Her devrim yokolup gidiyor ve peþinden yalnýzca yeni bir bürokrasinin artýklarýný býrakýyor. -Kafka |
|
||||||||||
|
Küçücük bir çocuktu daha O. Simsiyah, ýþýl ýþýl parýldayan bir çift göz özlemle sahibini arýyordu. Aradan üç yýl geçmiþti, babasýndan ayrý kalalý. Ellerinden tutmayalý, birlikte uçurtma uçurtmayalý, çocuk parkýna gitmeyeli... Tamý tamýna üç yýldý. Dile kolay ama zor olan üç yýl... Zaten yaþý neydi ki altýyý biraz geçiyordu. Babasýný hayal meyal hatýrlýyordu. Babasý onu kucaðýna almýþ eline çikolata tutuþturmuþtu. Boþta kalan eliyle çeþitli muziplikler yapýyor, babasýnýn kýzýla çalan býyýklarýyla sürekli oynuyordu. Bu oyundan acayip bir tat alýyor, ardýndan kahkahayý basýyordu. Yorulunca vazgeçiyor, birazcýk kendine gelir gelmez, bu kez kulaklarýna kanatýrcasýna asýlýyordu. Çocuktu anlamazdý acýnýn ne demek olduðunu. O acýyý yalnýz kendisi biliyor sanýyordu. Onu da gürül gürül yanan bir sobadan öðretmiþlerdi ona. Her þeye aklý eremezdi. Yine de istediðini yapmakta serbestti. Öylesi bir hakký kendinde görüyordu nedense... Sonra bir gece yarýsý, birileri kapýlarýný çaldý acýmasýzca... Ellerinde silahlarý vardý. Birazdan kendisine vereceklerini sandý çocuk. Ama yanýldý. Eli silahlý adamlar babasýný zorla götürüyorlardý. Annesine baktý; aðlýyordu yalnýzca, bir köþede, hýçkýrýktan omuzlarý sarsýlýyordu. Koþup birden sarýldý babasýna, yanaklarýndan defalarca öptü. Kýzýla çalar býyýklarýyla oynadý, son kez oynadýðýný bilmeden... Babasý onu kucaðýna aldý, baðrýna bastý, koklayarak. Acý gözlerle baktý oðula. Oðul anlamadý, anlayamazdý, babanýn gözlerindeki kederli ifadeyi. Yaþananlarý bir oyun sanýyordu, babasýnýn biraz sonra tekrardan eve geri döneceðini varsayarak. Bilse babasýnýn boyuna asýlýr, býrakmazdý, gitmesine izin vermezdi asla, zorla alýnýp götürülmesine karþý koyardý mutlak. Evlerine davetsiz gelenler kimdi, babasýný neden ve nereye götürüyorlardý, hiçbir fikri yoktu. Aradan bir kaç gün geçti, dönmedi baba. Hafta geçti, dönmedi. Ay hatta yýl geçti, dönmedi. Anneye her sorduðunda: ''Uzaða çalýþmaya gitti baban'' yanýtýný aldý hep.''Yakýnda gelecek baban!'' Bu yakýn ne kadar yakýndý? Bilemiyordu. O babasýný yalnýzca özlüyor arýyor, hep yanýnda olsun istiyordu. Minnacýk elleri nasýl da özlemle arýyordu, babasýnýn kýzýla çalan býyýklarýyla oynamayý… Derken günün birinde bir kýz kardeþi doðdu, babasý göremedi onu.O da babasýný… Birbirlerinden habersizlerdi neredeyse. Babasý görse, kýz kardeþini kendisinden daha fazla sever diye korkuya kapýldý. Kendi yerine babasýnýn kýzýla çalar býyýklarýyla oynamasýný kýskandý birden. Paylaþmak istemiyordu babasýný bir baþkasýyla, bu kardeþi de olsa fark etmezdi. Annesi hep üzgündü, gülmüyordu yüzü. Nedenini bir türlü bilemiyordu. Bir gün annesini aðlarken bulduðunda sordu: ''Neden aðlýyorsun anne?'' "Yok, oðlum, aðlamýyorum, soðandan yaþardý gözüm'' Annesinin elinde soðan olmadýðýný fark etmeden inandý ona. Annesi hep aðlardý; uzun mektuplar yazar aðlardý. Okur aðlardý. Bir yerlere gider gelir aðlardý. ''Baban tek tip elbise giymiyor''' diye beni onunla görüþtürmediler'' der gene aðlardý. O da