..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ama gene de dünya dönüyor! -Galilei
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Ortamsal > sermin filiz




9 Ekim 2011
Ufunet  
sermin filiz
Kara deliklerden birine denk gelmiş gibiydim, zaman yoktu, ben de bir fotoğraf karesiydim sanki, kendimi seyrediyordum. Derken muhtemelen tuzla buz olan bir vazodan gelen gürültü yırttı attı o fotoğrafı.


:BFBG:
Bazen çok kızıyorum bu şarkılara! Hiç anlamadığım dildeki bir şarkıyla durup dururken ağlamaya başladım. Neden ağladığıma tam aklım ermiyordu ama, seziyordum. Göz yaşlarım büsbütün durana değin başa alıp, tekrar tekrar dinledim. İnsanoğlu be, dedim, her şeye alışır, bununla ağlamamaya da alışırım, nelere alışmadım ben! Bilmem kaçıncıdan sonra müziği kapattım, etrafı yine sessizlik kapladı. Sıcaktan halleri kalırsa birbiriyle hırlaşan kedilerin miyavlamaları duyuluyordu ara sıra sokaktan, bir de ara sıra geçen arabalar. Herkes uyuyor şimdi. O da uyuyor mudur? Bu şehirde, bu saatte hala ayakta olanın ya bir derdi vardır ya da olsa olsa gece çalışıyordur da zorunluluktandır, aklı fikri de uykudadır.

Evler pencerelerini kendilerine göz eder, sokağı seyreder, evin bir derdi varsa da yine o gözlereden anlaşılır gibi gelir bana. Tabi her insanın gözünden nasıl içi anlaşılamazsa bu evlerin de böyle istisnaları olur. Şimdi bu saatte bütün gözler yumulmuş.

Masa lambasını kapatıp çıktım odadan, artık çalışılmaz. Gözlerimin karanlığa alışması çok da zaman almadı. Ne yapsam şimdi? Dışarı çı... Yok. Televizyonu mu aç..., ı ıh. Vantilatörü çalıştırsam, ama yok şimdi dardardardar... Gürültü istemiyorum, ayak seslerim bile yetiyor. Hem sıcak da hoşuma gidiyor. Soğuk, yalnızlık gibi, yatağın dokunulmayan yarısı gibi, sarılmamak gibi, oysa sıcak sarıp sarmalıyor, kendimden bir tane de beni saran varmış gibi. Hele terinin buharlaşmasına engel olacak bir de ufunet varsa havada! İğrenç mi? Değil tabii ki, kendini hissetmekten güzeli var mı? Aslında dışarıda hava serinlemiştir, inat değil mi açmıyorum camı da, bu evin de gözü kapalı sansınlar. Eski alışkanlıkla, buzdolabının karşısında buluverdim kendimi. Dünden kalan karpuzun kokusuna açıkta kalan peynirinki karışmış. Durdum. Baktım. Ne alsam diye düşünmedim bile, öylecene duruyordum işte. Biipbiiipbiiip ötmeye başlayınca irikilip kapattım.

Salona geçerken koridorun köşesinde biriken tozlar ilişti gözüme. Toz toparlağını görünce O geldi gözümün önüne, apansız, düşünmeden. Onları RedKid'in kurtardığı, sokakları boşaltılmış, kötülerin ele geçirdiği kasabalarda uçuşan toparlaklara benzetirdi, i'm a poor lonesome cowboy... Kaç haftadır süpürmemiştim ben buraları? Gittiğinden beri kaç zaman geçmişti?

Küllük, boş sigara paketleri, dibinin rengi değişmiş kahve bardakları ve kasesinden taşmış erik çekirdeklerinden oturacak bir yer açtım koltukta. İzmaritlere baktım, epey arttırmışım galiba bu aralar . Pijamam üzerimde olsa kesin yine ağlamıştım. Giysilerimin en temiz, en ütülüsüyle koltukların en pisine oturdum. Ayaklarımı sehpaya uzatırken buna çok kızacak olan annemi düşündüm. Bu saatte beni böyle görse evhamlanır, kapının eşiğinden bakar, vah ne olmuş benim kızıma diye sessiz sedasız dövünür, sabah da ilk iş hacı-hoca bulmaya koyulurdu.

Kara deliklerden birine denk gelmiş gibiydim, zaman yoktu, ben de bir fotoğraf karesiydim sanki, kendimi seyrediyordum. Derken muhtemelen tuzla buz olan bir vazodan gelen gürültü yırttı attı o fotoğrafı.

"Allah belanı versin senin!" , "Ne istiyorsun ne?", "Rahat mı batıyor, anlamıyorum seni.", derken bir vazo daha ve arayı açmadan yeniden "Sen yaşadığının bile farkında değilsin!", "Cevap ver be adam, bir şey söyle!"

Adamın sesini hiç duymadım. Kapı çarptı. Merdivenlerde gittiğine hem pişman hem değil bir çift ayak sesi. Apartman kapısının kapanma sesiyse epey geç duyuldu. Çağırsa dönecek gibi miydi?

O vazoyu hatırladım, yeşildi, içinde nergis kokusu. Pencereyi açmaya kalktım. Kalktığım yere terimin izi çıkmış, bakınca yokluğumu gördüm. İzim vardı işte. Balkona çıkan duvarla tavanın arasında kalan kenar su almış, onun da izi vardı. Yaz bitmeden yönetici yaptırsa şu çatıyı. Balkona çıktım. Üst kattan hıçkırık sesleri geliyordu. Nasıl ağladığına bakmak istedim görünmeden. Balkon demirlerinin üzerinden uzanıp kafamı yukarı kaldırdım. Tabi ya, en üst kattaydım, çatının kiremitleri üst üste, kırık dökük, darmadağın. Böyle mi gitmişti?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın ortamsal kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kiraz Zamanı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günün Biri
Telefon
İzmarit

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Terk Ediyorum Bu Şehri [Şiir]
Yok - Sun'luk [Şiir]
Ötekinin İfadesi [Şiir]
Tal - An [Şiir]
02: 07 [Şiir]
Ne Var? Ne Çok? [Eleştiri]


sermin filiz kimdir?

bir kuklacı kukla

Etkilendiği Yazarlar:
sait faik, sabahattin ali, cemil kavukçu, yusuf atılgan, ayşegül çelik...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sermin filiz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.