Büst Leyla’ya ser çekmiş Leyla’nın üstü, Vuslata engeldir Mecnun’un büstü. Kim bilir göz kırpar belki ihtimal, Hiçlik sütununda bir akşamüstü. Yapayalnız Sensiz yine yaslanmışım bir dağa, Senin ile sen-ben yazdım yaprağa. Yapayalnız rüya bu ya ikimiz, Sığınmışım Veysel gibi toprağa. Bir El Tutsa Şuh sükûtum duyulsa, derdimi açabilsem, Mecnunlara karışıp saçtıkça saçabilsem... Zamanın inadına mevsimleri delerek, Bir el tutsa elimden, kaçtıkça kaçabilsem... Yemyeşil Geriye döndürelim, yemyeşil rüyaları, İhtimal gözlerini, istemem güyaları. Dörtlük deli gömleği, gözlerin kadar tatlı Biz bize seyredelim kanatlı hülyaları. İp Ümit kasem yumağını eğirtsem, Düşe kalka son durağa seğirtsem. Ne gam artık ipi sıkı tutmuşken, Zaman bozuk mevsim savruk bir gitsem... Boş Pervane Her dem ömrün bitişi, yolları tutuverir, Ölüm beni hatırlar, zaman unutuverir. Ben ise boş pervane boşa kanat çırparım, İnayet, af, sonsuzluk inşallah tütüverir... Pamuk İpliği Her yerde sapsağlam kendir var ama; Belki de benimki pamuk ipliği. Yazıcı dokunma dinmez yarama, Terk ettim ben zaten şuh edipliği. Ömer Ekinci Micingirt Ey! y yokları var eden dertlilerin tabibi, Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme. Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi, Nisyanıma terk edip beni senden ayırma. Ömer Ekinci Micingirt Hesap Her akşam sabaha mutlak erecek Mağripten maşrığa aynı saatte Görecek dehşeti herkes görecek Günah yıkanırken gayyalı katta Ömer Ekinci Micingirt Teşviş O'nun ikliminde hoş olur işler, Sevda olur, azık olur, aş olur. Kurak etti şu gönlümü teşvişler, Ariflerin gözü gönlü yaş olur. Ömer Ekinci Micingirt Gazze Fosfordan mağmalar güneşi yaksın, Süt kokan eyvahlar ortaya çıksın! Belki bir Osmanlı gelip tekrardan, Vicdana üfleyen ses duyacaksın. Ömer Ekinci Micingirt Unutma İçim hep kasırga tutsak etmiş gam, Sinem delik deşik, çekil be adam! Ve ömür çok kısa unutma sakın, Ruhum hep ızdırap eyvah da yaşam. Dil Bazen eşsiz tekmil, isyankâr yer yer … Küfrün körüğünde ben’i de geçer. Dil şeker şerbet bal, irfan’a tedbil, Cahil kucağında zehirli hançer. Ey! Ey yokları var eden dertlilerin tabibi, Bu inleyen yüzsüzü huzurundan çevirme. Ey yüceler yücesi acizlerin sahibi, Nisyanıma terk edip beni senden ayırma. Koşun Zaman elleşiyor ecelde sende Ses verir her nefes hemen ensende Koşun koşun koşun, hesap bekliyor Secde ve gözyaşı var mı kâsende! Vesile Vesileye hissettir, koş kendine bu sene, Prangadan boşanıp, o iklime gelsene. Hedef büyük gaflet pek, öte ufukta bahar, Taptaze bir his ile aşk ve vuslat desene. Son Nokta Hayat bir fısıltı, ne derse desin, Sonu yok,son nokta yeri herkesin. Sahilsiz yürüyüş kıyı engebe, Koş tekne geliyor yolcu nerdesin! Kul Hakkı İster milyon defa tavaf eyle sen İsterse yaş döküp sevap eyle sen Kul hakkı seninle paslı pranga Gerçeği fark edip af, af eyle sen Nisyan Aşka şarap içirir, nisyanların kırığı Meyhaneye bağladık, tekkeyi ve sarığı Yok, ötede ümid ye’s, ötenin endişesi Mahşerin gayyaları Ömer’ın hıçkırığı Ömer Ekinci Micingirt Yusuf’un Beni