annesinin aðlamasýna dayanamaz, sarýlýr birlikte aðlardý. Annesi ne anlatabilirdi ki bir parçacýk çocuða? Anlatsa anlayamazdý nasýlsa. O çikolatadan, þekerden anlardý, kardeþinin neden aðladýðýný anlayabilirdi. O giz nedir, imge nedir; bilemezdi. O düþünde çikolatayý görebilirdi kardeþinin baðýrtýlarýný duyabilirdi. Babasýnýn çok uzaklardan ona seslendiðini, onu her gece düþlerinde gördüðünü, ne çok özlediðini bilemedi. Bilemezdi, büyüyünce belki... Sonra ne olduysa birdenbire, bir kaç gün içinde oluverdi. Annesi eline tutuþturduðu bir kâðýt parçasýyla koþarak eve girdi, yüzünde bir heyecan tatlý bir sevinç vardý. Gözlerinin içi gülüyordu, saklamýyordu. Ama yine de aðlýyordu. Annesinin sevinçten aðladýðýný anlayamazdý. Annesi avucunda buruþturduðu kâðýdý göstererek: ''Bak oðlum, baban göndermiþ bunu'' dedi. Okuma yazma biliyormuþçasýna baktý kâðýda, birden ellerini çýrparak, odada koþmaya sevinç naralarý atmaya baþladý. Babasý karþýsýnda duruyordu sanki kýzýla çalar býyýklarý, kývýrcýk saçýný, kanatýrcasýna çektiði kulaklarýný görür gibiydi. ''Baban seni görmek istiyor oðlum'' Sevindi. ''Kardeþimi de istiyor mu?'' ''Hiç istemez mi oðul'' Aldýðý yanýt karþýsýnda mutsuzlandý birden. Kýskandý hatta. ''Ama anne, o daha küçük bir çocuk'' diye itiraz etti. ''Onu götürmeyelim… Yolda üþütebilir, hastalanabilir'' diye yalvardý yakardý. Annesi onu duymazlýktan geldi, onu kucaðýna aldý þefkatle öptü, saçlarýný kokladý. Telefona sarýldý, bir taksi çaðýrdý. Yanlarýna küçük kýz kardeþi de alarak düþtüler yola... Ardýndan taksiden inip koca bir otobüse bindiler. Altý saat süren bir yolculuktan sonra, hiç tanýmadýklarý, daha önceden görmedikleri bir þehre indiler. Anne birilerine bir adres sordu. Birileri de anneye bir þeyler söyledi, elleriyle bir yerleri iþaretleyerek. O gene bir þey anlamadý, kendisine danýþan bir þeyler anlatan yoktu ki anlayabilsindi... Kardeþiyle meþguldü hep. Yeniden bir taksiye bindiler. Taksi ara yollardan geçerek bir süre yol aldýktan sonra, bir dað yamacýna kurulu bir binanýn büyükçe demir kapýsýnýn önünde durdu. Ýndiler. Orada, hapishanenin önünde büyükçe bir kalabalýk vardý; etrafýna bakýndý, kendisi gibi onlarca çocuk gördü. Bayram yeri sandý. Hatta oradaki çocuklarla tanýþmak, onlarla oynamak istedi. Annesinin yanýndan ayrýlmak istedi. Ama vazgeçti, yapamadý. Küçük kýz kardeþ engeldi ona. Annesi yanlarýndan ayrýlýrken, ''Burada kardeþinle kal'' demiþti. '’ismimi yazdýrýp geliyorum hemen'' Kendisine sürekli gülücükler fýrlatan, kardeþinin yüzüne bakýp küfretti ona. ''Sana söylüyorum gülme!'' diye baðýrdý. ''Ayaðýma dolanýyorsun hep'' Kýz kardeþi kendisine güzel bir söz söyleniliyor sanýp gülmeye devam etti. Annenin yanlarýna gelmesiyle birlikte, büyükçe demir bir kapýdan içeri geçtiler, oradan geniþçe bir avluya çýktýlar. Avluda masalar, sýralar iliþti gözüne. Anne tüm özlemiyle, hasretiyle ve düþleriyle birlikte çöktü sýraya. Sabýrsýzdý. Gözleri bir baþka kapýya bakýyordu, çocuklarýný unutmuþa benziyordu. Sürekli gözlediði kapý, içerden madeni bir gýcýrtýyla açýldý, tutsaklar göründü tek tek, sýra hâlinde girmeye baþladýlar avluya. Ýçeriye girenlerin bazýlarýnýn üzerlerinde, tek tip yeþil bir elbise vardý: Yeþil, köksüz ve dalsýz. Oysa yeþili annesinden öðrenmiþti çocuk. Yeþil yaþam demekti; bahar demekti. Þaþýrdý kafasý karýþtý. Kendisine doðru koþan birini gördü çocuk, ama tanýyamadý. Bu babasý olamazdý. Kývýrcýk saçlarý yoktu, kýzýla çalar býyýklarý yerinde durmuyordu. Yalnýzca kulaklarý yerlerinde asýlý duruyordu hepsi o kadar. Onlar bile yabanýl geldi gözlerine. Annesi sýkýca sarýldý babasýna, aðlayarak. Babasý anasýndan kopup kendisine ve kýz kardeþine sarýldýðýnda ancak tanýyabildi onu. ''Oðlum'' dediðinde sesinden anladý. Atýldý boyuna babasýnýn. Kokusu ve sesi hiç deðiþmemiþti. Büyüyen ellerini baþýna götürdü, üç numara kesilmiþ saçlarýný okþamakla yetindi yalnýzca. ''Baba ne oldu saçlarýna?'' diye sordu. ''Burada havalar çok sýcak oðlum, ondan kestim'' Ýnandý hemen. Akla gelmedik sorular sordu birbiri ardýna babasýna... Baba bir sigara yaktý, derin derin çekti dumanýný içerisine. Babasýnýn bu hâline ilk kez tanýk oluyordu. Babasýnýn sürekli saatine bakýyor olmasý kaçmamýþtý gözünden. ''Ýlerde benim de böyle bir saatim olursa, bende senin gibi bakarým '' diye geçirdi aklýndan. Hatta özendi. Babasýnýn yirmi dakikalýk bir görüþ zamanýný, koskoca bir ömre sýðdýrmak isteyiþini anlayamazdý elbette. Babasýnýn kýz kardeþini kucaðýna almasýna, onu öpmesine, gýdýklayýp güldürmesine sesini çýkarmadý nedense, kýskanmadý bile. Birden büyüdüðünü hissetti sanki. ''Büyümüþ olmasam, annem kardeþimi bana emanet eder miydi hiç?'' diye kendi kendini haklý çýkarmaya çabaladý durdu. Sonra baþýnda þapkasý olan, lacivert takým elbiseli birilerini gördü; aðýzlarýnda düdük taþýyordu hepsi de. Yerinden kalkýp o düdüðü alýp kendisi öttürmek istedi. Fakat geç kalmýþtý. Düdük öttürülmüþtü bile. Ardýndan: ''Ziyaret saati sona ermiþtir!'' diye baðýrtýlar yükseldi avludan, ses duvarlarýn dýþýna taþtý. Adamýn baðýrtýsýna deðil de düdüðü kendisinin öttüremeyiþine hayýflandý, öfkelendi. Dik dik baktý gardiyanlara, posta koydu âdeta onlara. Masalarda bir kýpýrdanma oldu. Bir kopuþ yaþanýyordu. Baba oturduðu yerden kalktý, karýsýna özlemle sarýldý. Sabýrlý olmasýný, moralini yüksek tutmasýný istedi ondan. Ardýndan küçük kýzýný baðrýna bastý. Sonra oðlunu kucaðýna aldý, saçlarýný kokladý. ''Oðlum'' dedi. ''Benim akýllý, yürekli oðlum. Annen ve kýz kardeþin sana emanet... Söz vermelisin bana buracýkta. Hem de erkek sözü! Tamam mý?'' Çocuk babasýna göz kýrparak; ‘’Söz veriyorum baba!’’ dedi. ‘’Hem de erkek sözü!" Anne ve çocuklarý girdikleri demir kapýdan tekrar geriye, demir kapýnýn dýþýna çýktýlar, gökyüzüyle buluþtular. Dýþarýdaki kalabalýk daðýlmamýþ aksine büyüyordu. Çocuk anasýnýn elinden tuttu, kýz kardeþini kucaðýna aldý. Aðýrdý ama sesini çýkarmadý yine de. Annesine dönerek: ''Duydun mu ana, babamýn bana söylediklerini?'' dedi. ''Ýkinizi bana emanet etti...'' Anne: ''Hiç duymaz olur muyum?'' gibilerden baþýný öne salladý. Annenin onayýyla çocuk kendini daha bir erkekçe hissetti ve kucaðýnda kýz kardeþiyle aðýr aksak yürümeye baþladý...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |