İstanbul'un izbe bir semtiyim. İçimde öldürülecek, iç organları çıkarılacak, birileri var. Korku kol gezmekte tüm bedenimde. Hücrelerimde ve organlarımda tutsaklık ve açlık var. İstanbul'un zindan taşlarıyla örülmüş kaderim. Yedi tepesinde yüreğim bir elma sepeti. İçimdeki duygu elmalarım yuvarlanmakta yokuş aşağı. Kaygılarım, endişelerim sağa sola dağılmakta. Toparlayamamaktayım kendimi. İstanbul'un minaresiz bir semtiyim. Ölürsem selamı işitecek ve beni gömecek bir Müslüman evladı yok. Maziyi gömerken içime, boğazına kadar aşk doluyum. Bana Haliç gibi yüreğini açan yok. Zincire vurulmakta gemilerim. İstanbul'da beni kurtaracak kimse yok. Sokaklarına kusulan bir semtiyim İstanbul'un. Barlarımda sarhoş bakışlar ağlamaklı. Gözyaşlarını silecek bir mendil yok. Mendiller sokak çocuklarının elinde bir boksör eldiveni. Hayatla itiş kalkışı olan çocukların gözyaşları bile yumruk kadar. Kimsenin gözyaşına ayıracak mendili olmayan İstanbul'un içler acısı bir semtiyim. Fatih'in İstanbul'u fethederken unuttuğu bir yerim. Hiç zafer tatmamış bir semtim. Yenilgilerin fahişe olarak, sokak çocuğu olarak, tinerci olarak, ikinci ya da üçüncü sınıf insan olarak boy boy olduğu bir yerim. Korkularım bir papaz kıyafeti kadar simsiyah. Neşem bir Kadıköylü kadar maneviyatsız. İstanbul kadar doluyum, bir vapurun yolcularını boşalttığı an kadar boş. Boğazı seyreden mezarlar kadar dünya güzelliğini yaşayan İstanbul'un kenar bir mahallesiyim. Yan yana bedenler kadar diğer semtlerle beraberim. Ruhum İstanbul'un surlarından kopan taş kadar kaskatı. İstanbullu olamayan bir taşralı gibiyim. Balkonlarımda asılan çamaşırlarda yıpranmış bedenlerin deri parçaları. İstanbul'un derilerini yüzdüğü insanlar benim ahalim. İstanbul'un dünyadan sakladığı bir mahalleyim. Bir martı bile uğramaz gökyüzüme. İnsanların kırıntılarla beslendiği ve bu yüzden martıya dönüştüğü bir yerim. Kedilerin kedi olarak, köpeklerin köpek olarak bırakılmadığı bir yerim. Çünkü insanlarına it sürüsü olarak bakılan bir İstanbul semtiyim. Tapınaklarında ne mumun olduğu ne de kandillerin yandığı karanlık bir ilçeyim. Karanlıkta nasıl şiir yazılmazsa, nasıl roman yazılmazsa, insanların kaderlerinin çalakalem yazıldığı ve insanlarının sadece fatura olarak ekstre olarak görüldüğü bir ilçeyim.