âşık edip; yaram deşmeyi, Sevda kazanında yanıp pişmeyi, Bilir misin sabrı, aşka düşmeyi Yusuf’un sabrından bana da gönder. Ömer Ekinci Micingirt Hodbin Her ses her nefes,göremez hodbin, Himmete kapalı,ben diyor hep ben. İzlerken püskürür maşuk duygular, Ruhuma tattırır aşkı hudabin. Sonsuzluk Tevbeler yerine mutlak erecek Belki de günahla aynı saatte En acı dehşeti kimler görecek Sonsuzluk son bulur gayyalı katta Yağlı Sicim Düşündüm hamalı, yağlı sicimle Tükeniş başladı bütün gücümle Kurtuluş tek hitap, işte o cümle Sen affedicisin, affı seversin... Gül Olur Sen ağlama yoksa bana hal olur Gözyaşların içim akar bal olur Cehennemi yaş söndürür bir tanem Sen gel bana hicran yanar gül olur Efendim Yokluğun kuşatır,deme çileli Sensizlik çiledir bildim bileli Sükût eder gönlüm sessiz derinden Takatim kalmadı gittin gideli... Firuze İstemem ben paye nişan endaze, Altın çağın her zerresi taptaze. Sonsuzluğun ahengi ve tefekkür… Ruhum sarsa semavi bir firuze. Derbeder Tıpkı mecun gibi dön bak âlime, Cismi eşşek yükü taşır bi haber. Bir bilene sordum bir ahvalime, Şakağı karartmış benden derbeder. Züleyha’yı Sen geceyle baş başa, ben ise telâşe de, İsmini hecelerim adeta her köşede. Ellerimde ellerin, rüya ne kadar doğru Züleyha’yı hatırla, tevbe eyle hâşâ de. Bir Ömür Gönlüm her zaman senin, hoş üslupla yâd eyle Tebessümle okşayıp gözlerinle şad eyle Ruhumdan yükselen ses her yerde seni arar Bir ömür hep yol boyu, gönlüne serhat eyle. Sükût Güzeli Bir çiçek bekledim ayazda gelen Ve güle rastladım her yanı titrek Nihayet ruhuma açtı kardelen O sükût güzeli söze ne gerek. Renkler Gönlüme hissiyat, hislerin yer yer, Sendeki yâr renkler ben’i de geçer. Sensiz bir başkayım sana bürünmüş Sen heceliyorum, sensiz derbeder. Sızı İnan bizimkisi vuslata gebe. Sen benim yanımda saklısın aşkla. Aşkın kitabında yoktur engebe, Allah’ım kavuştur bana bağışla… İç İçe Hep bendesin sen bende, yokluk sesi var ama Hasret-hüzün iç içe, bende neşe arama. Zamanı itekleyip; hep seni bekliyorum, Sen efsunlu musikim, sen dermansın yarama. Terhis Ellerimi bırak yüreğimden tut, Mekânın içinde mekânı unut. Allahın indinde engebe yoktur; Terhisten terhise koşuyor tabut. Mukaddes Dudaklarımda ismi, sessizlik içinde ses, Beynim beni tırmalar, neden gülüyor herkes! İzafi gelgitlerim koşar meçhule doğru, Geceye iz bırakıp; hâlde yanış mukaddes! Ehil Susun “emaneti ehline verin”, İrade hak olur, endişe erir. Teslim Aslı gibi sesleniş Şirin; Yaş döken çok olur çöller yeşerir. Vuslat Vakti Kapayın gündüzü, söndürün sönsün, Ben yâre varmışım bir vuslat vakti. Yeşeren hislerim gece görünsün, Yâr bana küllenmiş közü bıraktı. Serhat Telafisi ağır,şehidim sen yat! Doksan bin çiçeği koklayan serhat. Sitem ediyorum amma ve lakin 'Var',yoktur; 'yok',vardır mutlak nihayet. Deli Diyorlar Beynim de aysbergler, neler neler var, Yâr deyip yâr deyip, yâr deyip arar. Belki bu arayış çok şeye gebe; Nedense hep bana deli diyorlar! Tökezler Ruhani derin hisler, aşk sarardı şiiri, Yorgun ihtiyar gibi, düşe kalka inlerdim. Karanlık sokaklarda getirirdim tekbiri, Ve peşinden tökezler, savrulur gülümserdim. Şüphesiz Tevbe ve misliyle mükâfat gelir, En derin mihengi, “keşke” evlerin. Günahsa çukurun dibe yükselir, Sebeb-i sükûtun kalp alevlerin. Beslemeler Zift yağıyor adeta, şeylerin en şeyinden, Bizdeki beslemeler, zıtların eşeğinden. Her yer acı intikam, izan irfan yerlerde, Vicdansızlık şöleni vâdi basın yayından. Köpekler Çobana sürünüp sürüyü bekler, Köpeksiz dağlara çakallar yağar. Çakaldan habersiz bizim köpekler, Sürüyü terk etmiş çobanı boğar’ Görmeler Aynalar da görmelerde bir perde; Yanlış ata oynuyorsun unutma! Kemâlini idrâkine göster de; Nankörleri görenlerle bir tutma Tanış Olalım “Gelin tanış olalım” ne deruni sözdeler; Çile ile yükselen, gönüldeler gözdeler! Tanzanya’dan Bosna’ya, Avrupa’dan Asya’ya Aşk, liyâkat Türkçeyle, bin bir renkle bizdeler! Kızlar Meğer üç harfliymiş, raks eden kızlar, Şimdi kaybolurlar, karanlık sönsün. Tıpkı kızlar gibi gece yıldızlar, Tekrar gelecekler,hele gün dönsün. Zaman Tıpkı benim gibi, pek sarhoş zaman, Yol boyu terk etmez, düşündüm o ân. İki ayrı âlem, birde tefekkür, Sanki gök gürledi, delindi tavan. Musiki Aşk döker dereye derin ırmaklar, Ruhları dindiren musiki saklar. Yüksekten uçuşan turnalarında; O’nun ahengiyle sayar parmaklar Vuslat Duygusu Çöle serap yağmur susayana su, Çok canı yok etti yokluk korkusu. Sükûtta hararet,çığlıkta sükûn; Tarifsiz yanıştır, vuslat duygusu. He Ya Hüzünle yürüyoruz, sanki o günden beri, Salmışız kendimizi, gâh atlıyız gâh yaya. Ve zümrüdî hıçkırık dağın gözbebekleri, Mevsimim son güzünde, gel diyiyorum he ya. Düğünüm Anlayamadınız mı, âdem olmak tek ünüm, İzzet zillet mahvoluş, pek zararda her günüm. Uhud, Bedir, Medine ve arşın gölgesinde; Hanzala’yla beraber, hüzün olsa düğünüm. İrkiliyorum Ben beni biliyorum, Gam keder gülüyorum. Tahsisatı düşündüm, Hayret, irkiliyorum! Emanet Her yaştan her renkten canlı et olsun, Sokakta yat çiftleş, sus lanet olsun! Dünya ve kâinat, hesap ve mizan, Boş ver ne fark eder, emânet olsun. Piç Ben hep samimiyet, içimden gelir, Bir şey olabilmek; hiçimden gelir. Aşklar tartışılmaz(!) aşka ihânet! Zürriyetin nedir, piç kimden gelir. Boyut Göğü dürtüklerim elimde sırık, Sokaklar zifiri, pencerem kırık. Günün tekrarıyla yattım şuursuz, Peşinden uyandım, tuttu hıçkırık. Aşk Değil Öyle yanıyor ki; yüreğim elle, Ölüm varlık deyip koştum ecelle! Zevkusefa tatmin aşk değil bil ki Bu nasıl bir düzen, nasıl mecelle! Silvan Hadsiz garez kin hile, perde üstüne perde, On üç kurban Silvan’da ve ülkemde her yerde… Ölümleri öldürüp, dirilişi fark eden; Peygamberden müjdeli, rütbe gizli siperde! Son Hadde Çıplaklığını giyinip; soyundum loş caddede, Yürüyorum berduşça mâna ile maddede. Nefse siper mi zekâ, belki büyük tehlike, Tahsisatı bitirip; tükendim son haddede! Ufacıktım Çokluğumu düşünüp, ben açlığa acıktım; “Zan”nım iri kocaman, insandan ufacıktım. Yiyip içip uyumak, hayvani bir mahvoluş, Yok mudur telafisi, cürmü ifşaya çıktım! Gaye Ne Usta ifşa eyleme, yöneliş kim pâye ne, Şair isen hem madem, şuara hikâye ne… “Her vadide gezerler”hüsrana uğrayanlar. Şan şiire ihanet, ediplik kim gâye Bizimsin Hikmetten sual olmaz, ismin gibi nazımsın, Kızıpta giittin amma, yinede sen bizimsin. Sözlerin karadelik,her sokakta izim var, Bazen gözümde şair, bazen kominizimsin! Müstesna Renk renk eşref-i mahlûk, o hâlâ derisinde, Asabiyet sus desem, şirk verdi nârasında. Zira dört başı mamur, mefkûre mi oda ne, Bu müstesna yaratık, insanlık neresinde! Kazan Okuyan yazan mı ben, Söz sazsız ozan mı ben. Alev alev her yanım; Kaynayan kazan mı ben. Nedendir Ben hülâsa o yâr için süslendim, Hiffet nedir, iffetine yaslandım, Yapayalnız meyusâne hislendim, Ağrım dinmez yüzüm gülmez nedendir! Neşretmek Ne edip der,ne göz nuru ne emek, Şair kimdir? Şiir nedir? Velvele. Baba ister duguları neşretmek; Şair öldü,şiir yetim gel hele! Sırtlamış Nefret verdi yaşadığı kuşağa, Gel de kızma İmralılı eşeğe! Semerini Avrupa’dan sırtlamış; Pislemiştir baş koyduğu döşeğe! Kisra Olmadı böylesi, hele yazları; Malum düzen çarptı, bizim kızları! Moda reklam para ve gösterişler Kisra’yla düşündüm düzenbazları. Çok Bugünlerde habire, sanki duçarım derde; Sevdiğine dert verir, şifa verip sever de. Zaman farz et tükendi, sönmeyen gölge var mı? Usta çok korkuyorum, rüzgâr tersten eser de! Şey Gibi Şeylerin ismini, aşka koyarlar, Bu aşktan dışarı, şey gibi yârlar. İffeti tepeler, zillet ekleyip; Soyunup giyinip, zifte boyarlar! Bir Duble Hüzünlü bir gecede, ruhum büyüdü yer yer, Ben gene şiir yazdım, siz de bana baktınız. Bir duble yaş düşledim, vakti değilmiş meğer; Sonra terk ediverip, fikri his bıraktınız! Deyyuslar Bak siyah komşuda sütbeyaz ölü; Deyince nedense hepten sustular! Dünyanın vicdanı kumla örtülü. Sömüren vampirler pek deyyustular! Caiz mi? Ribâ kıskacında evler mabetler; Ahengi yürüten sistem faiz mi? Nerede beşeri münasebetler Avam meclisinde susmak caiz mi? Hâşâ O Allah’ın indinde, yok ayrı gayrı var mı? Ümitsizlik ne peki, bu kulluğa sığar mı? Ses veriyor kâinat, görmemezlik ihanet! O şefkati yok etse; anne çocuk doğar mı? Hayal Gözlerimi kapayıp; aldırmam yorumlara, Eşyaya teslim olur atlarım derinlere. Hayallerde boğulur, hakikatte yanarım; Aşk harâret verince, koşarım serinlere. Ömür Ömür: kimine uzun, kimin de bir kelebek; Ömür: tıpkı huy gibi özünde sendelemek… Ömür: bazen de gölge, velilin sükûtunda; Ömür: kefeni biçip, zamanı rendelemek… Ölmüyorum Neden bu günlerde gülmüyorum ben; Şen şakrak olmak mı, olmuyorum ben Kulluk ve liyâkat, hesap ve kitap ; Nefesim burnumda ölmüyorum ben! Kepazelik Pimini çek diyor elinde silah; Peygamber ocağı, elbet he vallah Tespit pek müthişti; tam kepazelik! İtiraf eyledi, eşhedü billâh, Hüsnüniyet Avamda hüsnüniyet, ilmi sorana kadar, İnekteki basiret, tren görene kadar... Ve bendeki tolerans, bilinmezle perdeli; Bilinmezin ölçüsü, nefsi yerene kadar… Bendedir Huzurunda mıyım, ey yüce takdir; Neyin peşindeyim, söz etmek nedir. Gafletten kurtuluş, arayış haktır, Müspette bendedir, menfi bendedir. Kalbim Temiz Benim kalbim temiz(!) nefsim temiz der; Günah şakağımda kaynayan kazan! Flört tellal dikmiş aşk kubbemiz der, Şeklen oruçluyum, kısmen ramazan! Kraliçe Cehlin kendince kullan, zaaflarını azdır; Bedenine tâbi ol, taçla taçlandır seti! Çıplaklığa yürürken, aşkı kaybettim yazdır, Kahrolası yarışma,ortaçağ esareti! Dilsizler Dinleyenden ziyade, susanlar üzdü beni; Bir şey konuşmak gerek, düzen azgın düzeni! Haksızlık karşısında, susanlara ne denir? Deyyuslara değişmem, günahlarda yüzeni! Muşamba Gece ve gaz kokan, fitilli lamba, Hep seni hıfzettim seninle amma; Uyutmaz bu rüya, yat kalk ayakta, Bir ben yerlerdeyim, bir de muşamba... Tezek Nankörler sofrasında,sus söylemek huyumdur, Görenlerin ikramı “edep ya hu “deyimdir. Söz meclisten dışarı, nankör olamaz tezek; Tezekten bir öncesi, ihtimal varsayımdır! Muhakeme Ve her şeyim izafi, gerçekte davam tam da; Hakk’ı yaşamalıyım, hakikat kıvamında. Beni bana bırakma, esaretle iç içe, Ruhum alıver gitsin, bir bahar akşamında. Beşer İçgüdü topladım, zevk safa tattım, Güneşe üfledim bulutta yattım. Sözlerim izâfi, ufkum sınırsız Beşerden öteye bir mücazattım. An Sonsuzu düşündüm son bürüdükçe, Yelkovan koşuyor “ an” kürüdükçe. Ömrümü sattığım açgözlü zaman; Akrep tepelerim sen yürüdükçe! Israr Yaşamın sırrını ifşayla vurdum, Zannımı sırtlayıp gururda durdum. Gerçekler ölümlü kozama çarptı; Israrla üstünde oturuyordum! Zerzevatlar Neredeler bir bilsem şu sözde akil itler, Hem meclisten kaçıyor, hem meclisi kilitler! Ulan sayın haydutlar! Zerdüştçü zerzevatlar; Mahpustaki neyine, bankamatik gel gitler. Yıldızlar Yaşamın ziyneti,nurlu yıldızlar; Allahın bir lütfü değil mi kızlar? Ruhu ve benliği vurgun şefkate; Onlarla raks keder, gece gündüzler. Ödül Sen kin, nefret ürünü sen akrebin dilisin, Zehrin kursaklarında, sen Zerdüşt’ün külüsün. Sen Batı avlusunda,emir kulu zincirli; Sen Hamza’nın düşmanı, Vahşi’nin ödülüsün! Seğirtsem Hüzünlerim terk edip, bilmem ki nere gitsem, Düşen günbatımında, ömrü terse eğirtsem. Ruhum aç paramparça, yollar tutar akşamı, Çile vakti kuytuda, dertlerime seğirtsem. Duyuyor musun? Şehir de eşin beyin, köyde yiğidin erin, Mersi bay bay bravo; kurusun hây ellerin! Katlettin sözcükleri, duyuyor musun şair? Yerlerde paramparça, kurduğun hayallerin... Ses Veriyor Çınar gibi dayandığım öğütler, Meçhul asker Micingirt’te söğütler. Rüyalarım vazgeçilmez cellâdım, Ses veriyor ağ baba’dan şehitler! Mertebe Tüm akli mertebeler, şuur ötesi perde, Kıblesiz şartlanmalar mertebeyi sever de; Ve aklın göbeğinde, kim hatırlar mahşeri! Beynin kurtarsın seni (!) mertebeyle ever de. Gibidirler Hep kendine yaşayıp, zannı geçen kibirler; Görenlerin azabı, çukurun dibidirler! Ve gayeyi dert edip, teslim olan yiğitler, Sadakat noktasında sıddıklar gibidirler. Farkettim Terk edemediklerim, bugün yarın ve dünüm, Bulut gibi çilekeş, deniz gibi dolgunum. Tolerans aşk bilirim, seyredenin yüzünde; Farkı fark ettim artık, toleransta olgunum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Ekinci Micingirt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |