Hatice nasılsın iyi misin? Çocuklar ne yapıyor? Dayımın, babamın, annemin ellerinden, çocukların gözlerinden öperim. Beni soracak olursanız, hiç sormayın derim. Vallahi, billahi yirmi gündüz gözüme uyku girmedi. Duvarlar sanki üstüme üstüme doğru geliyor. Korkudan, gözlerim uyku tutmuyor dersem yeridir. Mapushane yemekleri de çok kötü. Vallahi köpekler bile yemez.

Gözünün yağını yiyim babama senin babana, gerekirse tüm akrabalara söyleyin beni buradan kurtarın. Satın ne var ne yoksa, iyi bir avukat tutun. Avukat Şeref denen bir adam varmış. Onu mutlaka bulun. Gerçi onun için hırsız, dolandırıcı, şerefsiz biri diyorlarmış ama birçok kişiyi de buradan kurtarmış. Benim için en az otuz sene alırsın diyorlar. Yatamıyorum Hatice.

Burada her türlü insan var. Anasını kesen, babasını soyan, çocuğunu doğrayan ne ararsan var.Hele İstanbul’dan gelen iki tinerci daha gelir gelmez bizim ormancı Hüseyin’in oğlu Cabbar’ın suratını kesti. Geçenlerde iki paket sigaramı çaldılar. Traş kolonyamı bile içmişler. O gelen tinerciler yapmış. Gardiyanlar bile bir şey demiyor. “Birbirinizi idare edin. " Kardeş kardeş yatın. Siz artık bir ailesiniz.” diyorlar. O kadar demiştim size şu Fahrettin alçağı ile uğraşmayalım diye. Senin o babanın Allah belasını versin. Size demedim mi bu Fahrettin alçağı haindir, şerefsizdir. Bundan uzak duralım, diye. Alın şimdi o üç ağacı sokun bir yerinize.

Millet koğuşta halime gülüyor. Üç ağacı nasıl paylaşamadınız diye. İkisini o alsaydı ne olurdu? Üstelik akrabasınız, amca oğlu vurulur mu diyorlar. Dedem de tam ölecek zamanı buldu. Aha işte bıraktığın miras ne oldu. Dedem de az şerefsiz değilmiş. Ölü döşeğinde bile milleti birbirine düşürdü. Bana “Ağaçlar senin hakkın” derken, ben gittiğimde arkamdan Fahrettin’in kulağına fısıldıyormuş, “Ağaçlar asıl senin hakkın.” diye.

Yüz dönüm tarla paylaşıldı da, üç ağacı paylaşamadık. Oğlum Hatice bizim sülalenin kanında bozukluk var. Sen de bizdensin, dayı kızısın. Dayım sanki çok mu iyi adam. Fahrettin’den, dedemden farkı ne, senin o babanın da gelmişini geçmişini, sülalesini …. namussuz herif. Ortalığı yatıştıracağına daha çok karıştırdı. Bak çok kızıyorum, eğer kaza ile af çıkarsa bak yemin ediyorum anam avradım olsun daha çıktığımda senin babanı da abini de vurmazsam bana da Mehmet demesinler. Eğer o Fahrettin’nin karıyı da kendime kuma yapıp iyice kullandıktan sonra bir kerhaneye satmazsam şerefsizim. El mi yaman bey mi yaman o zaman görürler. Bak bu yapacaklarım sadece aklıma gelenin yarısı. Daha yarısı aklımda bile yok ona göre. Aklınızı başınıza devşirin. He oğlum bir de hatırlatayım. Ben buradan çıkana kadar akıllı uslu dur. Sakın götünü başını oynatma. Eğer bir dedikodu duyarsam bak fena olur. Mehmet’in karı şöyleydi böyleydi demesinler. Çocuklara da mukayyet ol.

O orospu anana da söyle “Gül gibi kızımı bir katile verdik kızın başı yandı” diyormuş sağda solda. Başımın etini yiyen senin anan değil miydi. Fahrettin alçağına o ağaçları kaptırma diye söylenen o değil miydi he söyle... Ortalığı karıştıranların en başında anan yok muydu? Senin ananın da babanın da, Allah hepinizin belasını versin. Tekrar ediyorum benim kafamı bozmayın. Başımıza bir bela geldi artık. Dediğim gibi avukat Şeref’i ne yapıp edip bulun. Gerekirse traktörü, inekleri satın o pezevenge verin. Belki bir kurtuluş vardır. Ziraat bankasından gelen o haciz kağını bankaya geri götür. Benim hapiste olduğumu söyle, çıkana kadar beni idare etsinler. Gerekirse müdüre çık, olmazsa kaymakama git. Yeni gelen kaymakam eskisinden daha iyi insanmış diyorlar. Önümüzdeki ay Cumhuriyet bayramı nedeniyle açık görüş varmış. Gelirken iki üç atlet don getir.Donsuz girmeyelim bayrama.

Geçen seferki gibi geç kalma. Sabah beşte kuyruğa gir ki ziyarete yetiş Hatice. Tez haber bekliyorum senden. Dediklerim olmazsa eğer buradan zor çıkarım Hatice. Vallahi billahi cesedim çıkar buradan. Çok korkuyorum Hatice. Beni kurtarın buradan. Elinizi ayağınızı öpeyim kurtarın beni.



                         Kütahya Hapishanesi
                         Koğuş D 14
                         E Tipi Kapalı Cezaevi
                         Mehmet Zurna